Arapça:
فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ
Çeviriyazı:
fenteḳamnâ minhüm. veinnehümâ lebiimâmim mübîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.
Diyanet İşleri:
Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedirler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Öcaldık onlardan; iki şehir de apaçık görünmede, yol uğrağında hala.
Şaban Piriş:
Her iki (şehir) de açık (gidip gelinen) bir yolun üzerindedir
Edip Yüksel:
Onlardan öc aldık. Her ikisi de belgelenmiştir.
Ali Bulaç:
Bundan dolayı onlardan intikam aldık; her ikisi de açıkça (gözler) ön(ün)dedir.
Suat Yıldırım:
Onlara da hak ettikleri cezayı verdik. Bu her iki şehir harabesi de uğrak bir yol üzerindedir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Artık onlardan da intikam aldık ve şüphe yok ki, ikisi de elbette apaçık öndedirler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.
Bekir Sadak:
Yaptiklari kendilerine bir fayda saglamadi.
İbni Kesir:
Bunun için onlardan öc aldık. Her ikisi de hala işlek bir yol üzerindedir
Adem Uğur:
Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.
İskender Ali Mihr:
Bu sebeple onlardan da intikam aldık ve muhakkak ki
Celal Yıldırım:
O yüzden onlardan da intikam aldık. (Sözünü ettiğimiz) şehirlerin ikisi de açık bir (yolun) önünde bulunuyordur.
Tefhim ul Kuran:
Bundan dolayı onlardan intikam aldık
Fransızca:
Nous Nous sommes donc vengés d'eux. Et ces deux [cités] , vraiment, sont sur une route bien évidente [que vous connaissez].
İspanyolca:
y nos vengamos de ellos. Los dos casos son típicos y claros.
İtalyanca:
Ci siamo vendicati di loro. Invero quelle due sono su una strada ben riconoscibile.
Almanca:
So übten WIR an ihnen Vergeltung. Und beide (Ortschaften) lagen doch an einem bekannten Weg.
Çince:
故我惩治了他们。这两个地方都在平坦的路上。
Hollandaca:
Daarom namen wij wraak op hen. En zij werden beide verdelgd, om als een duidelijk voorbeeld te dienen voor de menschen, ten einde daarnaar hunne daden te richten.
Rusça:
Мы отомстили им. Воистину, оба эти поселения находились на ясной дороге.
Somalice:
Waana ka aarsanay, waxayna labaduba degenaayeen Waddo cad (oo la yaqaanno).
Swahilice:
Kwa hivyo tukawaadhibu. Na nchi mbili hizi ziko kwenye njia ilio wazi.
Uygurca:
(شۇئەيبنىڭ پەيغەمبەرلىكىنى ئىنكار قىلغانلىقلىرى ئۈچۈن) ئۇلارنى ھالاك قىلدۇق، ئۇلار (يەنى بۇ ئىككى شەھەر) نىڭ ھەر ئىككىلىسى، شۈبھىسىزكى، ئاشكارا يول ئۈستىدىدۇر (ئى مەككە ئاھالىسى! ئۇلاردىن ئىبرەت ئالمامسىلەر؟)
Japonca:
そこでわれはそれに報復した。本当にこの2つ(の跡)は大道に沿って,(今)明らか(に見られるの)である。
Arapça (Ürdün):
«فانتقمنا منهم» بأن أهلكناهم بشدة الحر «وإنهما» أي قرى قوم لوط والأيكة «لبإمام» طريق «مبين» واضح أفلا تعتبرون بهم يا أهل مكة.
Hintçe:
तो उन से भी हमने (नाफरमानी का) बदला लिया और ये दो बस्तियाँ (क़ौमे लूत व शुएब की) एक खुली हुई यह राह पर (अभी तक मौजूद) हैं
Tayca:
ดังนั้นเราได้ลงโทษพวกเขา และแท้จริงทั้งสองพวก อยู่บนเส้นทางที่ชัดแจ้งอย่างแน่นอน
İbranice:
ואז נקמנו בהם ואכן השרידים שלהם ברורים (על הדרך בשביל שכולם יראו)
Hırvatça:
pa smo ih kaznili, i oba naselja su uz put koji se vidi.
Rumence:
şi Noi ne-am răzbunat, atunci, pe ei. Aceste două cetăţi sunt o pildă de netăgăduit.
Transliteration:
Faintaqamna minhum wainnahuma labiimamin mubeenin
Türkçe:
Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.
