Hizb 53

 
00:00

vehüve bil'üfüḳi-l'a`lâ.

Arapça:

وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ

Türkçe:

En yüksek ufuktadır o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, en yüksek ufukta idi.

Diyanet Vakfı:

Kendisi en yüksek ufukta iken.

İngilizce:

While he was in the highest part of the horizon:

Fransızca:

alors qu'ils se trouvait à l'horizon supérieur.

Almanca:

während er am höchsten Horizont war,

Rusça:

на наивысшем горизонте.

 
00:00

ŝümme denâ fetedellâ.

Arapça:

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ

Türkçe:

Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.

Diyanet Vakfı:

Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, (yere doğru)sarktı.

İngilizce:

Then he approached and came closer,

Fransızca:

Puis il se rapprocha et descendit encore plus bas,

Almanca:

dann näherte er sich, dann stieg er hinab,

Rusça:

Потом он приблизился и спустился.

 
00:00

fekâne ḳâbe ḳavseyni ev ednâ.

Arapça:

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ

Türkçe:

İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı.

Diyanet Vakfı:

O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

İngilizce:

And was at a distance of but two bow-lengths or (even) nearer;

Fransızca:

et fut à deux portées d'arc, ou plus près encore.

Almanca:

so war er (so nahe) wie der Abstand beider Bogenenden oder noch näher,

Rusça:

Он находился от него (Джибриль от Мухаммада или Мухаммад от Аллаха) на расстоянии двух луков или даже ближе.

 
00:00

feevḥâ ilâ `abdihî mâ evḥâ.

Arapça:

فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ

Türkçe:

Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.

Diyanet Vakfı:

Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

İngilizce:

So did (Allah) convey the inspiration to His Servant- (conveyed) what He (meant) to convey.

Fransızca:

Il révéla à Son serviteur ce qu'Il révéla.

Almanca:

dann ließ er Seinem Diener als Wahy das zuteil werden, was er als Wahy zuteil werden ließ.

Rusça:

Он внушил Его рабу откровение,

 
00:00

mâ keẕebe-lfüâdü mâ raâ.

Arapça:

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ

Türkçe:

Kalp yalanlamadı gördüğünü.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı.

Diyanet Vakfı:

(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.

İngilizce:

The (Prophet's) (mind and) heart in no way falsified that which he saw.

Fransızca:

Le cœur n'a pas menti en ce qu'il a vu.

Almanca:

Der Verstand erlog nicht, was er sah.

Rusça:

и сердце не солгало о том, что он увидел.

 
00:00

efetümârûnehû `alâ mâ yerâ.

Arapça:

أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ

Türkçe:

Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla çekişiyor musunuz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.

Diyanet Vakfı:

Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

İngilizce:

Will ye then dispute with him concerning what he saw?

Fransızca:

Lui contestez-vous donc ce qu'il voit ?

Almanca:

Zweifelt ihr etwa an ihm das an, was er sieht?!

Rusça:

Неужели вы будете спорить с ним о том, что он увидел?

 
00:00

veleḳad raâhü nezleten uḫrâ.

Arapça:

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ

Türkçe:

Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun onu bir kez daha görmüştü.

Diyanet Vakfı:

Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,

İngilizce:

For indeed he saw him at a second descent,

Fransızca:

Il l'a pourtant vu, lors d'une autre descente,

Almanca:

Und gewiß, bereits sah er ihn gewiß schon einmal

Rusça:

Он уже видел его другое нисхождение

 
00:00

`inde sidrati-lmüntehâ.

Arapça:

عِندَ سِدْرَةِ الْمُنتَهَىٰ

Türkçe:

Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sidretü'lMüntehâ'nın yanında.

Diyanet Vakfı:

Sidretü'l-Münteha'nın yanında.

İngilizce:

Near the Lote-tree beyond which none may pass:

Fransızca:

près de la Sidrat-ul-Muntaha ,

Almanca:

bei der äußersten Sidra ,

Rusça:

у Лотоса крайнего предела,

 
00:00

`indehâ cennetü-lme'vâ.

Arapça:

عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ

Türkçe:

O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ki Cennetü'lMe'vâ onun yanındadır.

Diyanet Vakfı:

Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır.

İngilizce:

Near it is the Garden of Abode.

Fransızca:

près d'elle se trouve le jardin de Maawa :

Almanca:

bei dieser ist die Dschanna der Unterkunft,

Rusça:

возле которого находится Сад пристанища.

 
00:00

iẕ yagşe-ssidrate mâ yagşâ.

Arapça:

إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ

Türkçe:

O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.

Diyanet Vakfı:

Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

İngilizce:

Behold, the Lote-tree was shrouded (in mystery unspeakable!)

Fransızca:

au moment où le lotus était couvert de ce qui le couvrait.

Almanca:

da zur Sidra die kommen, die kommen.

Rusça:

Лотос покрыло то, что его покрыло (золотая саранча, или группы ангелов, или повеление Аллаха).

Sayfalar

Hizb 53 beslemesine abone olun.