
ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.
Arapça:
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
Türkçe:
"Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".
Diyanet Vakfı:
Derler ki: "Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilahi azaptan) korkardık."
İngilizce:
They will say: "Aforetime, we were not without fear for the sake of our people.
Fransızca:
Ils diront : "Nous vivions au milieu des nôtres dans la crainte [d'Allah];
Almanca:
sie sagten: "Gewiß, wir pflegten vorher bei unseren Familien ehrfurcht-erfüllt zu sein,
Rusça:
Они скажут: "Прежде, находясь в кругу своих семей, мы трепещали от страха.
Açıklama:

femenne-llâhü `aleynâ veveḳânâ `aẕâbe-ssemûm.
Arapça:
فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ
Türkçe:
"Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu.
Diyanet Vakfı:
"Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu."
İngilizce:
But Allah has been good to us, and has delivered us from the Penalty of the Scorching Wind.
Fransızca:
Puis Allah nous a favorisés et protégés du châtiment du Samum .
Almanca:
dann erwies ALLAH uns Gnade und schützte uns vor der Peinigung der Gluthitze.
Rusça:
Аллах же оказал нам милость и уберег нас от мучений знойного ветра (или мучений в Аду).
Açıklama:

innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.
Arapça:
إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ
Türkçe:
"Biz önceden O'na yakarıyorduk. Çünkü O'dur Berr, cömertçe iyilik eden; O'dur rahmeti sınırsız olan."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur.
Diyanet Vakfı:
"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."
İngilizce:
Truly, we did call unto Him from of old: truly it is He, the Beneficent, the Merciful!
Fransızca:
Antérieurement, nous L'invoquions. C'est Lui certes, le Charitable, le Très Miséricordieux".
Almanca:
Gewiß, wir pflegten vorher an Ihn Bittgebete zu richten. Gewiß, ER ist Der Gütigste, Der Allgnädige.
Rusça:
Мы взывали к Нему прежде. Воистину, Он - Добродетельный, Милосердный".
Açıklama:

feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.
Arapça:
فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ
Türkçe:
Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kahinsin, ne de bir deli.
İngilizce:
Therefore proclaim thou the praises (of thy Lord): for by the Grace of thy Lord, thou art no (vulgar) soothsayer, nor art thou one possessed.
Fransızca:
Rappelle donc et par la grâce de ton Seigneur tu n'es ni un devin ni un possédé;
Almanca:
So erinnere! Denn du bist wegen der Wohltat deines HERRN weder ein Wahrsager noch ein Geistesgestörter.
Rusça:
Напоминай же! По милости своего Господа ты не являешься ни прорицателем, ни одержимым.
Açıklama:

em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.
Arapça:
أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ
Türkçe:
Yoksa şöyle mi diyorlar: "O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren felaketine çarpılmasını bekliyoruz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?
Diyanet Vakfı:
Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?
İngilizce:
Or do they say:- "A Poet! we await for him some calamity (hatched) by Time!"
Fransızca:
Ou bien ils disent : "C'est un poète ! Attendons pour lui le coup de la mort".
Almanca:
Oder sagen sie etwa: "Er ist ein Dichter, bei dem wir ein zweifelhaftes Ende abwarten."
Rusça:
Или же они говорят: "Он - поэт! Давайте же подождем, пока время не разберется с ним".
Açıklama:

ḳul terabbeṣû feinnî me`aküm mine-lmüterabbiṣîn.
Arapça:
قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ
Türkçe:
De ki: "Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
Diyanet Vakfı:
De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
İngilizce:
Say thou: "Await ye!- I too will wait along with you!"
Fransızca:
Dis : "Attendez ! Je suis avec vous parmi ceux qui attendent".
Almanca:
Sag: "Wartet nur ab! Denn ich bin mit euch von den Abwartenden."
Rusça:
Скажи: "Ждите, и я подожду вместе с вами".
Açıklama:

em te'müruhüm aḥlâmühüm bihâẕâ em hüm ḳavmün ṭâgûn.
Arapça:
أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Türkçe:
Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
Diyanet Vakfı:
Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?
İngilizce:
Is it that their faculties of understanding urge them to this, or are they but a people transgressing beyond bounds?
Fransızca:
Est-ce leur raison qui leur commande cela ? Ou sont-ils des gens outranciers ?
Almanca:
Oder gebietet ihnen ihre Nachsicht dieses?! Oder sind sie etwa übertretende Leute?!
Rusça:
Неужели умы повелевают им такое? Или же они являются людьми преступными?
Açıklama:

em yeḳûlûne teḳavveleh. bel lâ yü'minûn.
Arapça:
أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ
Türkçe:
Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.
Diyanet Vakfı:
Yahut "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
İngilizce:
Or do they say, "He fabricated the (Message)"? Nay, they have no faith!
Fransızca:
Ou bien ils disent : "Il l'a inventé lui-même ? " Non... mais ils ne croient pas.
Almanca:
Oder sagen sie etwa: "Er hat ihn erfunden!" Nein, sondern sie verinnerlichen den Iman nicht.
Rusça:
Или же они говорят: "Он выдумал его!" О нет! Просто они не веруют.
Açıklama:

felye'tû biḥadîŝim miŝlihî in kânû ṣâdiḳîn.
Arapça:
فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ
Türkçe:
Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.
Diyanet Vakfı:
Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.
İngilizce:
Let them then produce a recital like unto it,- If (it be) they speak the truth!
Fransızca:
Eh bien, qu'ils produisent un récit pareil à lui (le Coran), s'ils sont véridiques.
Almanca:
So sollen sie einen Bericht Seinesgleichen bringen, sollten sie wahrhaftig sein.
Rusça:
Пусть приведут подобное ему (Корану) повествование, если они говорят правду.
Açıklama:

em ḫuliḳû min gayri şey'in em hümü-lḫâliḳûn.
Arapça:
أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ
Türkçe:
Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?
Diyanet Vakfı:
Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
İngilizce:
Were they created of nothing, or were they themselves the creators?
Fransızca:
Ont-ils été créés à partir de rien ou sont-ils eux les créateurs ?
Almanca:
Oder wurden sie etwa durch Nichts erschaffen?! Oder waren sie selbst etwa die Schöpfer?!
Rusça:
Неужели они были сотворены сами по себе (или просто так)? Или же они сами являются творцами?
Açıklama:
Sayfalar