Sahih International:
So We took retribution from them, and indeed, both [cities] are on a clear highway.
İngilizce:
So We exacted retribution from them. They were both on an open highway, plain to see.
Azerbaycanca:
(Göydən od göndərib) onlardan da intiqam aldıq. Hər iki şəhər (Sədum və Əykənin qalıqları) açıq-aşkar göz qabağındadır, (Məkkə müşrikləri onlara baxıb niyə ibrət almırlar).
Süleyman Ateş:
Onlardan da öcümüzü aldık, her ikisi de (Sodom da, Eyke de) hala (yol üzerinde, gözler) ön(ün) de apaçık durmaktadır.
Diyanet Vakfı:
Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.
Erhan Aktaş:
Onlardan intikam aldık. İkisi de kesinlikle açık bir rehberdir.(1)
Kral Fahd:
Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.
Hasan Basri Çantay:
Onun için bunlardan da intikam aldık. (Bu yerlerin) ikisi de apaçık bir yol (üzerinde) dir.
Muhammed Esed:
Ve bu yüzden onları da hak ettikleri cezaya uğrattık. Gerçek şu ki, sözü geçen her iki (günahkar toplum) da, (bugün dahi) görülebilen bir ana yol üzerinde yaşamaktaydılar.
Gültekin Onan:
Bundan dolayı onlardan intikam aldık
Ali Fikri Yavuz:
Biz Eyke halkından da intikam aldık. (Sedum ve Eyke şehirlerinin) ikisi de (herkesin görebileceği uğrak) apaçık bir yol üzerindedir.
Portekizce:
Pelo que Nos vingamos deles. E, em verdade, ambas (as cidades) são ainda elucidativas.
İsveççe:
och Vi lät dem gå under. Båda dessa folk levde nära en [ännu] fullt synlig huvudväg.
Farsça:
در نتیجه از آنان انتقام گرفتیم، و [آثار] دو شهر نابود شده [قوم لوط و شعیب] بر سر جاده ای آشکار قرار دارد.
Kürtçe:
جا تۆڵەمان لێ سەندن جا بەڕاستی ئەم دووانە لەسەر ڕێگایەکی ئاشکرادان
Özbekçe:
Бас, Биз улардан интиқом олдик. Албатта, уларнинг икковлари ҳам очиқ йўл устидадир.
Malayca:
Maka Kami membalas kezaliman mereka itu dengan azab yang membinasakan; dan sesungguhnya kedua-duanya itu terletak di jalan yang terang (yang masih dilalui orang).
Arnavutça:
andaj, i kemi ndëshkuar, dhe që të dy janë në rrugë – të dukshme.
Bulgarca:
Затова им отмъстихме. И двете са на видим път.
Sırpça:
па смо их казнили, и оба насеља су поред пута видљивог.
Çekçe:
však pomsta naše na ně dopadla; a jsou ti i oni věru příkladem jasným!
Urduca:
تو دیکھ لو کہ ہم نے بھی اُن سے انتقام لیا، اور اِن دونوں قوموں کے اجڑے ہوئے علاقے کھلے راستے پر واقع ہیں
Tacikçe:
Аз онҳо интиқом гирифтем ва шаҳрҳои он ду қавм ошкоро бар сари роҳанд.
Tatarca:
Вә аларга да ґәзаб иңдереп, үчебезне алдык, боларның да һәлак булган шәһәре юл өстендә күренеп тора.
Endonezyaca:
maka Kami membinasakan mereka. Dan sesungguhnya kedua kota itu benar-benar terletak di jalan umum yang terang.
Amharca:
ከነሱም ተበቀልን ሁለቱም (የሉጥና የአይከት ሕዝቦች ከተሞች) በእርግጥ በግልጽ መንገድ ላይ ናቸው፡፡
Tamilce:
ஆகவே, அவர்களை பழி வாங்கினோம். இன்னும், அவ்விரண்டு (ஊர்களு)ம் தெளிவான பாதையில்தான் உள்ளன.
Korece:
그래서 하나님이 그들에게 벌을 내리매 그 두 고을이 멸망 한 흔적이 아직도 길위에 있더라
Vietnamca:
Vì vậy, TA đã trừng phạt chúng. Và thực sự cả hai thị trấn đó vẫn còn (để lại dấu tích) trên một con đường thông thoáng.
Ayet Linkleri: