Arapça:
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Çeviriyazı:
inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.
Diyanet İşleri:
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerde ve ırmak başlarındadır.
Şaban Piriş:
Takva sahipleri, Cennet'lerde ve pınarlardadır.
Edip Yüksel:
Erdemliler ise bahçeler ve pınarlar içindedir.
Ali Bulaç:
Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.
Suat Yıldırım:
Şeytana uymaktan korunan müttakiler ise cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
«Muttakî olanlar ise muhakkak ki, cennetler ve pınarlar içindedirler.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.
Bekir Sadak:
15:49
İbni Kesir:
Müttakiler ise
Adem Uğur:
(Allah´ın azabından korkup rahmetine sığınan) takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki
Celal Yıldırım:
Şüphesiz ki takva sahipleri (Allah´tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınanlar) Cennetlerde pınarlar (başlarında zevk-u safa içinde)dirier.
Tefhim ul Kuran:
Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.
Fransızca:
Certes, les pieux seront dans des jardins avec des sources.
İspanyolca:
Los temerosos de Alá estarán entre jardines y fuentes.
İtalyanca:
I timorati [invece] saranno tra giardini e fonti,
Almanca:
Gewiß, die Muttaqi sind in Dschannat und an Quellen.
Çince:
敬畏者们必定在一些乐园和源泉之间,
Hollandaca:
Maar zij, die God vreezen, zullen in tuinen wonen, te midden van fonteinen.
Rusça:
Воистину, богобоязненные пребудут в Райских садах и среди источников.
Somalice:
kuwa Eebe ka dhawrsadana waxay gali Janooyin iyo Ilo (durduri).
Swahilice:
Hakika wachamngu watakuwa katika Mabustani na chemchem.
Uygurca:
تەقۋادارلار ھەقىقەتەن (ئاخىرەتتە ياپيېشىل) باغ - بوستانلاردىن، سۇ، ھەسەل ۋە مەي ئېقىپ تۇرىدىغان) بۇلاقلاردىن بەھرىمەن بولىدۇ
Japonca:
本当に主を畏れる者は,泉のある楽園に入る。
Arapça (Ürdün):
«إن المتقين في جنات» بساتين «وعيون» تجري فيها.
Hintçe:
और परहेज़गार तो बेहश्त के बाग़ों और चश्मों मे यक़ीनन होंगे
Tayca:
แท้จริง บรรดาผู้ยำเกรงอยู่ในสวนสวรรค์มากหลาย และตาน้ำพุ
İbranice:
אך היראים מפניי יהיו בגני עדן עם מעיינות
Hırvatça:
Zaista će bogobojazni u džennetskim baščama i pored izvora biti.
Rumence:
iar cei temători vor fi în grădini, lângă izvoare.
Transliteration:
Inna almuttaqeena fee jannatin waAAuyoonin
Türkçe:
Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.
Sahih International:
Indeed, the righteous will be within gardens and springs.
İngilizce:
The righteous (will be) amid gardens and fountains (of clear-flowing water).
Azerbaycanca:
Allahdan qorxub pis əməllərdən çəkinənlər isə cənnətlərdə və bulaqlar başında olacaqlar.
Süleyman Ateş:
(Şeytana uymaktan, küfür ve isyandan) korunanlar ise cennetlerde, pınar başlarındadırlar.
Diyanet Vakfı:
(Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.
Erhan Aktaş:
Takvâ sahipleri, Cennetlerde ve pınarların başlarındadırlar.
Kral Fahd:
(Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.
Hasan Basri Çantay:
Takvaa sâhibleri muhakkak cennetlerde, pınar (baş) larındadır.
Muhammed Esed:
Allah´a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler ise, onlar (kendilerini) hasbahçeler içinde gözelerin, kaynakların başında (bulacaklar),
Gültekin Onan:
Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.
Ali Fikri Yavuz:
Takva sahipleri, elbette cennetlerde ve pınarlardadırlar.
Portekizce:
Entretanto, os tementes estarão entre jardins e manaciais.
İsveççe:
DE GUDFRUKTIGA [skall vistas] i lustgårdar med [porlande] källor,
Farsça:
به یقین، پرهیزکاران در بهشت ها و چشمه سارها هستند.
Kürtçe:
بەڕاستی خۆپارێزو لە خواترسان لەناو باخات و کانیاودان
Özbekçe:
Албатта, тақводорлар жаннатлар ва чашмалардадир.
Malayca:
Sesungguhnya orang-orang yang bertaqwa adalah ditempatkan di dalam beberapa taman Syurga, dengan matair-matair terpancar padanya.
Arnavutça:
Me të vërtetë, ata që ruhen nga mëkatet, do të gjenden në kopshtet e xhennetit pranë burimeve.
Bulgarca:
Богобоязливите ще бъдат сред градини и извори:
Sırpça:
Они који су се Аллаха бојали и оног што им је забрањено клонили, они ће у Рајским баштама поред извора бити.
Çekçe:
Naopak bohabojní mezi zahradami a u pramenů budou přebývat:
Urduca:
بخلاف اِس کے متقی لوگ باغوں اور چشموں میں ہوں گے
Tacikçe:
Парҳезгорон дар биҳиштҳо, канори чашмасоронанд.
Tatarca:
Тәхкыйк Аллаһ хөкемнәренә хыйлафлык кылудан һәм гөнаһлардан сакланучы тәкъва мөселманнар җәннәтләрдә тәмле елгалар буенда рәхәттә булырлар.
Endonezyaca:
Sesungguhnya orang-orang yang bertakwa itu berada dalam surga (taman-taman) dan (di dekat) mata air-mata air (yang mengalir).
Amharca:
«እነዚያ (ከኀጢአት) የተጠነቀቁት በአትክልቶችና በምንጮች ውስጥ ናቸው፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக, அல்லாஹ்வை அஞ்சியவர்கள் சொர்க்கங்களிலும் (அவற்றில் உள்ள) நீரருவிகளிலும் இருப்பார்கள்.
Korece:
그러나 실로 정의롭게 사는 자는 우물이 있는 천국으로
Vietnamca:
“Quả thật, những người ngoan đạo sẽ ở giữa những khu vườn và suối nước (nơi Thiên Đàng).”
Ayet Linkleri: