Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır

 
00:00
Örnek: 33
Örneğin: Cennet
Sûre Adı: 015. Hicr - (Hicr Vadisi) Al-Hijr – الحجر
S/A Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Arapça Ano
15/23 Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz.

وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ

1 825
15/24 Andolsun ki biz, içinizden İslâm'da öne geçmek isteyenleri de biliriz, geri kalmak isteyenleri de biliriz.

وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ

1 826
15/25 Şüphesiz Rabbin O'dur ki, onları kıyamet gününde hesaba çekmek için toplayacaktır. O, hikmet sahibidir, bilendir.

وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ

1 827
15/26 Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

1 828
15/27 Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık.

وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ

1 829
15/28 Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım."

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

1 830
15/29 Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın."

فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ

1 831
15/30 Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.

فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ

1 832
15/31 Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.

إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ

1 833
15/32 Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?"

قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ

1 834
15/33 İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim."

قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

1 835
15/34 Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin."

قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ

1 836
15/35 Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir.

وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ

1 837
15/36 İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi.

قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ

1 838
15/37 Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin."

قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ

1 839
15/38 Allah katında bilinen vaktin gününe kadar...

إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ

1 840
15/39 İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!"

قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

1 841
15/40 Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır.

إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ

1 842
15/41 Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur."

قَالَ هَٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ

1 843
15/42 Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.

إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ

1 844
15/43 Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.

وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ

1 845
15/44 Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.

لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ

1 846
15/45 Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

1 847
15/46 Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir.

ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ آمِنِينَ

1 848
15/47 Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ

1 849
15/48 Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ

1 850
15/49 Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim.

۞ نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

1 851
15/50 Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır. Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere:

وَأَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الْأَلِيمُ

1 852
15/51 Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver.

وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ

1 853
15/52 Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti.

إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ

1 854
15/53 Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler.

قَالُوا لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ

1 855
15/54 İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?"

قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَىٰ أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ

1 856