S/A | Türkçe - Erhan Aktaş | Arapça | Ano |
---|---|---|---|
5/68 |
De ki: “Ey Kitâp Ehli! Tevrât’ı ve İncil’i ve Rabb’inizden size indirileni gereğince uygulamadığınız sürece inancınızı sağlam bir temele oturtmuş olmazsınız.” Elbette Rabb’inden sana indirilmekte olan şey, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. O halde Kâfir halka üzülme. |
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَىٰ شَيْءٍ حَتَّىٰ تُقِيمُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ ۗ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا ۖ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ |
737 |
5/69 |
Îmân Edenler, Yahûdiler, Sâbiîler(1) ve Nesârâ;(2) kim Allah’a ve Âhiret Günü’ne îmân etti(3) ve sâlihâtı(4) yaptı ise onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir de. |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئُونَ وَالنَّصَارَىٰ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
738 |
5/70 |
Elbette İsrâîloğullarından söz aldık ve onlara Resûller gönderdik. Ne zaman kendi hevâlarına(1) uymayan bir resûl geldiyse, bir kısmını yalanlıyor ve bir kısmını da öldürüyorlardı. |
لَقَدْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَأَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ رُسُلًا ۖ كُلَّمَا جَاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنفُسُهُمْ فَرِيقًا كَذَّبُوا وَفَرِيقًا يَقْتُلُونَ |
739 |
5/71 |
Bir fitne(1) olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler.(2) Sonra Allah, onların üzerine tevbe(3) etti. Daha sonra onlardan birçoğu yine kör ve sağır kesildiler. Allah ne yaptıklarını gerçeğiyle görmektedir. |
وَحَسِبُوا أَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَثِيرٌ مِّنْهُمْ ۚ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ |
740 |
5/72 |
Ant olsun Meyem Oğlu Mesih’e, “O Allah’tır.” diyenler Kâfir oldular. Oysaki Mesih: “Ey İsrâîloğulları! Benim de sizin de Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a şirk(1) koşarsa, Allah ona Cennet’i harâm etmiştir. Ve onun varacağı yer ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.” dedi. |
لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ ۖ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ ۖ إِنَّهُ مَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ |
741 |
5/73 |
Ant olsun “Allah, üçün üçüncüsüdür.” diyenler Kâfir oldular. Oysaki bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Ve eğer bu söylediklerinden vazgeçmezlerse, onlardan Kâfirlik edenlere elbette elem verici bir azâp dokunacaktır. |
لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ ثَالِثُ ثَلَاثَةٍ ۘ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۚ وَإِن لَّمْ يَنتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
742 |
5/74 |
Hâlâ Allah’a tevbe edip mağfiret(1) dilemiyorlar mı? Oysaki Allah, Çok Bağışlayıcı’dır, Rahmeti Kesintisiz’dir. |
أَفَلَا يَتُوبُونَ إِلَى اللَّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ |
743 |
5/75 |
İyi bilin ki, Meyem Oğlu Mesih, yalnızca bir Resûl’dür. Ondan önce de Resûller gelip geçti. O’nun annesi çok dürüsttür. İkisi de diğer insanlar gibi yer, içerlerdi(1). Onlar için âyetleri(2) nasıl açıkladığımıza bak ve sonra nasıl döndürüldüklerini(3) gör. |
مَّا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ وَأُمُّهُ صِدِّيقَةٌ ۖ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَ ۗ انظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْآيَاتِ ثُمَّ انظُرْ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ |
744 |
5/76 |
De ki: “Allah’ı bırakıp, size bir yarar sağlamaya da bir zarar vermeye de gücü yetmeyen şeylere mi kulluk(1) yapıyorsunuz? Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Bilen’dir.” |
قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا ۚ وَاللَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
745 |
5/77 |
De ki: “Ey Kitâp Ehli! Gerçeğin dışına çıkarak, dininizin sınırlarını ihlal etmeyin. Daha önce sapan ve birçoğunu saptıran ve düzgün yoldan sapmış olan bir halkın hevâsına uymayın. |
