
veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn.
Arapça:
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ
Türkçe:
Daha önce de Nûh kavmini batırmıştık. Çünkü onlar da doğruluktan ayrılmış bir topluluktu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler.
Diyanet Vakfı:
Bunlardan önce de Nuh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.
İngilizce:
So were the People of Noah before them for they wickedly transgressed.
Fransızca:
De même, pour le peuple de Noé auparavant. Ils étaient des gens pervers.
Almanca:
Ebenso die Leute von Nuh vorher, gewiß, sie waren fisq-betreibende Leute.
Rusça:
Мы уничтожили народ Нуха (Ноя) еще раньше, ибо они были людьми нечестивыми.
Açıklama:

vessemâe beneynâhâ bieydiv veinnâ lemûsi`ûn.
Arapça:
وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Türkçe:
Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz, genişleticileriz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.
Diyanet Vakfı:
Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.
İngilizce:
With power and skill did We construct the Firmament: for it is We Who create the vastness of pace.
Fransızca:
Le ciel, Nous l'avons construit par Notre puissance : et Nous l'étendons [constamment]: dans l'immensité.
Almanca:
Und den Himmel errichteten WIR mit Kraft, und gewiß, WIR sind doch Ausdehnende.
Rusça:
Мы воздвигли небо благодаря могуществу, и Мы его расширяем (или даруем пропитание; или обладаем мощью).
Açıklama:

vel'arḍa feraşnâhâ feni`me-lmâhidûn.
Arapça:
وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ
Türkçe:
Yeri de biz döşedik. Ne güzel döşeyicileriz!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz!
Diyanet Vakfı:
Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!
İngilizce:
And We have spread out the (spacious) earth: How excellently We do spread out!
Fransızca:
Et la terre, Nous l'avons étendue. Et de quelle excellente façon Nous l'avons nivelée !
Almanca:
Und die Erde breiteten wir aus. Wie schön sind die Ebnenden.
Rusça:
Мы разостлали землю, и как же прекрасно Мы расстилаем!
Açıklama:

vemin külli şey'in ḫalaḳnâ zevceyni le`alleküm teẕekkerûn.
Arapça:
وَمِن كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Türkçe:
Herşeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz herşeyden iki çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz.
Diyanet Vakfı:
Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.
İngilizce:
And of every thing We have created pairs: That ye may receive instruction.
Fransızca:
Et de toute chose Nous avons créé [deux éléments]: de couple. Peut-être vous rappellerez-vous ?
Almanca:
Und von allen Dingen erschufen WIR Zweiheiten, damit ihr euch besinnt.
Rusça:
Мы сотворили все сущее парами, - быть может, вы помяните назидание.
Açıklama:

fefirrû ile-llâh. innî leküm minhü neẕîrum mübîn.
Arapça:
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ ۖ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Türkçe:
O halde Allah'a kaçın/sığının! Ben size O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! de ki: "Öyleyse Allah'a koşun, gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
Diyanet Vakfı:
O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
İngilizce:
Hasten ye then (at once) to Allah: I am from Him a Warner to you, clear and open!
Fransızca:
"Fuyez donc vers Allah. Moi, je suis pour vous de Sa part, un avertisseur explicite.
Almanca:
"Also entweicht zu ALLAH! Gewiß, ich bin für euch vor Ihm ein deutlicher Warner.
Rusça:
Скажи: "Бегите же к Аллаху. Воистину, я являюсь для вас предостерегающим и разъясняющим увещевателем от Него.
Açıklama:

velâ tec`alû me`a-llâhi ilâhen âḫar. innî leküm minhü neẕîrum mübîn.
Arapça:
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۖ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Türkçe:
Allah'ın yanına başka bir ilah koymayın! Ben size O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O'na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."
Diyanet Vakfı:
Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
İngilizce:
And make not another an object of worship with Allah: I am from Him a Warner to you, clear and open!
Fransızca:
Ne placez pas avec Allah une autre divinité. Je suis pour vous de Sa part, un avertisseur explicite".
Almanca:
Und setzt neben ALLAH keinen anderen Gott ein! Gewiß, ich bin für euch vor Ihm ein deutlicher Warner."
Rusça:
Не поклоняйтесь наряду с Аллахом другому божеству. Воистину, я являюсь для вас предостерегающим и разъясняющим увещевателем от Него".
Açıklama:

keẕâlike mâ ete-lleẕîne min ḳablihim mir rasûlin illâ ḳâlû sâḥirun ev mecnûn.
Arapça:
كَذَٰلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Türkçe:
İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.
Diyanet Vakfı:
İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler.
İngilizce:
Similarly, no messenger came to the Peoples before them, but they said (of him) in like manner, "A sorcerer, or one possessed"!
Fransızca:
Ainsi aucun Messager n'est venu à leurs prédécesseurs sans qu'ils n'aient dit : "C'est un magicien ou un possédé" !
Almanca:
Solcherart, zu denjenigen vor ihnen kam kein Gesandter, ohne daß sie sagten: "(Er ist) ein Magier oder geistesgestört."
Rusça:
Таким же образом, какой бы посланник ни приходил к их предшественникам, они обязательно говорили: "Он - колдун или одержимый!"
Açıklama:

etevâṣav bih. bel hüm ḳavmün ṭâgûn.
Arapça:
أَتَوَاصَوْا بِهِ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Türkçe:
Bunu aralarında vasiyetleştiler mi? Hayır, azıp sapmış bir topluluk bunlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.
Diyanet Vakfı:
Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.
İngilizce:
Is this the legacy they have transmitted, one to another? Nay, they are themselves a people transgressing beyond bounds!
Fransızca:
est-ce qu'ils se sont transmis cette injonction ? Ils sont plutôt des gens transgresseurs.
Almanca:
Vermachten sie es einander etwa?! Nein, sondern sie sind übertretende Leute.
Rusça:
Неужели они заповедали это друг другу? О нет! Они являются людьми, преступающими границы дозволенного.
Açıklama:

fetevelle `anhüm femâ ente bimelûm.
Arapça:
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا أَنتَ بِمَلُومٍ
Türkçe:
Artık onlardan yüz çevir. Sen bu yüzden kınanmayacaksın.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
Diyanet Vakfı:
Artık onlara aldırma. (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin.
İngilizce:
So turn away from them: not thine is the blame.
Fransızca:
Détourne-toi d'eux, tu ne seras pas blâmé [à leur sujet]: .
Almanca:
So wende dich von ihnen ab, denn du bist nicht tadelnswert.
Rusça:
Отвратись же от них, и тебя не будут порицать.
Açıklama:

veẕekkir feinne-ẕẕikrâ tenfe`u-lmü'minîn.
Arapça:
وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَىٰ تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ
Türkçe:
Hatırlat/öğüt ver; çünkü hatırlatıp öğüt vermek müminlere yarar sağlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.
Diyanet Vakfı:
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.
İngilizce:
But teach (thy Message) for teaching benefits the Believers.
Fransızca:
Et rappelle; car le rappel profite aux croyants.
Almanca:
Und erinnere, denn die Erinnerung nutzt doch den Mumin.
Rusça:
И напомина й, ибо напоминание приносит пользу верующим.
Açıklama:
Sayfalar
