Hizb 53

 
00:00

ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.

Arapça:

قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ

Türkçe:

"Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".

Diyanet Vakfı:

Derler ki: "Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilahi azaptan) korkardık."

İngilizce:

They will say: "Aforetime, we were not without fear for the sake of our people.

Fransızca:

Ils diront : "Nous vivions au milieu des nôtres dans la crainte [d'Allah];

Almanca:

sie sagten: "Gewiß, wir pflegten vorher bei unseren Familien ehrfurcht-erfüllt zu sein,

Rusça:

Они скажут: "Прежде, находясь в кругу своих семей, мы трепещали от страха.

Açıklama:
 
00:00

femenne-llâhü `aleynâ veveḳânâ `aẕâbe-ssemûm.

Arapça:

فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ

Türkçe:

"Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu.

Diyanet Vakfı:

"Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu."

İngilizce:

But Allah has been good to us, and has delivered us from the Penalty of the Scorching Wind.

Fransızca:

Puis Allah nous a favorisés et protégés du châtiment du Samum .

Almanca:

dann erwies ALLAH uns Gnade und schützte uns vor der Peinigung der Gluthitze.

Rusça:

Аллах же оказал нам милость и уберег нас от мучений знойного ветра (или мучений в Аду).

Açıklama:
 
00:00

innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.

Arapça:

إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ

Türkçe:

"Biz önceden O'na yakarıyorduk. Çünkü O'dur Berr, cömertçe iyilik eden; O'dur rahmeti sınırsız olan."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur.

Diyanet Vakfı:

"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."

İngilizce:

Truly, we did call unto Him from of old: truly it is He, the Beneficent, the Merciful!

Fransızca:

Antérieurement, nous L'invoquions. C'est Lui certes, le Charitable, le Très Miséricordieux".

Almanca:

Gewiß, wir pflegten vorher an Ihn Bittgebete zu richten. Gewiß, ER ist Der Gütigste, Der Allgnädige.

Rusça:

Мы взывали к Нему прежде. Воистину, Он - Добродетельный, Милосердный".

Açıklama:
 
00:00

feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.

Arapça:

فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ

Türkçe:

Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kahinsin, ne de bir deli.

İngilizce:

Therefore proclaim thou the praises (of thy Lord): for by the Grace of thy Lord, thou art no (vulgar) soothsayer, nor art thou one possessed.

Fransızca:

Rappelle donc et par la grâce de ton Seigneur tu n'es ni un devin ni un possédé;

Almanca:

So erinnere! Denn du bist wegen der Wohltat deines HERRN weder ein Wahrsager noch ein Geistesgestörter.

Rusça:

Напоминай же! По милости своего Господа ты не являешься ни прорицателем, ни одержимым.

Açıklama:
 
00:00

em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.

Arapça:

أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ

Türkçe:

Yoksa şöyle mi diyorlar: "O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren felaketine çarpılmasını bekliyoruz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?

Diyanet Vakfı:

Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?

İngilizce:

Or do they say:- "A Poet! we await for him some calamity (hatched) by Time!"

Fransızca:

Ou bien ils disent : "C'est un poète ! Attendons pour lui le coup de la mort".

Almanca:

Oder sagen sie etwa: "Er ist ein Dichter, bei dem wir ein zweifelhaftes Ende abwarten."

Rusça:

Или же они говорят: "Он - поэт! Давайте же подождем, пока время не разберется с ним".

Açıklama:
 
00:00

ḳul terabbeṣû feinnî me`aküm mine-lmüterabbiṣîn.

Arapça:

قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ

Türkçe:

De ki: "Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Diyanet Vakfı:

De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

İngilizce:

Say thou: "Await ye!- I too will wait along with you!"

Fransızca:

Dis : "Attendez ! Je suis avec vous parmi ceux qui attendent".

Almanca:

Sag: "Wartet nur ab! Denn ich bin mit euch von den Abwartenden."

Rusça:

Скажи: "Ждите, и я подожду вместе с вами".

Açıklama:
 
00:00

em te'müruhüm aḥlâmühüm bihâẕâ em hüm ḳavmün ṭâgûn.

Arapça:

أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ

Türkçe:

Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

Diyanet Vakfı:

Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?

İngilizce:

Is it that their faculties of understanding urge them to this, or are they but a people transgressing beyond bounds?

Fransızca:

Est-ce leur raison qui leur commande cela ? Ou sont-ils des gens outranciers ?

Almanca:

Oder gebietet ihnen ihre Nachsicht dieses?! Oder sind sie etwa übertretende Leute?!

Rusça:

Неужели умы повелевают им такое? Или же они являются людьми преступными?

Açıklama:
 
00:00

em yeḳûlûne teḳavveleh. bel lâ yü'minûn.

Arapça:

أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ

Türkçe:

Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.

Diyanet Vakfı:

Yahut "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.

İngilizce:

Or do they say, "He fabricated the (Message)"? Nay, they have no faith!

Fransızca:

Ou bien ils disent : "Il l'a inventé lui-même ? " Non... mais ils ne croient pas.

Almanca:

Oder sagen sie etwa: "Er hat ihn erfunden!" Nein, sondern sie verinnerlichen den Iman nicht.

Rusça:

Или же они говорят: "Он выдумал его!" О нет! Просто они не веруют.

Açıklama:
 
00:00

felye'tû biḥadîŝim miŝlihî in kânû ṣâdiḳîn.

Arapça:

فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ

Türkçe:

Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.

Diyanet Vakfı:

Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.

İngilizce:

Let them then produce a recital like unto it,- If (it be) they speak the truth!

Fransızca:

Eh bien, qu'ils produisent un récit pareil à lui (le Coran), s'ils sont véridiques.

Almanca:

So sollen sie einen Bericht Seinesgleichen bringen, sollten sie wahrhaftig sein.

Rusça:

Пусть приведут подобное ему (Корану) повествование, если они говорят правду.

Açıklama:
 
00:00

em ḫuliḳû min gayri şey'in em hümü-lḫâliḳûn.

Arapça:

أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ

Türkçe:

Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?

Diyanet Vakfı:

Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

İngilizce:

Were they created of nothing, or were they themselves the creators?

Fransızca:

Ont-ils été créés à partir de rien ou sont-ils eux les créateurs ?

Almanca:

Oder wurden sie etwa durch Nichts erschaffen?! Oder waren sie selbst etwa die Schöpfer?!

Rusça:

Неужели они были сотворены сами по себе (или просто так)? Или же они сами являются творцами?

Açıklama:

Sayfalar

Hizb 53 beslemesine abone olun.