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُوا أَهْوَاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِن قَبْلُ وَأَضَلُّوا كَثِيرًا وَضَلُّوا عَن سَوَاءِ السَّبِيلِ |
746 |
5/78 |
İsrâîloğullarından Kâfir olan kimseler, asi olmaları ve haddi aşmaları nedeniyle, Dâvud’un ve Meyrem Oğlu Îsâ’nın diliyle lânetlendiler. |
لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُوا يَعْتَدُونَ |
747 |
5/79 |
Yaptıkları kötü şeylerde, birbirlerini uyarmıyorlardı. Gerçekten yapmakta oldukları şey ne kadar çirkindi. |
كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ ۚ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
748 |
5/80 |
Onlardan çoğunun, Kâfirleri veli(1) edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendileri için sunduğu şey ne kötüdür. Allah, onlara gazâp etmiştir ve onlar sürekli azâpta kalacaklardır. |
تَرَىٰ كَثِيرًا مِّنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنفُسُهُمْ أَن سَخِطَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ |
749 |
5/81 |
Eğer onlar, Allah’a, Nebi’ye ve ona indirilene îmân etselerdi, onları evliya edinmezlerdi. Fakat onlardan pek çoğu fâsıktır. |
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ |
750 |
5/82 |
Îmân Eden kimselere düşmanlık yönünden insanların en çetininin Yahudiler(1) ve Müşrikler olduğunu görürsün. Ve yine Îmân Eden kimseler için sevgice daha yakın olanların da biz Nesârâ’yiz(2) diyenler olduğunu göreceksin. Bunun nedeni, kuşkusuz bunların içinde gerçekten büyüklük taslamayan keşişler(3) ve rahipler olmasıdır. |
۞ لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا ۖ وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُم مَّوَدَّةً لِّلَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ |
751 |
5/83 |
Resûl’e indirileni duydukları zaman, gerçeği anlamalarından dolayı onların gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: “Ey Rabb’imiz! Îmân ettik, öyleyse bizi şahitlerle beraber yaz.” |
وَإِذَا سَمِعُوا مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَىٰ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ ۖ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ |
752 |
5/84 |
“Ve bize ne oluyor ki, Allah’a ve bize gelen gerçeğe îmân etmeyelim: Rabb’imizin bizi iyi kimseler topluluğuna dâhil etmesi umut ve beklentisi içinde iken.” |
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا جَاءَنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ |
753 |
5/85 |
Böyle söylemelerinden dolayı Allah da karşılık olarak içinden ırmaklar akan Cennetlerle ödüllendirdi. Onlar, orada sürekli kalacaklardır. İşte muhsinlere(1) verilen karşılık budur. |
فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ الْمُحْسِنِينَ |
754 |
5/86 |
Kâfir olup âyetlerimizi yalanlayan kimseler, işte onlar Cehennem halkıdırlar. |
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ |
755 |
5/87 |
Ey Îmân Edenler! Allah’ın size helâl kıldığı tayyibat(1) olan şeyleri harâm saymayın. Haddi aşmayın.(2) Allah, haddi aşanları sevmez. |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ |
756 |
5/88 |
Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerin helâl ve tayyib olanlarından yiyin. Îmân ettiğiniz Allah’a karşı takvâlı olun. |
وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنتُم بِهِ مُؤْمِنُونَ |
757 |
5/89 |
Allah, kasıtsız(1) yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ancak bilinçli olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Bunun(2) bedeli ailenize yedirdiğinizin ortalaması üzerinden on yoksulu yedirmek veya onları giydirmek veya bir rekâbeyi(3) özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunlara gücü yetmeyene üç gün siyam(4) vardır. Bozduğunuz yeminlerinizin bedeli budur. Yeminlerinizi bozmayın. Allah, size âyetlerini(5) böyle açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz(6). |
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَٰكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الْأَيْمَانَ ۖ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ ۖ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ۚ ذَٰلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ ۚ وَاحْفَظُوا أَيْمَانَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
