Kur'an-ı Kerim - Erhan Aktaş

 
00:00
Örnek: 33
Örneğin: Cennet
Sûre Adı: 016. Nahl - (Arı) An-Nahl – النحل
S/A Türkçe - Erhan Aktaş Arapça Ano
16/116

Kendi yalanlarınızı, Allah’a dayandırarak, dilinize geldiği gibi yalan yanlış, “Şu helâldir, şu harâmdır.” demeyin. Uydurduğu yalanı Allah’a dayandıranlar, kurtuluşa eremezler.(1)

وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ

2017
16/117

Bu yaptıkları az bir yararlanmadır. Onlara acı bir azâp vardır.

مَتَاعٌ قَلِيلٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

2018
16/118

Sana anlattıklarımızı daha önce Yahudilere de harâm kılmıştık. Biz, onlara haksızlık yapmadık. Fakat onlar kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.

وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِن قَبْلُ ۖ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

2019
16/119

Sonra, Rabb’in, cahillikle(1) kötülük yapan ve sonra bunun ardından tevbe edip kendisini düzelten kimseleri bağışlar. Çünkü Rabb’in Çok Bağışlayıcı’dır, Rahmeti Kesintisiz’dir.

ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِن بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ

2020
16/120

İbrâhîm, hanif(1) olarak Allah’a yönelen bir ümmetti.(2) Ve Müşriklerden değildi.

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِّلَّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

2021
16/121

Allah’ın nimetlerine şükrediciydi. Onu seçti ve dosdoğru yola iletti.

شَاكِرًا لِّأَنْعُمِهِ ۚ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

2022
16/122

Ona dünyada iyilikler verdik ve kuşkusuz o, âhirette de sâlihlerdendir.(1)

وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ

2023
16/123

Sonra sana: “Hanif olarak İbrâhîm’in milletine(1) uy, o Müşriklerden değildi.” diye vahyettik.

ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

2024
16/124

Sebt(1) yalnızca ihtilafa düşenler üzerine kılındı.(2) Kuşkusuz, senin Rabb’in ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında Kıyamet Günü, aralarında kesinlikle hüküm verecektir.

إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

2025
16/125

Rabb’inin yoluna, hikmetle(1) ve iyiliği öğütleyerek çağır. Onlarla en iyi şekilde mücadele et. Kuşkusuz Rabb’in, kimin Kendi yolundan saptığını çok iyi bilir; doğru yolda olanları da en iyi O bilir.

ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ ۖ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ

2026
16/126

Eğer siz, sert karşılık vermek zorunda kalırsanız, o zaman onların size verdiği karşılığa orantılı olarak karşılık verin. Ama sabrederseniz,(1) elbette böyle bir davranış sabredenler için daha hayırlıdır.

وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُم بِهِ ۖ وَلَئِن صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِّلصَّابِرِينَ

2027
16/127

Sabret! Senin sabrın yalnızca Allah iledir.(1) Onlar için üzülme. Onların kurdukları tuzaklar nedeniyle darlanma.

وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِّمَّا يَمْكُرُونَ

2028
16/128

Kuşkusuz, Allah, takvâlı olanlarla ve iyi davranan kimselerle beraberdir.

إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوا وَّالَّذِينَ هُم مُّحْسِنُونَ

2029
Sûre Adı: 017. İsrâ - (İsrailoğulları) Al-Isra – الإسراء
S/A Türkçe - Erhan Aktaş Arapça Ano
17/1

O subhandır.(1) Kulunu, Mescid-i Harâm’dan(2) çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya(3) bir gece yürüttü. Ona âyetlerimizi göstermek için. Kuşkusuz O, Her Şeyi Duyan’dır, Her Şeyi Gören’dir.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَىٰ بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ

2030
17/2

Mûsâ’ya, İsrâîloğulları’na, Ben’den başka bir vekil(1) edinmeyin diye, doğru yola ileten o Kitâp’ı verdik.

وَآتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ أَلَّا تَتَّخِذُوا مِن دُونِي وَكِيلًا

2031
17/3

Ey Nûh ile birlikte taşıdığımız kimselerin soyundan olanlar! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu.

ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَبْدًا شَكُورًا

2032
17/4

İsrâîloğulları’na Kitâp’ta(1) yargıda bulunduk: “Siz kesinlikle iki kez yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve kibirlenip böbürleneceksiniz.”

