Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

15

Sûredeki Ayet No: 

85

Ayet No: 

1887

Sayfa No: 

266

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ ۗ وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ ۖ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ

Çeviriyazı: 

vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ illâ bilḥaḳḳi. veinne-ssâ`ate leâtiyetün faṣfeḥi-ṣṣafḥa-lcemîl.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyamet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et.

Diyanet İşleri: 

Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Kıyamet günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve biz, gökleri ve yeryüzünü abes olarak halketmedik ve kıyamet, mutlaka gelecektir, aldırış bile etme, bir hoşça vaz geç onlardan şimdilik.

Şaban Piriş: 

Biz, gökleri, yeri ve arasındakileri ancak hak ile yarattık. Kıyamet elbette gelecektir. Sen (Ey Muhammed!) güzel bir şekilde affederek muamele et.

Edip Yüksel: 

Biz, gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri belli bir amaç için yarattık. O saat (dünyanın sonu) elbette gelecektir, öyleyse onlara güzel ve yumuşak davran.

Ali Bulaç: 

Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran.

Suat Yıldırım: 

Öyle ya, Biz gökleri, yeri ve bu ikisinin aralarında bulunan varlıkları elbette boşuna değil, gerçek bir gaye ve hikmetle yarattık.Hiç şüphe yok ki o kıyamet saati gelip çatacaktır. Öyleyse müsamaha ile tatlılıkla davran onlara. [23,115-116; 38,27; 53,31; 43,89]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve semaları ve yeri ve aralarında olanları yaratmadık, ancak hak ile yarattık ve Kıyamet anı da elbette gelecektir. Artık sen güzel bir kaçınmakla kaçın. Onlardan yüz çevir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan elleri tut, güzel davran.

Bekir Sadak: 

(90-93) Kuran´i islerine geldigi gibi bolenlere de, kendi Kitablarinin bir kismina inanip bir kismini kabul etmiyen yahudi ve hiristiyanlara da nitekim Kitap indirmistik

İbni Kesir: 

Gökleri, yeri ve aralarındakini ancak hak ile yarattık. Kıyamet günü, muhakkak gelecektir. O halde sen yumuşak ve iyi davran.

Adem Uğur: 

Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.

İskender Ali Mihr: 

Biz semaları ve yeryüzünü ve o ikisinin arasındaki şeyleri, başka bir şey için yaratmadık. Ancak hak ile yarattık. Ve muhakkak ki

Celal Yıldırım: 

Gökleri, yeri ve bu ikisi arasındaki şeyleri ancak Hak ile yarattık. Kıyamet mutlaka gelecektir. O halde onları bağışla da güzel-tatlı davranmaya devam et.

Tefhim ul Kuran: 

Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak gelmektedir

Fransızca: 

Et Nous n'avons créé les cieux et la terre, et ce qui est entre eux, que pour une juste raison. Et l'Heure [sans aucun doute] arrivera ! Pardonne-[leur] donc d'un beau pardon.

İspanyolca: 

No hemos creado sino con un fin los cielos, la tierra y lo que entre ellos hay. ¡Sí, la Hora llega! ¡Perdona, pues, generosamente!

İtalyanca: 

Non abbiamo creato i cieli e la terra e quello che vi è frammezzo se non con la verità. In verità l'Ora si avvicina, perdona dunque magnanimamente.

Almanca: 

Und WIR erschufen die Himmel und die Erde und das, was zwischen ihnen ist, nur in Gesetzmäßigkeit. Und gewiß, die Stunde (der Jüngste Tag) wird anschlagen. So verzeihe in guter Verzeihung!

Çince: 

我只凭真理创造天地万物,复活时是必定来临的。所以你应当温和地原谅众人。

Hollandaca: 

Wij hebben de hemelen en de aarde, en wat zich daartusschen bevindt, niet dan in onrechtvaardigheid en niet te vergeefs geschapen, en het uur des oordeels zal zekerlijk komen. Vergeef dus uw volk, o Mahomet! met eene barmhartige vergiffenis.

Rusça: 

Мы сотворили небеса, землю и все, что между ними, только ради истины. Час непременно настанет. Посему прощай их красиво.

Somalice: 

Samooyinka iyo Dhulka iyo waxa u dhaxeeyana waxaan Xaq ahayn umaanan abuurin Saacaduna way iman ee iska saamax saamixid quruxsan.

Swahilice: 

Na hatukuziumba mbingu na ardhi na vilivyomo ndani yake ila kwa ajili ya Haki. Na hakika Kiyama kitafika. Basi samehe msamaha mzuri.

