Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

5

Sûredeki Ayet No: 

81

Ayet No: 

750

Sayfa No: 

121

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ

Çeviriyazı: 

velev kânû yü'minûne billâhi vennebiyyi vemâ ünzile ileyhi me-tteḫaẕûhüm evliyâe velâkinne keŝîram minhüm fâsiḳûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Eğer onlar, Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilen Kur'ân'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlardı. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

Diyanet İşleri: 

Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kuran'a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi, fakat onların çoğu fasıktır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Allah'a, Peygambere ve ona indirilene inansalardı onları dost edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu, buyruktan çıkmış kötü kişilerdir.

Şaban Piriş: 

Eğer Allah’a, Peygamber'e ve ona indirilenlere iman etmiş olsalardı, küfredenleri veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasıktır.

Edip Yüksel: 

ALLAH'a, peygambere ve ona indirilene inansalardı, onları dost edinmezlerdi. Ne var ki, çoğu yoldan çıkmış bulunuyor

Ali Bulaç: 

Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır.

Suat Yıldırım: 

Eğer Allah'a, Peygamber’e ve ona indirilen vahye imanları olsaydı, kâfirleri velî edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Eğer onlar Allah Teâlâ´ya ve peygamberlere ve O´na indirilmiş olana imân etmiş olsalar idi, o kâfirleri dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan birçokları fâsık kimselerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan sapmışlardır.

Bekir Sadak: 

Allah onlara, dediklerine karsilik, temelli kalacaklari, altindan irmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyi davrananlarin mukafatidir.

İbni Kesir: 

Şayet Allah´a, Peygambere ve ona indirilene iman etmiş olsalardı

Adem Uğur: 

Eğer onlar Allah´a, Peygamber´e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi

İskender Ali Mihr: 

Ve eğer Allâh´a ve Nebî´ye (Peygamber´e) ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fâsıklardır.

Celal Yıldırım: 

Eğer Allah´a, Peygamber´e ve Peygamber´e indirilene imân etmiş olsalardı, elbette o kâfirleri dost edinmezlerdi

Tefhim ul Kuran: 

Eğer Allah´a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır.

Fransızca: 

S'ils croyaient en Allah, au Prophète et à ce qui lui a été descendu, ils ne prendraient pas ces mécréants pour alliés. Mais beaucoup d'entre eux sont pervers.

İspanyolca: 

Si hubieran creído en Alá, en el r Profeta y en la Revelación que éste recibió, no les habrían tomado como amigos. pero muchos de ellos son perversos.

İtalyanca: 

Se credessero in Allah e nel Profeta e in quello che è stato fatto scendere su di lui, non li prenderebbero per alleati, ma molti di loro sono perversi.

Almanca: 

Und hätten sie den Iman verinnerlicht an ALLAH, an den Propheten und an das, was ihm hinabgesandt wurde, würden sie diese (die Kafir) nicht als Wali nehmen. Doch viele von ihnen sind Fasiq.

Çince: 

假若他们确信真主和先知,以及降示他的经典,他们必定不以不信道的人为盟友,但他们多数是犯罪的。

Hollandaca: 

Maar indien zij in God hadden geloofd, in den profeet en hetgeen hem werd geopenbaard, hadden zij hem niet als vrienden genomen; maar velen hunner zijn boosdoeners.

Rusça: 

Если бы они уверовали в Аллаха, Пророка и то, что было ниспослано ему, то не стали бы брать их себе в помощники и друзья. Но многие из них являются нечестивцами.

Somalice: 

Hadday Yihiin kuwo Rumeyn Eebe iyo Nabiga iyo waxa lagu soo Dejiyey mayna Yeesheen Sokeeye Gaalo laakiin wax badan oo ka mid ah waa Faasiqiin.

Swahilice: 

Na lau wangeli kuwa wanamuamini Mwenyezi Mungu, na huyu Nabii, na yaliyo teremshwa kwake, wasingeli wafanya hao marafiki. Lakini wengi katika wao ni wapotofu.

Uygurca: 

ئەگەر ئۇلار اﷲ قا، پەيغەمبەرگە ۋە پەيغەمبەرگە نازىل قىلىنغان كىتابقا ئىمان ئېيتسا ئىدى، كاپىرلارنى دوست تۇتمايتتى، لېكىن ئۇلارنىڭ تولىسى پاسىقلاردۇر

Japonca: 

かれらがもし,アッラーと聖預言者を信じ,またかれらに下されたものを信じたならば,かれらを親しい友としなかったであろう。だがかれらの多くは,主の掟に背く者である。

Arapça (Ürdün): 

«ولو كانوا يؤمنون بالله والنبي» محمد «وما أنزل إليه ما اتخذوهم» أي الكفار «أولياء ولكنَّ كثيرا منهم فاسقون» خارجون عن الإيمان.

