Sayfa 264

ḳâle yâ iblîsü mâ leke ellâ tekûne me`a-ssâcidîn.

Türkçe:
Allah dedi: "Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?"
İngilizce:
(Allah) said: "O Iblis! what is your reason for not being among those who prostrated themselves?"
Fransızca:
excepté Iblis qui refusa d'être avec les prosternés.
Almanca:
ER sagte: "Iblis! Weshalb bist du nicht unter den Sudschud-Vollziehenden?!"
Rusça:
Он сказал: "О Иблис! Почему ты не в числе павших ниц?"
Arapça:
قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?"
Diyanet Vakfı:
(Allah:) Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi.

ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.

Türkçe:
Dedi: "Kuru bir çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım."
İngilizce:
(Iblis) said: "I am not one to prostrate myself to man, whom Thou didst create from sounding clay, from mud moulded into shape."
Fransızca:
Alors [Allah] dit : "ô Iblis, pourquoi n'es-tu pas au nombre des prosternés ? "
Almanca:
Er sagte: "Ich würde nie vor einem Menschen Sudschud vollziehen, den DU aus Salsal aus geformtem Hamaa erschaffen hast!"
Rusça:
Он сказал: "Не подобает мне падать ниц перед человеком, которого Ты сотворил из сухой звонкой глины, полученной из видоизмененной грязи".
Arapça:
قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim."
Diyanet Vakfı:
(İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi.

ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm.

Türkçe:
Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun."
İngilizce:
(Allah) said: "Then get thee out from here; for thou art rejected, accursed.
Fransızca:
Il dit : "Je ne puis me prosterner devant un homme que Tu as créé d'argile crissante, extraite d'une boue malléable".
Almanca:
ER sagte: "Dann gehe aus ihr (der Dschanna) heraus, denn du bist gewiß verdammt.
Rusça:
Он сказал: "Изыди отсюда. Отныне ты изгнан и побиваем.
Arapça:
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin."
Diyanet Vakfı:
Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun!

veinne `aleyke-lla`nete ilâ yevmi-ddîn.

Türkçe:
"Din gününe kadar üzerinde lanet var."
İngilizce:
And the curse shall be on thee till the day of Judgment.
Fransızca:
- Et [Allah] dit : "Sors de là [du Paradis], car te voilà banni !
Almanca:
Und gewiß, der Fluch lastet auf dir bis zum Tag des Din ."
Rusça:
И проклятие пребудет над тобой до Дня воздаяния".
Arapça:
وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır!

ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.

Türkçe:
Dedi: "Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver."
İngilizce:
(Iblis) said: "O my Lord! give me then respite till the Day the (dead) are raised."
Fransızca:
Et malédiction sur toi, jusqu'au Jour de la rétribution ! "
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Räume mir eine Frist ein bis zu dem Tag, an dem sie erweckt werden."
Rusça:
Он сказал: "Господи! Предоставь мне отсрочку до того дня, когда они будут воскрешены".
Arapça:
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi.
Diyanet Vakfı:
(İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.

ḳâle feinneke mine-lmünżarîn.

Türkçe:
Buyurdu: "Hadi, süre verilenlerdensin."
İngilizce:
(Allah) said: "Respite is granted thee
Fransızca:
- Il dit : "ô mon Seigneur, donne-moi donc un délai jusqu'au jour où ils (les gens) seront ressuscités".
Almanca:
ER sagte: "Du gehörst zu denen, denen eine Frist eingeräumt wird,
Rusça:
Он сказал: "Воистину, ты - один из тех, кому предоставлена отсрочка
Arapça:
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin."
Diyanet Vakfı:
Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin"

ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm.

Türkçe:
"Bilinen vaktin gününe kadar..."
İngilizce:
Till the Day of the Time appointed.
Fransızca:
[Allah] dit : tu es de ceux à qui ce délai est accordé,
Almanca:
bis zu dem Tag der bekannten Zeit."
Rusça:
до дня, срок которого определен".
Arapça:
إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah katında bilinen vaktin gününe kadar...
Diyanet Vakfı:
"Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..."

ḳâle rabbi bimâ agveytenî leüzeyyinenne lehüm fi-l'arḍi veleugviyennehüm ecme`în.

Türkçe:
Dedi: "Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım."
İngilizce:
(Iblis) said: "O my Lord! because Thou hast put me in the wrong, I will make (wrong) fair-seeming to them on the earth, and I will put them all in the wrong,-
Fransızca:
jusqu'au jour de l'instant connu" [d'Allah].
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Dafür, daß DU mich hast abirren lassen, werde ich es ihnen auf der Erde doch schön erscheinen lassen. Und ich werde sie alle zweifelsohne abirren lassen,
Rusça:
Он сказал: "Господи! За то, что Ты ввел меня в заблуждение, я приукрашу для них земное и непременно совращу их всех,
Arapça:
قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!"
Diyanet Vakfı:
(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

illâ `ibâdeke minhümü-lmuḫleṣîn.

Türkçe:
"İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna."
İngilizce:
Except Thy servants among them, sincere and purified (by Thy Grace).
Fransızca:
- Il dit : "ô mon Seigneur, parce que Tu m'as induit en erreur, eh bien je leur enjoliverai la vie sur terre et les égarerai tous,
Almanca:
außer Deinen auserwählten Dienern unter ihnen."
Rusça:
кроме Твоих избранных (или искренних) рабов".
Arapça:
إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır.
Diyanet Vakfı:
Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna.

ḳâle hâẕâ ṣirâṭun `aleyye müsteḳîm.

Türkçe:
Buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."
İngilizce:
(Allah) said: "This (way of My sincere servants) is indeed a way that leads straight to Me.
Fransızca:
à l'exception, parmi eux, de Tes serviteurs élus."
Almanca:
ER sagte: "Das ist ein Mir verbindlicher, geradliniger Weg:
Rusça:
Он сказал: "Это - путь, ведущий прямо ко Мне.
Arapça:
قَالَ هَٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur."
Diyanet Vakfı:
(Allah) şöyle buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."

Sayfalar

Sayfa 264 beslemesine abone olun.