Uygurca: 

بىز ئاسمانلارنى، زېمىننى ۋە ئۇلاردىكى نەرسىلەرنى پەقەت ھەق ئاساسىدىلا ياراتتۇق، قىيامەتنىڭ بولۇشى چوقۇمدۇر، (ئى مۇھەممەد! نادانلار بىلەن تەڭ بولمىغىن، ئۇلارغا) چىرايلىق مۇئامىلىدە بولغىن

Japonca: 

われは天と地,そしてその間にある凡てのものを,只真理に基いて創造した。(審判の)時は本当に来ているのだ。だからあなたは情け深く寛容に(人びとの過失や欠点を)赦してやるがいい。

Arapça (Ürdün): 

«وما خلقنا السماوات والأرض وما بينهما إلا بالحق وإن الساعة لآتية» لا محالة فيجازى كل أحد بعمله «فاصفح» يا محمد عن قومك «الصفح الجميل» أعرض عنهم إعراضا لا جزع فيه وهذا منسوخ بآية السيف.

Hintçe: 

और हमने आसमानों और ज़मीन को और जो कुछ उन दोनों के दरमियान में है हिकमत व मसलहत से पैदा किया है और क़यामत यक़ीनन ज़रुर आने वाली है तो तुम (ऐ रसूल) उन काफिरों से शाइस्ता उनवान (अच्छे बरताव) के साथ दर गुज़र करो

Tayca: 

และเรามิได้สร้างชั้นฟ้าทั้งหลายและแผ่นดิน และสิ่งที่อยู่ระหว่างทั้งสองนั้น เพื่ออื่นใดเว้นแต่เป็นความจริง และแท้จริงวันกิยามะฮ์จะมีมาอย่างแน่นอน ดังนั้นเจ้าจงอภัยด้วยการอภัยที่ดี

İbranice: 

ואנחנו לא יצרנו את השמים ואת הארץ ואת כל אשר ביניהם אלא בצדק. אין ספק ששעת הדין בוא תבוא, על כן נהג בסבלנות ההולמת

Hırvatça: 

Mi smo nebesa i Zemlju i ono između njih s Istinom stvorili. Čas oživljenja će zacijelo doći, zato ti velikodušno oprosti,

Rumence: 

Noi nu am creat decât întru adevăr cerurile, pământul şi ceea ce se află între ele. Ceasul va veni curând. Iartă cu iertăciune frumoasă!

Transliteration: 

Wama khalaqna alssamawati waalarda wama baynahuma illa bialhaqqi wainna alssaAAata laatiyatun faisfahi alssafha aljameela

Türkçe: 

Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan elleri tut, güzel davran.

Sahih International: 

And We have not created the heavens and earth and that between them except in truth. And indeed, the Hour is coming; so forgive with gracious forgiveness.

İngilizce: 

We created not the heavens, the earth, and all between them, but for just ends. And the Hour is surely coming (when this will be manifest). So overlook (any human faults) with gracious forgiveness.

Azerbaycanca: 

Biz göyləri, yeri və onlar arasında olan hər şeyi yalnız haqq-ədalətlə (hər şeyi yerli-yerində, bir-birinə uyğun şəkildə) yaratdıq. O saat (qiyamət saatı) mütləq gələcəkdir. Sən (müşriklərdən) yaxşıca üz döndər (və ya onları alicənablıqla bağışla. Allah onsuz da onların cəzasını verəcəkdir!).

Süleyman Ateş: 

Biz gökleri yeri ve bunlar arasında bulunanları hak ile yarattık; (gerçeğin ortaya çıkacağı) o sa'at, mutlaka gelecektir! Şimdi sen güzel bir hoşgörü ile hareket et.

Diyanet Vakfı: 

Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.

Erhan Aktaş: 

Biz; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakilerini Hakk ile yarattık. Elbette ki o Sâ’at(1) mutlaka gelecektir. O halde, sen onlara aldırış etme ve güzelce yüz çevir.

Kral Fahd: 

Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.

Hasan Basri Çantay: 

Gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri biz hak (ve hikmete uygun) olmayarak (şer ve fesadın devam etmesi için) yaratmadık. Elbette o saat gelecekdir. Şimdilik sen aldırış etme, (onlara karşı) güzel (ve tatlı muaamelede) bulun.

Muhammed Esed: 

İmdi, (unutma ki,) Biz gökleri ve yeri ve bu ikisi arasında var olan her şeyi, onları (içsel) bir gerçekliğe bağlı kılmadan yaratmadık; (Bu gerçeğin bütünüyle apaçık ortaya çıkacağı) Saat mutlaka gelecektir. Bunun içindir ki, (insanların kusurlarını) güzel, katıksız bir olgunlukla karşıla!

Gültekin Onan: 

Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak gelmektedir

Ali Fikri Yavuz: 

Biz göklerle Arzı ve aralarındaki şeyleri ancak hak ve hikmetle yarattık. (boşuna değil)... Elbetteki kıyamet gelecektir. Şimdi sen onlardan yüz çevir veya güzel muamelede bulun (Allah cezalarını verecektir.) Not: Bu âyeti kerime Kıtal âyeti ile nesh edilmiştir.

Portekizce: 

E não criamos os céus e a terra e tudo quanto existe entre ambos, senão com justa finalidade, e sabei que a Hora éinfalível; mas tu (ó Mensageiro) perdoa-os generosamente.

İsveççe: 

VI HAR inte skapat himlarna och jorden och allt däremellan utan en plan och ett syfte. Och Stunden skall komma [med räkenskap och dom]. Förlåt dem därför [Muhammad] och överse med [deras fel och brister];

Farsça: 

و آسمان ها و زمین و آنچه را میان آن دوتاست، جز به حق نیافریدیم، و بی تردید قیامت آمدنی است؛ پس [در برابر ناهنجاری های مردم] گذشتی کریمانه داشته باش.

Kürtçe: 

وە ئێمە ئاسمانەکان و زەویمان دروست نەکردوە ئەوەش لە نێوانیاندایە بەھەق و ڕاستی نەبێت وە بێگومان ڕۆژی دوایی دێت تۆش بە جوانی چاوپۆشی بکە لێیان

Özbekçe: 

Биз осмонлару ерни ва улардаги нарсаларни ҳақ ила яратдик. Албатта, қиёмат келгувчидир. Бас, сен гўзал шаклда юз ўгир.

Malayca: 

Dan (ingatlah) tiadalah Kami mencipta langit dan bumi serta segala yang ada di antara keduanya itu, melainkan dengan cara yang sungguh layak dan berhikmat; dan sesungguhnya hari kiamat itu tetap akan datang; oleh itu biarkanlah (golongan kafir yang mendustakanmu itu wahai Muhammad) serta layanlah mereka dengan cara yang elok.

Arnavutça: 

Na kemi krijuar qiejt dhe Tokën dhe atë që gjendet në mes tyre – në mënyrë të mrekullueshme. Me të vërtetë, do të vie Kijameti, andaj sillu ti (o Muhammed) me sjellje të bukura (zemërgjerësi),

Bulgarca: 

Сътворихме Ние небесата и земята, и онова, което е помежду тях, единствено с мъдрост. Часът непременно ще дойде, затова [о, Мухаммад] прости с великодушна прошка!

Sırpça: 

Ми смо створили небеса и Земљу и оно између њих са Истином. Час оживљења ће да дође засигурно, зато ти великодушно опрости,

Çekçe: 

Stvořili jsme nebesa a zemi i vše, co je mezi nimi, jako skutečnost; a hodina neodvratně nastane, odpouštěj tedy odpouštěním krásným,

Urduca: 

ہم نے زمین اور آسمان کو اور ان کی سب موجودات کو حق کے سوا کسی اور بنیاد پر خلق نہیں کیا ہے، اور فیصلے کی گھڑی یقیناً آنے والی ہے، پس اے محمدؐ، تم (اِن لوگوں کی بیہودگیوں پر) شریفانہ درگزر سے کام لو

Tacikçe: 

Осмонҳову замин ва он чиро, ки миёни онҳост, ба ғайри ҳақ наёфаридаем. Ва бешак қиёмат фаро мерасад. Пас гузашт кун, гузаште некӯ.

Tatarca: 

Җирне вә күкләрне һәм араларында булган нәрсәләрне мәхкәм итеп, халык белән төзедек, сукыр булмаган кешеләргә дәрес алырга була. Әлбәттә, кыямәт көне киләчәк, син кәферләрдән дөньяда уч алырга тырышма, аларга яхшылык күрсәт!

Endonezyaca: 

Dan tidaklah Kami ciptakan langit dan bumi dan apa yang ada di antara keduanya, melainkan dengan benar. Dan sesungguhnya saat (kiamat) itu pasti akan datang, maka maafkanlah (mereka) dengan cara yang baik.

Amharca: 

ሰማያትንና ምድርንም በመካከላቸው ያለውንም ሁሉ በእውነት እንጂ (በላግጣ) አልፈጠርንም፡፡ ሰዓቲቱም በእርግጥ መጪ ናት፡፡ መልካምንም ይቅርታ አድርግላቸው፡፡

Tamilce: 

மேலும், வானங்களையும் பூமியையும், அவை இரண்டிற்கு மத்தியிலுள்ளவற்றையும் உண்மையான நோக்கத்திற்காகவே தவிர நாம் படைக்கவில்லை. இன்னும், நிச்சயமாக மறுமை வரக்கூடியதே! ஆகவே, அழகிய புறக்கணிப்பாக (அவர்களை) புறக்கணிப்பீராக.

Korece: 

하나님이 하늘과 대지와 그 사이의 모든 것을 진리로 창조하 였고 또한 심판의 날이 올것이라 그러므로 그대는 그들에게 너그 럽고 관대하라

Vietnamca: 

TA đã tạo ra trời đất và vạn vật là vì chân lý. Chắc chắn Giờ Khắc Tận Thế sẽ đến, vì vậy, Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy nhân từ bỏ qua cho chúng (bất chấp những hành vi sai trái của chúng).