Hizb 53

 
00:00

ferâga ilâ ehlihî fecâe bi`iclin semîn.

Arapça:

فَرَاغَ إِلَىٰ أَهْلِهِ فَجَاءَ بِعِجْلٍ سَمِينٍ

Türkçe:

Hemen ailesinin yanına gitti; semiz bir dana getirdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.

Diyanet Vakfı:

Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabını) getirmiş,

İngilizce:

Then he turned quickly to his household, brought out a fatted calf,

Fransızca:

Puis il alla discrètement à sa famille et apporta un veau gras.

Almanca:

Dann ging er unbemerkt zu seiner Familie, dann kam er mit einem wohlgenährten Kalb,

Rusça:

Он направился к своей семье с опаской и принес жирного теленка.

Açıklama:
 
00:00

feḳarrabehû ileyhim ḳâle elâ te'külûn.

Arapça:

فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ

Türkçe:

Danayı misafirlerin önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.

Diyanet Vakfı:

Onların önüne koyup "Yemez misiniz?" demişti.

İngilizce:

And placed it before them.. he said, "Will ye not eat?"

Fransızca:

Ensuite il l'approcha d'eux... "Ne mangez-vous pas ? " dit-il.

Almanca:

dann setzte er es ihnen vor, er sagte: "Esst ihr etwa nicht?"

Rusça:

Он придвинул его к ним и сказал: "Не отведаете ли?"

Açıklama:
 
00:00

feevcese minhüm ḫîfeh. ḳâlû lâ teḫaf. vebeşşerûhü bigulâmin `alîm.

Arapça:

فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ

Türkçe:

O arada, içine bunlardan bir kuşku düştü. "Korkma!" dediler. Ve ona bilgin bir oğlan müjdelediler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!" dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.

Diyanet Vakfı:

Derken onlardan korkmaya başladı. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.

İngilizce:

(When they did not eat), He conceived a fear of them. They said, "Fear not," and they gave him glad tidings of a son endowed with knowledge.

Fransızca:

Il ressentit alors de la peur vis-à-vis d'eux. Ils dirent : "N'aie pas peur". Et ils lui annoncèrent [la naissance] d'un garçon plein de savoir.

Almanca:

Dann verbarg er Furcht vor ihnen. Sie sagten: "Fürchte dich nicht!" Und sie überbrachten ihm frohe Botschaft über einen äußerst wissenden Jungen.

Rusça:

Он испугался их в душе, и тогда они сказали: "Не бойся". Они обрадовали его вестью о знающем мальчике.

Açıklama:
 
00:00

feaḳbeleti-mraetühû fî ṣarratin feṣakket vechehâ veḳâlet `acûzün `aḳîm.

Arapça:

فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ

Türkçe:

Derken, karısı bir çığlık içinde döndü; yüzüne vurarak şöyle dedi: "Ben, doğurma yaşını geçmiş bir kocakarıyım!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.

Diyanet Vakfı:

Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi.

İngilizce:

But his wife came forward (laughing) aloud: she smote her forehead and said: "A barren old woman!"

Fransızca:

Alors sa femme s'avança en criant, se frappa le visage et dit : "Une vieille femme stérile...

Almanca:

Dann kam seine Frau in lautem Überschwang, schlug sich auf ihr Gesicht und sagte: "Ich bin doch eine unfruchtbare Alte!"

Rusça:

Его жена стала кричать и бить себя по лицу. Она сказала: "Старая бесплодная женщина!"

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû keẕâliki ḳâle rabbük. innehû hüve-lḥakîmü-l`alîm.

Arapça:

قَالُوا كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ

Türkçe:

Dediler ki: "Rabbin öyle buyurmuştur. Hüküm ve hikmet sahibi O'dur, en iyisini bilen de O'dur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler.

Diyanet Vakfı:

Onlar: "Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O, hikmet sahibidir, bilendir" dediler.

İngilizce:

They said, "Even so has thy Lord spoken: and He is full of Wisdom and Knowledge."

Fransızca:

Ils dirent : "Ainsi a dit ton Seigneur. C'est Lui vraiment le Sage, l'Omniscient".

Almanca:

Sie sagten: "Solcherart sagte dein HERR. Gewiß, ER ist Der Allweise, Der Allwissende."

Rusça:

Они сказали: "Так сказал твой Господь. Он - Мудрый, Знающий".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle femâ ḫaṭbüküm eyyühe-lmürselûn.

Arapça:

۞ قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ

Türkçe:

İbrahim sordu: "Amacınız ne, ey elçiler?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: "Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?" dedi.

Diyanet Vakfı:

(İbrahim:) O halde işiniz nedir, ey elçiler? dedi.

İngilizce:

(Abraham) said: "And what, O ye Messengers, is your errand (now)?"

Fransızca:

Alors [Abraham] dit: "Quelle est donc votre mission, ô envoyés?"

Almanca:

Er sagte: "Was ist euer Bestreben, ihr Entsandte?"

Rusça:

Он сказал: "Какова же ваша миссия, о посланцы?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn.

Arapça:

قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ

Türkçe:

Dediler: "Biz, suçlulardan oluşan bir topluma gönderildik."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.

Diyanet Vakfı:

"Biz, dediler, suçlu bir kavme gönderildik."

İngilizce:

They said, "We have been sent to a people (deep) in sin;-

Fransızca:

Ils dirent : "Nous avons été envoyés vers des gens criminels,

Almanca:

Sie sagten: "Gewiß, wir wurden zu schwer verfehlenden Leuten entsandt,

Rusça:

Они сказали: "Мы посланы к грешным людям,

Açıklama:
 
00:00

linürsile `aleyhim ḥicâratem min ṭîn.

Arapça:

لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ

Türkçe:

"Üzerlerine çamurdan taş atalım diye."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.

Diyanet Vakfı:

"Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya (geldik)."

İngilizce:

To bring on, on them, (a shower of) stones of clay (brimstone),

Fransızca:

pour lancer sur eux des pierres de glaise,

Almanca:

damit wir über sie Steine von Lehm schicken,

Rusça:

чтобы наслать на них каменья из глины,

Açıklama:
 
00:00

müsevvemeten `inde rabbike lilmüsrifîn.

Arapça:

مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ

Türkçe:

"Rabbin katında, sınır tanımazlar için işaretlenmiş taşlar."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir." dediler.

Diyanet Vakfı:

(Bu taşlar,) aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlardır).

İngilizce:

Marked as from thy Lord for those who trespass beyond bounds.

Fransızca:

marquées auprès de ton Seigneur à l'intention des outranciers".

Almanca:

die bei deinem HERRN für die Maßlosen gekennzeichnet 3 sind."

Rusça:

помеченные у твоего Господа для преступников".

Açıklama:
 
00:00

feaḫracnâ men kâne fîhâ mine-lmü'minîn.

Arapça:

فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

Türkçe:

Orada, müminlerden kim varsa çıkardık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.

Diyanet Vakfı:

Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.

İngilizce:

Then We evacuated those of the Believers who were there,

Fransızca:

Nous en fîmes sortir alors ce qu'il y avait comme croyants,

Almanca:

Dann brachten WIR heraus, wer in ihr von den Mumin war.

Rusça:

Мы вывели оттуда всех уверовавших,

Açıklama:

Sayfalar

Hizb 53 beslemesine abone olun.