Hintçe: 

और अगर ये लोग ख़ुदा और रसूल पर और जो कुछ उनपर नाज़िल किया गया है ईमान रखते हैं तो हरगिज़ (उनको अपना) दोस्त न बनाते मगर उनमें के बहुतेरे तो बदचलन हैं

Tayca: 

และหากพวกเขาศรัทธาต่ออัลลอฮ์ และนะบีและสิ่งที่ถูกประทานลงมาแก่เขา แล้วพวกเขาก็จะไม่ยึดเอาเขาเหล่านั้น เป็นมิตร แต่ทว่ามากมายในหมู่พวกเขานั้นเป็นผู้ที่ละเมิด

İbranice: 

אילו היו מאמינים באלוהים ובנביאו (מוחמד) ובמה שהורד אליו (הקוראן,) לא היו מתייחסים אליהם (אלה אשר כפרו) כאל בעלי ברית, ואולם רבים מהם מושחתים

Hırvatça: 

A da vjeruju u Allaha i Vjerovjesnika i u ono što se njemu objavljuje, oni s njima ne bi prijateljevali, ali mnogi su od njih prema Allahu buntovni.

Rumence: 

Dacă ar fi crezut în Dumnezeu, în trimis şi în ceea ce i-a fost pogorât, ei nu şi-ar fi luat oblăduitori dintre tăgăduitori, însă mulţi dintre ei sunt stricaţi.

Transliteration: 

Walaw kanoo yuminoona biAllahi waalnnabiyyi wama onzila ilayhi ma ittakhathoohum awliyaa walakinna katheeran minhum fasiqoona

Türkçe: 

Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan sapmışlardır.

Sahih International: 

And if they had believed in Allah and the Prophet and in what was revealed to him, they would not have taken them as allies; but many of them are defiantly disobedient.

İngilizce: 

If only they had believed in Allah, in the Prophet, and in what hath been revealed to him, never would they have taken them for friends and protectors, but most of them are rebellious wrong-doers.

Azerbaycanca: 

Əgər onlar Allaha, Peyğəmbərə və ona nazil olana inansaydılar, onları (kafirləri) özlərinə dost tutmazdılar. Lakin onların çoxu itaətdən çıxmış fasiqdirlər!

Süleyman Ateş: 

Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilene inansalardı, o(inkar ede)nleri veli yapmazlardı. Ama onlardan çoğu yoldan çıkmış insanlardır.

Diyanet Vakfı: 

Eğer onlar Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.

Erhan Aktaş: 

Eğer onlar, Allah’a, Nebi’ye ve ona indirilene îmân etselerdi, onları evliya edinmezlerdi. Fakat onlardan pek çoğu fâsıktır.

Kral Fahd: 

Eğer onlar Allah'a, Peygamber’e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmış (fâsık) lardır.

Hasan Basri Çantay: 

Eğer Allaha, peygambere ve ona indirilene îman etmiş olsalardı onları (kâfirleri) dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan bir çoğu faasık kimselerdir.

Muhammed Esed: 

Çünkü, eğer onlar Allaha, kendilerine gönderilen Peygambere ve ona indirilen her şeye (gerçekten) inansalardı, bu (hakikat inkarcı)larını dost edinmezlerdi: Ama onların çoğu sapkındır.

Gültekin Onan: 

Eğer Tanrı´ya, peygambere ve ona indirilene inansalardı, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasıktır.

Ali Fikri Yavuz: 

Eğer onlar, Allah’a Peygambere ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, kâfirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu imandan çıkmış kimslerdir.

Portekizce: 

Se tivessem acreditado em Deus, no Profeta e no que lhe foi revelado, não os teriam tomado por confidentes. Porém,muitos deles são depravados.

İsveççe: 

Om de trodde på Gud och på sin Profet och på vad som har uppenbarats för honom skulle de inte ha tagit dessa [avgudadyrkare] till bundsförvanter; men många av dem är förhärdade i trots och synd.

Farsça: 

اگر به خدا و پیامبر و آنچه بر او نازل شده ایمان می آوردند، [از برکت آن ایمان] کفّار و مشرکان را سرپرست و دوست خود نمی گرفتند؛ ولی بسیاری از آنان فاسق اند.

