Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

15

Sûredeki Ayet No: 

55

Ayet No: 

1857

Sayfa No: 

265

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ

Çeviriyazı: 

ḳâlû beşşernâke bilḥaḳḳi felâ teküm mine-lḳâniṭîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.

Diyanet İşleri: 

Seni gerçekten müjdeliyoruz, umutsuzlardan olma demişlerdi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Sana öyle bir müjde veriyoruz ki gerçektir bu, sakın ümidini kesenlerden olma demişlerdi.

Şaban Piriş: 

"Sana gerçeği müjdeliyoruz. Ümitsizliğe düşenlerden olma!" dediler.

Edip Yüksel: 

"Sana gerçeği müjdeledik, umudunu kesme," dediler.

Ali Bulaç: 

Dediler ki: "Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma."

Suat Yıldırım: 

“Sana gerçeği müjdeledik, onun için ümit kesenlerden olma!” dediler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Dediler ki: «Seni hak ile müjdeledik, artık sen ümitsizliğe düşmüş olanlardan olma.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dediler: "Hakk'a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma."

Bekir Sadak: 

15:58

İbni Kesir: 

Dediler ki: Seni gerçekten müjdeliyoruz, öyleyse ümidini kesenlerden olma.

Adem Uğur: 

Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler.

İskender Ali Mihr: 

“Biz seni hak ile müjdeledik. Artık ´ümit kesenler´den olma.” dediler.

Celal Yıldırım: 

Dediler ki: «Seni hak ile müjdeledik. Artık sen ümitsizlerden olma !»

Tefhim ul Kuran: 

Dediler ki: «Seni gerçekle müjdeledik

Fransızca: 

- Ils dirent : "Nous t'annonçons la vérité. Ne sois donc pas de ceux qui désespèrent".

İspanyolca: 

Dijeron: «Te anunciamos la buena noticia de la Verdad. ¡No te desesperes!»

İtalyanca: 

Dissero: «Quello che ti annunciamo è la verità, non essere fra coloro che disperano».

Almanca: 

Sie sagten: "Wir brachten dir eine frohe Botschaft wahrheitsgemäß, so sei nicht einer der Verzweifelnden!"

Çince: 

他们说:我们凭真理而向你报喜,所以你不要绝望。

Hollandaca: 

Zij zeiden: Wij hebben u de waarheid verhaald; wanhoop dus niet.

Rusça: 

Они сказали: "Мы сообщаем тебе правдивую весть, и не будь в числе отчаявшихся".

Somalice: 

Waxayna dhaheen waxaanu Kuugu Bishaarayn Xaq ee ha noqonin Mid quusta.

Swahilice: 

Wakasema: Tunakubashiria kwa haki; basi usiwe miongoni mwa wanao kata tamaa.

Uygurca: 

ئۇلار: «بىز ساڭا راست خۇش خەۋەر بەردۇق، نائۈمىد بولمىغىن» دېدى

Japonca: 

かれらは言った。「わたしたちは,真理によって吉報をあなたに伝える。だから失望してはならない。」

Arapça (Ürdün): 

«قالوا بشرناك بالحق» بالصدق «فلا تكن من القانطين» الآيسين.

Hintçe: 

तो फिर अब काहे की खुशख़बरी देते हो वह फरिश्ते बोले हमने आप को बिल्कुल ठीक खुशख़बरी दी है तो आप (बारगाह ख़ुदा बन्दी से) ना उम्मीद न हो

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า “เราขอแจ้งข่าวดีแก่ท่านด้วยความจริง ดังนั้นท่านอย่าอยู่ในหมู่ผู้สิ้นหวัง”

İbranice: 

אמרו: 'בישרנו לך את הצדק ואל תהיה מן המתייאשים

Hırvatça: 

"Donosimo ti radosnu vijest koja će se doista obistiniti", rekoše oni, "zato ne budi među očajnicima!"

Rumence: 

Ei spuseră: “Noi îţi vestim doar adevărul. Nu fi dintre cei lipsiţi de nădejde!”

Transliteration: 

Qaloo bashsharnaka bialhaqqi fala takun mina alqaniteena

Türkçe: 

Dediler: "Hakk'a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma."