758 |
5/90 |
Ey Îmân Edenler! Hamr,(1) kumar, dikili taşlar(2) ve şans oyunları(3) şeytân işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْأَنصَابُ وَالْأَزْلَامُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
759 |
5/91 |
Şeytân, hamr ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ın öğütlerini dinlemekten ve salâttan(1) uzaklaştırmak ister. O halde bunlardan vazgeçmeyecek misiniz? |
إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَعَنِ الصَّلَاةِ ۖ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ |
760 |
5/92 |
Ve Allah’a itaat edin ve Resûl’e itaat edin.(1) Sakının.(2) Eğer bu buyrukları dinlemezseniz, bilin ki resulümüze düşen açıkça duyurmaktır. |
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُوا ۚ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
761 |
5/93 |
Îmân eden ve sâlihâtı yapan(1) kimselere; îmân edip sâlihâtı yaptıkları sürece takvâ sahipleri değilken yiyip içtiklerinden dolayı bir sorumluluk yoktur. Sonra takvâlı olup, îmân ettikleri, sonra takvâlı olup iyilik yaptıkları takdirde, bilin ki Allah, muhsin(2) olanları sever. |
لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا إِذَا مَا اتَّقَوا وَّآمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوا وَّآمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوا وَّأَحْسَنُوا ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ |
762 |
5/94 |
Ey Îmân Edenler! Allah, ellerinizin ve oklarınızın ulaşabildiği bir kısım avla sizi dener. Ki görünmeyen yerde kendisine karşı gelmekten sakınanların kimler olduğunu bilmek için. Bundan sonra kim haddi aşarsa onun için elem verici bir azâp vardır. |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللَّهُ بِشَيْءٍ مِّنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللَّهُ مَن يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ ۚ فَمَنِ اعْتَدَىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
763 |
5/95 |
Ey Îmân Edenler! İhramlıyken(1) av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim bile bile öldürürse, karşılık olarak yapacağı şey, sizden adil iki kişinin kararıyla, avlanılan şeye denk Kâbe’ye ulaşacak hediye(2) göndermek veya yoksulları doyurmak veya buna denk siyamdır(3) ki bu yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah geçmiştekini affetti. Kim aynı suçu tekrar ederse, Allah onun hesabını sorar. Ve Allah, Mutlak Üstün Olan’dır, Hesap Sorucu’dur. |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَأَنتُمْ حُرُمٌ ۚ وَمَن قَتَلَهُ مِنكُم مُّتَعَمِّدًا فَجَزَاءٌ مِّثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَوْ عَدْلُ ذَٰلِكَ صِيَامًا لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ ۗ عَفَا اللَّهُ عَمَّا سَلَفَ ۚ وَمَنْ عَادَ فَيَنتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انتِقَامٍ |
764 |
5/96 |
Deniz avı ve onu yemek ve ondan geçim temin etmek size ve yolculukta olanlara helâl kılındı. Ve ihramlı olduğunuz süre içinde kara avı size harâm kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah’a karşı takvâ sahibi olun. |
أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ ۖ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
765 |
5/97 |
Allah, Beyt-i Harâm(1) olan Kâbe’yi ve o harâm olan ayı(2) ve hediye kurbanlığı(3) ve gerdanlıkları(4) insanlar için kıyam(5) yaptı. Bilesiniz ki Allah, göklerdekini ve yerdekini bilmektedir. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen’dir. |
۞ جَعَلَ اللَّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلَائِدَ ۚ ذَٰلِكَ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
766 |
5/98 |
İyi bilin ki; Allah, Cezası Çok Şiddetli Olan’dır ve kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı’dır, Rahmeti Kesintisiz’dir. |
اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ وَأَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ |
767 |
5/99 |
Resûle düşen, yalnızca çağrıda bulunmaktır. Açığa vurduğunuzu da gizlediğinizi de Allah bilir. |
مَّا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ |
768 |