Kürtçe: 

وە ئەگەر ئەوانە بڕوایان بھێنایە بەخوا وە بە پێغەمبەرو بەو بەرنامەیەی کەنێراوەتە خوارەوە بۆ سەری ئەو بێ بڕوایانەیان نەدەکرد بەدۆست و خوشەویستی خۆیان بەڵام زۆر بەیان لەئاین دەرچوون و یاخین لەخوا

Özbekçe: 

Агар Аллоҳга, Пайғамбарга ва унга нозил қилинган нарсага иймон келтирганларида эди, уларни валий-дўст тутмас эдилар. Лекин улардан кўплари фосиқлардир. (Яъни, ўша яҳудийлар Аллоҳ таолога, Муҳаммадга (с. а. в.) ва Қуръонга иймонлари бўлганда эди, кофирларни дўст тутмас эдилар. Ушбу оятда улар Аллоҳга ҳам иймонлари йўқликда айбланмоқдалар. Яҳудий ва бошқа аҳли китобларнинг, биз мўминмиз, деган даъволари шу билан пучга чиқади. Уларнинг кўплари фосиқ эканликлари ҳам тасдиқланмоқда. Фосиқлик эса, дин кўрсатган чегарадан четга чиқишдир.)

Malayca: 

Sekirany mereka beriman kepada Allah dan kepada Nabi serta apa yang diturunkan kepadanya, nescaya mereka tidak menjadikan orang-orang (musyrik) sebagai teman rapat, akan tetapi kebanyakan dari mereka adalah orang-orang fasik.

Arnavutça: 

Sikur t’i besonin ata Perëndisë, Pejgamberit dhe asaj që i është shpallur atij, nuk do t’i merrnim ata (mohuesit) për miq. Por, shumica prej tyre janë mëkatarë.

Bulgarca: 

И ако бяха повярвали в Аллах и в Пророка, и в низпосланото на него, не биха ги взели за ближни, но мнозина от тях са нечестивци.

Sırpça: 

А да верују у Аллаха и Веровесника и у оно што се њему објављује, они са њима не би пријатељивали, али многи од њих су непокорни према Аллаху.

Çekçe: 

Kdyby byli věřili v Boha, v proroka a v to, co mu bylo sesláno, nebyli by se s nimi přátelili, avšak mnozí z nich jsou věru hanebníci.

Urduca: 

اگر فی الواقع یہ لوگ اللہ اور پیغمبرؐ اور اُس چیز کے ماننے والے ہوتے جو پیغمبر پر نازل ہوئی تھی تو کبھی (اہل ایمان کے مقابلے میں) کافروں کو اپنا رفیق نہ بناتے مگر ان میں سے تو بیشتر لوگ خدا کی اطاعت سے نکل چکے ہیں

Tacikçe: 

Агар ба Худо ва паёмбар ва он чӣ бар ӯ нозил шуда, имон оварда буданд, кофиронро ба дӯсти намегирифтанд, вале бештарашон фосиқонанд.

Tatarca: 

Әгәр ул динчеләр Аллаһуга пәйгамбәргә һәм пәйгамбәргә иңдерелгән Коръәнгә ныклап ышансалар, әлбәттә, кәферләрне дус тотмас иделәр, ләкин алардан күбрәге фасыйклар.

Endonezyaca: 

Sekiranya mereka beriman kepada Allah, kepada Nabi (Musa) dan kepada apa yang diturunkan kepadanya (Nabi), niscaya mereka tidak akan mengambil orang-orang musyrikin itu menjadi penolong-penolong, tapi kebanyakan dari mereka adalah orang-orang yang fasik.

Amharca: 

በአላህና በነቢዩ ወደርሱም በተወረደው ቁርኣን የሚያምኑ በኾኑ ኖሮ ወዳጆች አድርገው ባልያዙዋቸው ነበር፡፡ ግን ከነርሱ ብዙዎቹ አመጠኞች ናቸው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அவர்கள் அல்லாஹ்வையும், நபியையும் அவருக்கு இறக்கப்பட்டதையும் நம்பிக்கை கொள்பவர்களாக அவர்கள் இருந்திருந்தால் அ(ந்நிராகரிப்ப)வர்களை நண்பர்களாக (தங்களது பொறுப்பாளர்களாக) எடுத்திருக்கமாட்டார்கள். என்றாலும், அவர்களில் அதிகமானோர் பாவிகள் ஆவர்.

Korece: 

그들은 하나님과 예언자와 그에게 계시된 것을 믿었어야 했 고 그들은 또한 그들을 보호자로 택하지 말아야 했거늘 그러나 그 들 다수는 거역하였더라

Vietnamca: 

Và nếu như bọn họ (Do Thái) có đức tin nơi Allah, nơi Nabi (Muhammad) và những gì được ban xuống cho Y thì bọn họ đã không nhận những người vô đức tin làm đồng minh. Tuy nhiên, đa số bọn họ là những kẻ bất tuân, dấy loạn.