
veibrâhime-lleẕî veffâ.
Arapça:
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّىٰ
Türkçe:
Ve o çok vefalı İbrahim'in sayfalarındakiler...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?
Diyanet Vakfı:
Ve ahdine vefa gösteren İbrahim'in( sahifelerinde bulunan şu gerçekler):
İngilizce:
And of Abraham who fulfilled his engagements?-
Fransızca:
et celles d'Abraham qui a tenu parfaitement [sa promesse de transmettre]
Almanca:
sowie von Ibrahim, der (das ihm Gebotene) einhielt?!
Rusça:
и Ибрахима (Авраама), который выполнил повеления Аллаха полностью?

ellâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ.
Arapça:
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ
Türkçe:
Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü sırtlamaz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
Diyanet Vakfı:
Gerçekten hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.
İngilizce:
Namely, that no bearer of burdens can bear the burden of another;
Fransızca:
qu'aucune [âme] ne portera le fardeau (le péché) d'autrui,
Almanca:
Daß keine belastete Seele die Last einer anderen trägt,
Rusça:
Ни одна душа не понесет чужого бремени.

veel leyse lil'insâni illâ mâ se`â.
Arapça:
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
Türkçe:
Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.
Diyanet Vakfı:
Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.
İngilizce:
That man can have nothing but what he strives for;
Fransızca:
et qu'en vérité, l'homme n'obtient que [le fruit] de ses efforts;
Almanca:
und daß es dem Menschen nur das gibt, was er erstrebte,
Rusça:
Человек получит только то, к чему он стремился.

veenne sa`yehû sevfe yürâ.
Arapça:
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَىٰ
Türkçe:
Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve çalışması da yakında görülecektir.
Diyanet Vakfı:
Ve çalışması da ileride görülecektir.
İngilizce:
That (the fruit of) his striving will soon come in sight:
Fransızca:
et que son effort, en vérité, lui sera présenté (le jour du Jugement).
Almanca:
und daß sein Streben doch gesehen werden wird,
Rusça:
Его устремления будут увидены,

ŝümme yüczâhü-lcezâe-l'evfâ.
Arapça:
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَىٰ
Türkçe:
Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.
Diyanet Vakfı:
Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.
İngilizce:
Then will he be rewarded with a reward complete;
Fransızca:
Ensuite il en sera récompensé pleinement,
Almanca:
dann ihm dafür die vollständigste Vergeltung vergolten wird,
Rusça:
а затем он получит воздаяние сполна.

veenne ilâ rabbike-lmüntehâ.
Arapça:
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الْمُنتَهَىٰ
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, son varış Rabbinedir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şüphesiz en son varış, Rabbinedir.
Diyanet Vakfı:
Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.
İngilizce:
That to thy Lord is the final Goal;
Fransızca:
et que tout aboutit, en vérité, vers ton Seigneur,
Almanca:
und daß zu deinem HERRN doch das Endgültige ist,
Rusça:
К твоему Господу предстоит конечный исход (или твоему Господу принадлежит конечный предел).

veennehû hüve aḍḥake veebkâ.
Arapça:
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.
İngilizce:
That it is He Who granteth Laughter and Tears;
Fransızca:
et que c'est Lui qui a fait rire et qui a fait pleurer,
Almanca:
und daß ER doch Derjenige ist, Der lachen und weinen ließ,
Rusça:
Он заставляет смеяться и плакать.

veennehû hüve emâte veaḥyâ.
Arapça:
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, öldüren de O'dur, dirilten de...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öldüren de dirilten de O'dur.
Diyanet Vakfı:
Öldüren de dirilten de O'dur.
İngilizce:
That it is He Who granteth Death and Life;
Fransızca:
et que c'est Lui qui a fait mourir et qui a ramené à la vie,
Almanca:
und daß ER doch Derjenige ist, Der sterben und beleben ließ,
Rusça:
Он умерщвляет и оживляет.

veennehû ḫaleḳa-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ.
Arapça:
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَىٰ
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O'dur;
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O'dur,
Diyanet Vakfı:
Şurası muhakkak ki erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.
İngilizce:
That He did create in pairs,- male and female,
Fransızca:
et que c'est Lui qui a créé les deux éléments de couple, le mâle et la femelle,
Almanca:
und daß ER doch die Zweiheit, das Männliche und das Weibliche erschuf,
Rusça:
Он сотворил пару - мужчину и женщину (или самца и самку) -

min nuṭfetin iẕâ tümnâ.
Arapça:
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ
Türkçe:
Meni halinde atıldığı zaman bir spermden...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Atıldığı zaman bir nutfeden.
Diyanet Vakfı:
(Rahime) atıldığı zaman nutfeden.
İngilizce:
From a seed when lodged (in its place);
Fransızca:
d'une goutte de sperme quand elle est éjaculée
Almanca:
aus einer Nutfa , wenn sie ergossen wird,
Rusça:
из капли, которая извергается.
Sayfalar
