Hizb 53

 
00:00

seyühzemü-lcem`u veyüvellûne-ddübüra.

Arapça:

سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ

Türkçe:

O topluluk, bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır.

Diyanet Vakfı:

O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.

İngilizce:

Soon will their multitude be put to flight, and they will show their backs.

Fransızca:

Leur rassemblement sera bientôt mis en déroute, et ils fuiront.

Almanca:

Die Sammlung wird doch noch eine Niederlage erleiden und den Rücken flüchtend umkehren.

Rusça:

Эта группа будет разбита, и они обратятся вспять!

 
00:00

beli-ssâ`atü mev`idühüm vessâ`atü edhâ veemerr.

Arapça:

بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ

Türkçe:

Hayır, buluşma zamanları kıyamet saatidir. Ne korkunç, ne acıdır o saat!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır.

Diyanet Vakfı:

Bilakis kıyamet onlara vadedilen asıl saattir ve o saat daha belalı ve daha acıdır.

İngilizce:

Nay, the Hour (of Judgment) is the time promised them (for their full recompense): And that Hour will be most grievous and most bitter.

Fransızca:

L'Heure, plutôt, sera leur rendez-vous, et l'Heure sera plus terrible et plus amère.

Almanca:

Nein, sondern die Stunde ist ihr Termin. Und die Stunde ist noch schlimmer, noch bitterer.

Rusça:

Час является назначенным для них сроком, и Час этот - самый тяжкий, самый горький.

 
00:00

inne-lmücrimîne fî ḍalâliv vesü`ur.

Arapça:

إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ

Türkçe:

Kuşkusuz, suçlular, şaşkınlık ve çılgınlık içindedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Muhakkak ki suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

İngilizce:

Truly those in sin are the ones straying in mind, and mad.

Fransızca:

Les criminels sont certes, dans l'égarement et la folie.

Almanca:

Gewiß, die schwer Verfehlenden sind im Irregehen und in Hitzeglut,

Rusça:

Воистину, грешники сбились с пути и страдают (или отдалились от истины).

 
00:00

yevme yüsḥabûne fi-nnâri `alâ vucûhihim. ẕûḳû messe seḳara.

Arapça:

يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ

Türkçe:

O gün yüzleri üstüne ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunuşunu tadın bakalım!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler, "Cehennemin dokunuşunu tadın!" (denilecek).

Diyanet Vakfı:

O gün yüzüstü ateşe sürüklendiklerinde "Cehennemin elemini tadın!" denir.

İngilizce:

The Day they will be dragged through the Fire on their faces, (they will hear:) "Taste ye the touch of Hell!"

Fransızca:

Le jour où on les traînera dans le Feu sur leurs visages, (on leur dira) : "Goûtez au contact de Saqar [la chaleur brûlante de l'Enfer]".

Almanca:

an dem Tag, wenn sie im Feuer auf ihren Gesichtern geschleift werden. Kostet die Berührung von Saqar .

Rusça:

В тот день их ничком поволокут в Огонь: "Вкусите прикосновение Преисподней!"

 
00:00

innâ külle şey'in ḫalaḳnâhü biḳader.

Arapça:

إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ

Türkçe:

Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haberiniz olsun ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık.

Diyanet Vakfı:

Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.

İngilizce:

Verily, all things have We created in proportion and measure.

Fransızca:

Nous avons créé toute chose avec mesure,

Almanca:

Gewiß, jedes Ding erschufen WIR gemäß einer Bestimmung.

Rusça:

Воистину, Мы сотворили каждую вещь согласно предопределению.

 
00:00

vemâ emrunâ illâ vâḥidetün kelemḥim bilbeṣar.

Arapça:

وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ

Türkçe:

Emrimiz bir tektir, bir göz kırpma gibidir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buyruğumuz yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir.

Diyanet Vakfı:

Bizim buyruğumuz, bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir.

İngilizce:

And Our Command is but a single (Act),- like the twinkling of an eye.

Fransızca:

et Notre ordre est une seule [parole]; [il est prompt] comme un clin d'oeil.

Almanca:

Und Unsere Anweisung ist nichts anderes als eine Einzige, wie der Augenblick.

Rusça:

Мы повелеваем только один раз, и повеление исполняется во мгновение ока.

 
00:00

veleḳad ehleknâ eşyâ`aküm fehel mim müddekir.

Arapça:

وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

Türkçe:

Yemin olsun, biz sizin benzerlerinizi hep yok ettik. Fakat düşünen mi var?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur?

Diyanet Vakfı:

Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?

İngilizce:

And (oft) in the past, have We destroyed gangs like unto you: then is there any that will receive admonition?

Fransızca:

En effet, nous avons fait périr des peuples semblables à vous. Y a-t-il quelqu'un pour s'en souvenir ?

Almanca:

Und gewiß, bereits richteten WIR eure Anhänger zugrunde. Gibt es etwa einen sich Erinnernden?!

Rusça:

Мы уже погубили подобных вам. Но есть ли поминающие?

 
00:00

veküllü şey'in fe`alûhü fi-zzübür.

Arapça:

وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ

Türkçe:

Onların yapmış oldukları her şey defterlerdedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşledikleri her şey, kitaplarda mevcuttur.

Diyanet Vakfı:

Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.

İngilizce:

All that they do is noted in (their) Books (of Deeds):

Fransızca:

Et tout ce qu'ils ont fait est mentionné dans les registres,

Almanca:

Und alles, was sie machten, ist in den Schriften.

Rusça:

Все, что они совершили, есть в книгах деяний.

 
00:00

veküllü ṣagîriv vekebîrim müsteṭar.

Arapça:

وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُّسْتَطَرٌ

Türkçe:

Küçük-büyük tümü, satır satır yazılmıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.

Diyanet Vakfı:

Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.

İngilizce:

Every matter, small and great, is on record.

Fransızca:

et tout fait, petit et grand, est consigné.

Almanca:

Auch jedes Kleine und Große ist niedergeschrieben.

Rusça:

Все малое и великое уже начертано.

 
00:00

inne-lmütteḳîne fî cennâtiv veneher.

Arapça:

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ

Türkçe:

Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Takva sahipleri cennetlerde, nur içindedirler.

Diyanet Vakfı:

Takva sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır.

İngilizce:

As to the Righteous, they will be in the midst of Gardens and Rivers,

Fransızca:

Les pieux seront dans des Jardins et parmi des ruisseaux,

Almanca:

Gewiß, die Muttaqi sind in Dschannat und an Flüssen,

Rusça:

Воистину, богобоязненные пребудут в Райских садах и среди рек

Sayfalar

Hizb 53 beslemesine abone olun.