Sayfa 266

 
00:00

ḳâle hâülâi benâtî in küntüm fâ`ilîn.

Arapça:

قَالَ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ

Türkçe:

Lût dedi: "Eğer bir şey yapacaksanız, işte kızlarım!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Lût şöyle dedi: "İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin).

Diyanet Vakfı:

(Lut:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi.

İngilizce:

He said: "There are my daughters (to marry), if ye must act (so)."

Fransızca:

Il dit : "Voici mes filles , si vous voulez faire [quelque chose] ! "

Almanca:

Er sagte: "(Heiratet) diese meine Töchter, solltet ihr es tun wollen."

Rusça:

Он сказал: "Вот мои дочери, если вы хотите этого".

Açıklama:
 
00:00

le`amruke innehüm lefî sekratihim ya`mehûn.

Arapça:

لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ

Türkçe:

Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Resulüm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Hayatın hakkı için onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.

İngilizce:

Verily, by thy life (O Prophet), in their wild intoxication, they wander in distraction, to and fro.

Fransızca:

Par ta vie ! ils se confondaient dans leur délire.

Almanca:

- Mein Schwur bei deinem Leben: sie sind durch ihr heftiges Verlangen verwirrt -

Rusça:

Клянусь твоей жизнью! Они слепо блуждали, опьяненные.

Açıklama:
 
00:00

feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü müşriḳîn.

Arapça:

فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ

Türkçe:

Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı.

Diyanet Vakfı:

Güneş doğarken onları o korkunç ses yakaladı.

İngilizce:

But the (mighty) Blast overtook them before morning,

Fransızca:

Alors, au lever du soleil le Cri (la catastrophe) les saisit.

Almanca:

So richtete sie ein Vernichtungsschrei beim Sonnenaufgang zugrunde.

Rusça:

А на восходе солнца их поразил вопль.

Açıklama:
 
00:00

fece`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhim ḥicâratem min siccîl.

Arapça:

فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ

Türkçe:

O kentin üstünü altına getirdik/üst düzeydekileri alt düzeye indirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.

Diyanet Vakfı:

Böylece ülkelerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.

İngilizce:

And We turned (the cities) upside down, and rained down on them brimstones hard as baked clay.

Fransızca:

Et Nous renversâmes [la ville] de fond en comble et fîmes pleuvoir sur eux des pierres d'argile dure.

Almanca:

Dann kehrten WIR ihr Oberstes zuunterst und ließen über sie Steine von Sidsch-dschil hageln.

Rusça:

Мы перевернули город вверх дном и обрушили на них каменья из обожженной глины.

Açıklama:
 
00:00

inne fî ẕâlike leâyâtil lilmütevessimîn.

Arapça:

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ

Türkçe:

Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır.

Diyanet Vakfı:

İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır.

İngilizce:

Behold! in this are Signs for those who by tokens do understand.

Fransızca:

Voilà vraiment des preuves, pour ceux qui savent observer !

Almanca:

Gewiß, darin sind zweifelsohne Ayat für die scharfsinnigen Beobachter.

Rusça:

Воистину, в этом - знамения для зрячих.

Açıklama:
 
00:00

veinnehâ lebisebîlim müḳîm.

Arapça:

وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقِيمٍ

Türkçe:

O kentin izleri/işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır.

Diyanet Vakfı:

Onlar hala gözler önünde duran bir yol üzerindedirler.

İngilizce:

And the (cities were) right on the high-road.

Fransızca:

Elle [cette ville] se trouvait sur un chemin connu de tous .

Almanca:

Und sie (die Ortschaft) liegt doch an einem noch bestehenden Weg.

Rusça:

Воистину, они жили прямо на дороге из Мекки в Сирию.

Açıklama:
 
00:00

inne fî ẕâlike leâyetel lilmü'minîn.

Arapça:

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ

Türkçe:

İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz ki, bunda iman edenler için bir ibret vardır.

Diyanet Vakfı:

Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır.

İngilizce:

Behold! in this is a sign for those who believed.

Fransızca:

Voilà vraiment une exhortation pour les croyants !

Almanca:

Gewiß, darin ist zweifellos eine Aya für die Mumin.

Rusça:

Воистину, в этом - знамение для верующих.

Açıklama:
 
00:00

vein kâne aṣḥâbü-l'eyketi leżâlimîn.

Arapça:

وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ

Türkçe:

Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi.

Diyanet Vakfı:

Eyke halkı da gerçekten zalim idiler.

İngilizce:

And the Companions of the Wood were also wrong-doers;

Fransızca:

Et les habitants d'al-Aïka étaient [aussi] des injustes.

Almanca:

Und die Bewohner von Al-aika waren zweifelsohne Unrecht-Begehende.

Rusça:

Жители Айки также были беззаконниками.

Açıklama:
 
00:00

fenteḳamnâ minhüm. veinnehümâ lebiimâmim mübîn.

Arapça:

فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ

Türkçe:

Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

Diyanet Vakfı:

Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

İngilizce:

So We exacted retribution from them. They were both on an open highway, plain to see.

Fransızca:

Nous Nous sommes donc vengés d'eux. Et ces deux [cités] , vraiment, sont sur une route bien évidente [que vous connaissez].

Almanca:

So übten WIR an ihnen Vergeltung. Und beide (Ortschaften) lagen doch an einem bekannten Weg.

Rusça:

Мы отомстили им. Воистину, оба эти поселения находились на ясной дороге.

Açıklama:
 
00:00

veleḳad keẕẕebe aṣḥâbü-lḥicri-lmürselîn.

Arapça:

وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ

Türkçe:

Yemin olsun, Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar.

Diyanet Vakfı:

Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.

İngilizce:

The Companions of the Rocky Tract also rejected the messengers:

Fransızca:

Certes, les gens d'al-Hijr ont traité de menteurs les messagers.

Almanca:

Und gewiß, bereits haben die Bewohner von Al-hidschr den Gesandten der Lüge bezichtigt.

Rusça:

Жители Хиджра тоже сочли лжецами посланников.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 266 beslemesine abone olun.