Hizb 53

 
00:00

ezifeti-l'âzifeh.

Arapça:

أَزِفَتِ الْآزِفَةُ

Türkçe:

Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yaklaşan yaklaştı.

Diyanet Vakfı:

Yaklaşan yaklaştı.

İngilizce:

The (Judgment) ever approaching draws nigh:

Fransızca:

l'Imminente (L'heure du Jugement) s'approche.

Almanca:

Die Nahende nahte sich,

Rusça:

Приближающееся (День воскресения) приблизилось,

 
00:00

leyse lehâ min dûni-llâhi kâşifeh.

Arapça:

لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ

Türkçe:

Onu Allah'tan başka kaldıracak/uzaklaştıracak yok.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

Diyanet Vakfı:

Onu (vaktini) Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

İngilizce:

No (soul) but Allah can lay it bare.

Fransızca:

Rien d'autre en dehors d'Allah ne peut la dévoiler.

Almanca:

für die es anstelle von ALLAH nichts Aufdeckendes gibt.

Rusça:

и никто, кроме Аллаха, не способен отвратить его.

 
00:00

efemin hâẕe-lḥadîŝi ta`cebûn.

Arapça:

أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ

Türkçe:

Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz?

Diyanet Vakfı:

Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz?

İngilizce:

Do ye then wonder at this recital?

Fransızca:

Quoi ! Vous étonnez-vous de ce discours (le Coran) ?

Almanca:

Seid ihr etwa über diesen Bericht erstaunt,

Rusça:

Неужели вы удивляетесь этому повествованию,

 
00:00

vetaḍḥakûne velâ tebkûn.

Arapça:

وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ

Türkçe:

Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

Diyanet Vakfı:

Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!

İngilizce:

And will ye laugh and not weep,-

Fransızca:

Et vous [en]: riez et n'[en] pleurez point ?

Almanca:

lacht und weint nicht,

Rusça:

смеетесь, а не плачете,

 
00:00

veentüm sâmidûn.

Arapça:

وَأَنتُمْ سَامِدُونَ

Türkçe:

Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve siz mi kafa tutuyorsunuz ey gafiller?

Diyanet Vakfı:

Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!

İngilizce:

Wasting your time in vanities?

Fransızca:

absorbés [que vous êtes] par votre distraction.

Almanca:

während ihr in Arroganz sich Vergnügende seid?!

Rusça:

и забавляетесь (или поете; или надменно задираете головы)?

 
00:00

fescüdû lillâhi va`büdû.

Arapça:

فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا ۩

Türkçe:

Artık Allah için secdeye kapanın, ibadet edin/iş yapıp değer üretin!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haydi Allah için secdeye kapanın ve O'na kulluk edin.

Diyanet Vakfı:

Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin!

İngilizce:

But fall ye down in prostration to Allah, and adore (Him)!

Fransızca:

Prosternez-vous donc à Allah et adorez-Le .

Almanca:

So vollzieht Sudschud für ALLAH und dient Ihm!

Rusça:

Падите же ниц перед Аллахом и поклоняйтесь!

 
00:00

iḳterabeti-ssâ`atü venşeḳḳa-lḳamer.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ

Türkçe:

Saat yaklaştı, Ay yarıldı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı.

Diyanet Vakfı:

Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

İngilizce:

The Hour (of Judgment) is nigh, and the moon is cleft asunder.

Fransızca:

L'Heure approche et la lune s'est fendue.

Almanca:

Die Stunde nahte sich und der Mond spaltete sich.

Rusça:

Приблизился Час, и раскололся месяц.

 
00:00

veiy yerav âyetey yü`riḍû veyeḳûlû siḥrum müstemirr.

Arapça:

وَإِن يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ

Türkçe:

Bir ayet-alâmet görseler yüz çeviriyorlar ve şöyle diyorlar: "Sürüp giden bir büyüdür bu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler.

Diyanet Vakfı:

Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler.

İngilizce:

But if they see a Sign, they turn away, and say, "This is (but) transient magic."

Fransızca:

Et s'ils voient un prodige, ils s'en détournent et disent : "Une magie persistante".

Almanca:

Und wenn sie eine Aya sehen, wenden sie sich ab und sagen: "Dies ist eine andauernde Magie."

Rusça:

Когда они видят знамение, то отворачиваются и говорят: "Преходящее (или крепкое; или лживое) колдовство!"

 
00:00

vekeẕẕebû vettebe`û ehvâehüm veküllü emrim müsteḳirr.

Arapça:

وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ

Türkçe:

Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.

Diyanet Vakfı:

Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.

İngilizce:

They reject (the warning) and follow their (own) lusts but every matter has its appointed time.

Fransızca:

et ils [le] traitent de mensonge et suivent leurs propres impulsions, or chaque chose arrivera à son terme [et son but]

Almanca:

Und sie leugneten ab und folgten ihren Neigungen. Und jede Angelegenheit hat einen Endpunkt.

Rusça:

Они сочли лжецами посланников и потакали своим желаниям, но каждый поступок утвердится (творения получат вознаграждение за добро и наказание за зло).

 
00:00

veleḳad câehüm mine-l'embâi mâ fîhi müzdecer.

Arapça:

وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّنَ الْأَنبَاءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ

Türkçe:

Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.

Diyanet Vakfı:

Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

İngilizce:

There have already come to them Recitals wherein there is (enough) to check (them),

Fransızca:

Ils ont pourtant reçu comme nouvelles de quoi les empêcher (du mal);

Almanca:

Und gewiß, bereits kamen zu ihnen von den Mitteilungen, worin es Warnung gab.

Rusça:

До них уже дошли известия, которые удерживали от неверия.

Sayfalar

Hizb 53 beslemesine abone olun.