وَقَضَيْنَا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الْأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا

2033
17/5

Birincisinin zamanı gelince çok güçlü kullarımızı üzerinize gönderdik. Yurtlarının içlerine kadar girdiler, işgal ettiler. Böylece yapılan uyarı gerçekleşmiş oldu.

فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ أُولَاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ ۚ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُولًا

2034
17/6

Sonra sizi, onlara karşı tekrar üstün kıldık. Size mallarla ve evlatlarla yardım ettik. Ve sayınızı çokça artırdık.

ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا

2035
17/7

Eğer iyilik yaparsanız, kendinize iyilik yapmış olursunuz. Eğer kötü olursanız, o da kendiniz içindir. Diğer bozgunculuğunuzun cezalandırma zamanı geldiğinde, sizi kötü duruma düşürmek için, ilk kez girdikleri gibi mescide(1) girsinler. Ve yücelttiğiniz şeyleri darmadağın edip mahvetsinler.

إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ ۖ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا ۚ فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيرًا

2036
17/8

Umulur ki Rabb’iniz size merhamet eder. Eğer siz dönerseniz, Biz de döneriz.(1) Ve Biz Cehennem’i Kâfirler(2) için kuşatıcı kıldık.

عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ ۚ وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا ۘ وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيرًا

2037
17/9

Kuşkusuz bu Kur’an, en doğru yolu gösterir. Sâlihâtı yapan Mü’minlere kesinlikle büyük bir ödül olduğunu müjdeler.

إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا

2038
17/10

Âhirete îmân etmeyenlere can yakıcı bir azâp hazırlandığını haber verir.

وَأَنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا

2039
17/11

İnsân hayra dûa eder gibi, şerre dûa ediyor. İnsân çok acelecidir.

وَيَدْعُ الْإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءَهُ بِالْخَيْرِ ۖ وَكَانَ الْإِنسَانُ عَجُولًا

2040
17/12

Biz geceyi ve gündüzü iki âyet(1) yaptık. Sonra geceyi karanlık, gündüzü aydınlık yaptık ki Rabb’inizin bahşettiği nimetleri çalışıp kazanasınız ve yılların sayısını ve hesabını yapma imkânı bulasınız. Biz, her şeyi ayrıntılı olarak açıkladık.

وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ ۖ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِّتَبْتَغُوا فَضْلًا مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ ۚ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلًا

2041
17/13

Her insânın kuşunu(1) kendi boynuna doladık.(1) Kıyamet Günü, yaptıklarının tamamını gösteren kitâbı önüne koyarız.

وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ ۖ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا

2042
17/14

Kitâbını(1) oku. Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin.

اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا

2043
17/15

Kim doğru yolda olursa, ancak kendi iyiliği için doğru yolda olur. Kim de saparsa ancak kendi kötülüğü için sapmış olur. Ve hiçbir yük taşıyıcı, başkasının yükünü yüklenmez.(1) Ve Biz, bir Resûl göndermedikçe azâp edecek değiliz.

مَّنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ ۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّىٰ نَبْعَثَ رَسُولًا

2044
17/16

Biz bir beldeyi yok etmek istersek, varlık ve güç sahibi ileri gelenlerine uyarımızı yaparız, buna rağmen bozgunculuk yaparlarsa böylece söz(1) hak olur. Ve onu helâk ederek yok ederiz.

وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُوا فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيرًا

2045
17/17

Nûh’tan sonra böyle nice nesilleri yok ettik. Kullarının suçlarını görmede ve haberdar olmada tek başına Rabb’in yeter.

وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِن بَعْدِ نُوحٍ ۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا

2046
17/18

Kim aceleyi(1) isterse, hak eden(2) kimseye dilediğimiz şeyi çabuklaştırırız. Sonra onun için Cehennem’i mekân yaparız. Kınanmış ve kovulmuş olarak oraya girer.

مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاءُ لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلَاهَا مَذْمُومًا مَّدْحُورًا

2047
17/19

Kim de âhireti isterse ve Mü’min olarak onun gerektirdiği şekilde çalışırsa, işte onların çalışmaları meşkûrdur.(1)

وَمَنْ أَرَادَ الْآخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا

2048