Sahih International: 

They said, "We have given you good tidings in truth, so do not be of the despairing."

İngilizce: 

They said: "We give thee glad tidings in truth: be not then in despair!"

Azerbaycanca: 

(Mələklər: ) “Biz sənə doğru xəbərlə müjdə veririk. (Allah dərgahından) ümidini üzənlərdən olma!” – dedilər

Süleyman Ateş: 

Sana gerçeği müjdeledik, umut kesenlerden olma! dediler. They said: We bring thee good tidings in truth. So be not thou of the despairing.

Diyanet Vakfı: 

Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler.

Erhan Aktaş: 

Onlar: “Seni, hakk(1) ile müjdeliyoruz. Asla ümidini kesenlerden olma.” dediler.

Kral Fahd: 

Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler.

Hasan Basri Çantay: 

Dediler: «Seni hak olarak muştuluyoruz. O halde ümîdini kesenlerden olma».

Muhammed Esed: 

"Seni gerçekleşmesi kaçınılmaz olan bir şeyle müjdeliyoruz; onun için sakın umut kesenlerden olma!" dediler.

Gültekin Onan: 

Dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Onlar: “- Seni hak ve gerçekle müjdeledik, onun için Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma” dediler.

Portekizce: 

Responderam-lhe: O que te alvissaramos é a verdade. Não sejas, pois, um dos desesperados!

İsveççe: 

De sade: "Vårt budskap till dig är sanning. Var därför inte en av dem som misströstar [om Guds nåd]!"

Farsça: 

گفتند: تو را به بشارتی درست و به حق [که واقع شدنی است] مژده دادیم؛ بنابراین از ناامیدان مباش.

Kürtçe: 

ووتیان ئەو مژدەی داومانە پێت ڕاستە و (دێتە دی) جا لە نائومێدان مەبە

Özbekçe: 

Улар: «Биз сенга ҳақ ила башорат бердик. Бас, сен ноумид бўлувчилардан бўлма», дедилар.

Malayca: 

Mereka menjawab: "Kami mengembirakanmu dengan jalan yang sungguh benar; oleh itu janganlah engkau menjadi dari orang-orang yang berputus asa".

Arnavutça: 

Ata thanë: “Na do të sihariqojmë ty me një të Vërtetë që do të realizohet, e mos u bën shpresëhumbur!”

Bulgarca: 

Рекоха: “Възрадвахме те с истината. И не губи надежда!”

Sırpça: 

„Доносимо ти радосну вест која ће заиста да се обистини“, казаше они, „зато не буди од оних који губе наду!“

Çekçe: 

Odpověděli: 'Oznamujeme ti to jménem pravdy - nebuď tedy z těch, kdo naději ztrácejí.'

Urduca: 

اُنہوں نے جواب دیا "ہم تمہیں برحق بشارت دے رہے ہیں، تم مایوس نہ ہو"

Tacikçe: 

Гуфтанд: «Ба ҳақ хушхабарат додем, аз ноумедон мабош!»

Tatarca: 

Фәрештәләр әйттеләр: "Без сиңа булачак хак хәбәр белән сөенеч бирәбез, син өмет өзүчеләрдән булма!"

Endonezyaca: 

Mereka menjawab: "Kami menyampaikan kabar gembira kepadamu dengan benar, maka janganlah kamu termasuk orang-orang yang berputus asa".

Amharca: 

«በእውነት አበሰርንህ፡፡ ከተሰፋ ቆራጮችም አትኹን» አሉ፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் கூறினார்கள்: “நாங்கள் உமக்கு உண்மை(யான செய்தி)யைக் கொண்டு(தான்) நற்செய்தி கூறினோம். ஆகவே, அவநம்பிக்கையாளர்களில் ஆகிவிடாதீர்” என்று கூறினார்கள்.

Korece: 

우리가 진실로 당신께 진리 의 복음을 전하였으니 실망하는 자중에 있지 말라

Vietnamca: 

(Các vị khách) nói: “Chúng tôi báo tin mừng cho ngươi là sự thật, vì vậy, ngươi chớ đừng là kẻ tuyệt vọng.”