Hizb 53

 
00:00

ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera.

Arapça:

نِّعْمَةً مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ

Türkçe:

Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.

Diyanet Vakfı:

Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükafatlandırırız.

İngilizce:

As a Grace from Us: thus do We reward those who give thanks.

Fransızca:

à titre de bienfait de Notre part : ainsi récompensons-Nous celui qui est reconnaissant.

Almanca:

als Wohltat von Uns. Solcherart vergelten WIR demjenigen, der sich dankbar erweist.

Rusça:

по милости от Нас. Так Мы воздаем тем, кто благодарен.

 
00:00

veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür.

Arapça:

وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ

Türkçe:

Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular,

Diyanet Vakfı:

Andolsun ki, Lut onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.

İngilizce:

And (Lut) did warn them of Our Punishment, but they disputed about the Warning.

Fransızca:

Il les avait pourtant avertis de Nos représailles. Mais ils mirent les avertissements en doute.

Almanca:

Und gewiß, bereits warnten WIR sie vor Unserer Gewalttat, dann zweifelten sie die Warnungen an.

Rusça:

Он предостерег их от Нашей Хватки, но они усомнились в его предостережениях.

 
00:00

veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.

Arapça:

وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ

Türkçe:

Yemin olsun, Lût'un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

Diyanet Vakfı:

Onlar Lut'un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

İngilizce:

And they even sought to snatch away his guests from him, but We blinded their eyes. (They heard:) "Now taste ye My Wrath and My Warning."

Fransızca:

En effet, ils voulaient séduire ses hôtes. Nous aveuglâmes leurs yeux "Goûtez donc Mon châtiment et Mes avertissements.

Almanca:

Und gewiß, bereits suchten sie ihn gegen seine Neigung und seine Gäste zu verführen, dann löschten WIR ihr Augenlicht aus. Also erfahrt Meine Peinigung und Meine Warnungen!

Rusça:

Они настойчиво требовали от него его гостей, и тогда Мы лишили их зрения. Вкусите же мучения от Меня и предостережения Мои!

 
00:00

veleḳad ṣabbeḥahüm bükraten `aẕâbüm müsteḳirr.

Arapça:

وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ

Türkçe:

Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.

Diyanet Vakfı:

Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.

İngilizce:

Early on the morrow an abiding Punishment seized them:

Fransızca:

En effet, au petit matin, un châtiment persistant les surprit.

Almanca:

Und gewiß, bereits morgens, in der Morgenfrühe kam zu ihnen eine (über sie) niedergelassene Peinigung.

Rusça:

На утро их постигли неотвратимые мучения.

 
00:00

feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.

Arapça:

فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ

Türkçe:

Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Azabımı ve uyarılarımı tadın! (dedik).

Diyanet Vakfı:

İşte azabımı ve uyanlarımı tadın! (denildi).

İngilizce:

So taste ye My Wrath and My Warning.

Fransızca:

Goûtez donc Mon châtiment et Mes avertissements.

Almanca:

Also erfahrt Meine Peinigung und Meine Warnungen!

Rusça:

Вкусите же мучения от Меня и предостережения Мои!

 
00:00

veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Arapça:

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

Türkçe:

Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Diyanet Vakfı:

Andolsun biz Kur'an'ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp ibret alan yok mu?

İngilizce:

And We have indeed made the Qur'an easy to understand and remember: then is there any that will receive admonition?

Fransızca:

Et vraiment, Nous avons rendu le Coran facile pour la médiation. Y a-t-il quelqu'un pour réfléchir ?

Almanca:

Und gewiß, bereits erleichterten WIR den Quran zur Ermahnung! Gibt es etwa einen sich Erinnernden?!

Rusça:

Мы облегчили Коран для поминания. Но есть ли поминающие?

 
00:00

veleḳad câe âle fir`avne-nnüẕür.

Arapça:

وَلَقَدْ جَاءَ آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ

Türkçe:

Yemin olsun, Firavun hanedanına da uyarılar gelmişti.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz Firavun'un kavmine de uyarıcılar gelmişti.

İngilizce:

To the People of Pharaoh, too, aforetime, came Warners (from Allah).

Fransızca:

Les avertissements vinrent certes, aux gens de Pharaon.

Almanca:

Und gewiß, bereits kamen zu Pharaos Leuten die Warnungen.

Rusça:

Предостережения также явились к роду Фараона.

 
00:00

keẕẕebû biâyâtinâ küllihâ feeḫaẕnâhüm aḫẕe `azîzim muḳtedir.

Arapça:

كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ

Türkçe:

Ayetlerimizin tümünü yalanladılar da biz de onları onurlu ve güçlü birine yaraşır bir yakalayışla yakaladık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık. Bu kıssalardan hisseye gelince;

Diyanet Vakfı:

Lakin onlar bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize layık bir şekilde yakaladık.

İngilizce:

The (people) rejected all Our Signs; but We seized them with such Penalty (as comes) from One Exalted in Power, able to carry out His Will.

Fransızca:

Ils traitèrent de mensonges tous Nos prodiges. Nous les saisîmes donc, de la saisie d'un Puissant Omnipotent.

Almanca:

Sie leugneten Unsere Ayat allesamt ab, dann bestraften WIR sie das Bestrafen Eines allmächtigen Allwürdigen.

Rusça:

Они сочли ложью все Наши знамения, и Мы схватили их Хваткой Могущественного, Всемогущего.

 
00:00

eküffâruküm ḫayrum min ülâiküm em leküm berâetün fi-zzübür.

Arapça:

أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُولَٰئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءَةٌ فِي الزُّبُرِ

Türkçe:

Sizin kâfirleriniz, ötekilerden hayırlı mı? Yoksa zübürlerinde/kutsallaştırılmış hizip kitaplarında sizin için bir beraat/dokunulmazlık mı var?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var?

Diyanet Vakfı:

Şimdi sizin kafirleriniz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir berat mı var?

İngilizce:

Are your Unbelievers, (O Quraish), better than they? Or have ye an immunity in the Sacred Books?

Fransızca:

Vos mécréants sont-ils meilleurs que ceux-là ? Ou bien y a-t-il dans les écritures une immunité pour vous ?

Almanca:

Sind etwa eure Kafir besser als diese?! Oder gibt es für euch etwa eine Unschuldserklärung in den Schriften?!

Rusça:

Разве ваши неверующие лучше тех? Или же у вас есть неприкосновенность, упомянутая в Писаниях?

 
00:00

em yeḳûlûne naḥnü cemî`um münteṣir.

Arapça:

أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ

Türkçe:

Yoksa, "Biz, yardımlaşan/yenilmez bir topluluğuz" mu diyorlar?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar?

Diyanet Vakfı:

Yoksa "Biz, intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz" mu diyorlar?

İngilizce:

Or do they say: "We acting together can defend ourselves"?

Fransızca:

Ou bien ils disent : "Nous formons un groupe [fort] et nous vaincrons".

Almanca:

Oder sagen sie etwa: "Wir sind alle zusammen Siegende"?!

Rusça:

Или же они говорят: "Мы являемся победоносной группой".

Sayfalar

Hizb 53 beslemesine abone olun.