Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır

 
00:00
Örnek: 33
Örneğin: Cennet
Sûre Adı: 015. Hicr - (Hicr Vadisi) Al-Hijr – الحجر
S/A Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Arapça Ano
15/55 Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.

قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ

1 857
15/56 İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"

قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلَّا الضَّالُّونَ

1 858
15/57 Ey elçiler! Başka ne işiniz var? dedi.

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ

1 859
15/58 Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.

قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ

1 860
15/59 Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.

إِلَّا آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ

1 861
15/60 Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik.

إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا ۙ إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ

1 862
15/60 Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince,

فَلَمَّا جَاءَ آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ

1 863
15/62 Lût dedi ki: "Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz."

قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ

1 864
15/63 Elçiler dediler ki: "Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik."

قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا فِيهِ يَمْتَرُونَ

1 865
15/64 Sana gerçeği getirdik; biz elbette doğru söylüyoruz.

وَأَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ

1 866
15/65 Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin.

فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ

1 867
15/66 Biz, Lût'a şu kesin emri vahyettik: "Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır."

وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَٰلِكَ الْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰؤُلَاءِ مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ

1 868
15/67 Şehir halkı, insan şeklindeki güzel yüzlü melekleri görünce, onlara iğrenç işlerini yapabileceklerini düşünüp sevinerek geldiler.

وَجَاءَ أَهْلُ الْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ

1 869
15/68 Lût, kavmine şöyle dedi: "Bunlar benim misafirlerimdir, beni rüsvay etmeyin."

قَالَ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ ضَيْفِي فَلَا تَفْضَحُونِ

1 870
15/69 Allah'tan korkun! Beni mahcub etmeyin.

وَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ

1 871
15/70 Lût kavmi şöyle dedi: "Biz sana kimsenin koruyuculuğunu yapmamanı söylememiş miydik?"

قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ

1 872
15/71 Lût şöyle dedi: "İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin).

قَالَ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ

1 873
15/72 Resulüm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.

لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ

1 874
15/73 Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı.

فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ

1 875
15/74 Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.

فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ

1 876
15/75 Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır.

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ

1 877
15/76 Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır.

وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقِيمٍ

1 878
15/77 Şüphesiz ki, bunda iman edenler için bir ibret vardır.

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ

1 879
15/78 Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi.

وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ

1 880
15/79 Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ

1 881
15/80 Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar.

وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ

1 882
15/81 Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı

وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ

1 883
15/82 Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.

وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ

1 884
15/83 Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı.

فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ

1 885
15/84 Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı.

فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ

1 886
15/85 Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyamet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et.

وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ ۗ وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ ۖ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ

1 887
15/86 Şüphesiz Rabbin kemaliyle yaratandır ve iyi bilendir.

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ

1 888