Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

15

Sûredeki Ayet No: 

79

Ayet No: 

1881

Sayfa No: 

266

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ

Çeviriyazı: 

fenteḳamnâ minhüm. veinnehümâ lebiimâmim mübîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

Diyanet İşleri: 

Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedirler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Öcaldık onlardan; iki şehir de apaçık görünmede, yol uğrağında hala.

Şaban Piriş: 

Her iki (şehir) de açık (gidip gelinen) bir yolun üzerindedir

Edip Yüksel: 

Onlardan öc aldık. Her ikisi de belgelenmiştir.

Ali Bulaç: 

Bundan dolayı onlardan intikam aldık; her ikisi de açıkça (gözler) ön(ün)dedir.

Suat Yıldırım: 

Onlara da hak ettikleri cezayı verdik. Bu her iki şehir harabesi de uğrak bir yol üzerindedir.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık onlardan da intikam aldık ve şüphe yok ki, ikisi de elbette apaçık öndedirler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.

Bekir Sadak: 

Yaptiklari kendilerine bir fayda saglamadi.

İbni Kesir: 

Bunun için onlardan öc aldık. Her ikisi de hala işlek bir yol üzerindedir

Adem Uğur: 

Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

İskender Ali Mihr: 

Bu sebeple onlardan da intikam aldık ve muhakkak ki

Celal Yıldırım: 

O yüzden onlardan da intikam aldık. (Sözünü ettiğimiz) şehirlerin ikisi de açık bir (yolun) önünde bulunuyordur.

Tefhim ul Kuran: 

Bundan dolayı onlardan intikam aldık

Fransızca: 

Nous Nous sommes donc vengés d'eux. Et ces deux [cités] , vraiment, sont sur une route bien évidente [que vous connaissez].

İspanyolca: 

y nos vengamos de ellos. Los dos casos son típicos y claros.

İtalyanca: 

Ci siamo vendicati di loro. Invero quelle due sono su una strada ben riconoscibile.

Almanca: 

So übten WIR an ihnen Vergeltung. Und beide (Ortschaften) lagen doch an einem bekannten Weg.

Çince: 

故我惩治了他们。这两个地方都在平坦的路上。

Hollandaca: 

Daarom namen wij wraak op hen. En zij werden beide verdelgd, om als een duidelijk voorbeeld te dienen voor de menschen, ten einde daarnaar hunne daden te richten.

Rusça: 

Мы отомстили им. Воистину, оба эти поселения находились на ясной дороге.

Somalice: 

Waana ka aarsanay, waxayna labaduba degenaayeen Waddo cad (oo la yaqaanno).

Swahilice: 

Kwa hivyo tukawaadhibu. Na nchi mbili hizi ziko kwenye njia ilio wazi.

Uygurca: 

(شۇئەيبنىڭ پەيغەمبەرلىكىنى ئىنكار قىلغانلىقلىرى ئۈچۈن) ئۇلارنى ھالاك قىلدۇق، ئۇلار (يەنى بۇ ئىككى شەھەر) نىڭ ھەر ئىككىلىسى، شۈبھىسىزكى، ئاشكارا يول ئۈستىدىدۇر (ئى مەككە ئاھالىسى! ئۇلاردىن ئىبرەت ئالمامسىلەر؟)

Japonca: 

そこでわれはそれに報復した。本当にこの2つ(の跡)は大道に沿って,(今)明らか(に見られるの)である。

Arapça (Ürdün): 

«فانتقمنا منهم» بأن أهلكناهم بشدة الحر «وإنهما» أي قرى قوم لوط والأيكة «لبإمام» طريق «مبين» واضح أفلا تعتبرون بهم يا أهل مكة.

Hintçe: 

तो उन से भी हमने (नाफरमानी का) बदला लिया और ये दो बस्तियाँ (क़ौमे लूत व शुएब की) एक खुली हुई यह राह पर (अभी तक मौजूद) हैं

Tayca: 

ดังนั้นเราได้ลงโทษพวกเขา และแท้จริงทั้งสองพวก อยู่บนเส้นทางที่ชัดแจ้งอย่างแน่นอน

İbranice: 

ואז נקמנו בהם ואכן השרידים שלהם ברורים (על הדרך בשביל שכולם יראו)

Hırvatça: 

pa smo ih kaznili, i oba naselja su uz put koji se vidi.

Rumence: 

şi Noi ne-am răzbunat, atunci, pe ei. Aceste două cetăţi sunt o pildă de netăgăduit.

Transliteration: 

Faintaqamna minhum wainnahuma labiimamin mubeenin

Türkçe: 

Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.

Sahih International: 

So We took retribution from them, and indeed, both [cities] are on a clear highway.

İngilizce: 

So We exacted retribution from them. They were both on an open highway, plain to see.

Azerbaycanca: 

(Göydən od göndərib) onlardan da intiqam aldıq. Hər iki şəhər (Sədum və Əykənin qalıqları) açıq-aşkar göz qabağındadır, (Məkkə müşrikləri onlara baxıb niyə ibrət almırlar).

Süleyman Ateş: 

Onlardan da öcümüzü aldık, her ikisi de (Sodom da, Eyke de) hala (yol üzerinde, gözler) ön(ün) de apaçık durmaktadır.

Diyanet Vakfı: 

Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

Erhan Aktaş: 

Onlardan intikam aldık. İkisi de kesinlikle açık bir rehberdir.(1)

Kral Fahd: 

Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

Hasan Basri Çantay: 

Onun için bunlardan da intikam aldık. (Bu yerlerin) ikisi de apaçık bir yol (üzerinde) dir.

Muhammed Esed: 

Ve bu yüzden onları da hak ettikleri cezaya uğrattık. Gerçek şu ki, sözü geçen her iki (günahkar toplum) da, (bugün dahi) görülebilen bir ana yol üzerinde yaşamaktaydılar.

Gültekin Onan: 

Bundan dolayı onlardan intikam aldık

Ali Fikri Yavuz: 

Biz Eyke halkından da intikam aldık. (Sedum ve Eyke şehirlerinin) ikisi de (herkesin görebileceği uğrak) apaçık bir yol üzerindedir.

Portekizce: 

Pelo que Nos vingamos deles. E, em verdade, ambas (as cidades) são ainda elucidativas.

İsveççe: 

och Vi lät dem gå under. Båda dessa folk levde nära en [ännu] fullt synlig huvudväg.

Farsça: 

در نتیجه از آنان انتقام گرفتیم، و [آثار] دو شهر نابود شده [قوم لوط و شعیب] بر سر جاده ای آشکار قرار دارد.

Kürtçe: 

جا تۆڵەمان لێ سەندن جا بەڕاستی ئەم دووانە لەسەر ڕێگایەکی ئاشکرادان

Özbekçe: 

Бас, Биз улардан интиқом олдик. Албатта, уларнинг икковлари ҳам очиқ йўл устидадир.

Malayca: 

Maka Kami membalas kezaliman mereka itu dengan azab yang membinasakan; dan sesungguhnya kedua-duanya itu terletak di jalan yang terang (yang masih dilalui orang).

Arnavutça: 

andaj, i kemi ndëshkuar, dhe që të dy janë në rrugë – të dukshme.

Bulgarca: 

Затова им отмъстихме. И двете са на видим път.

Sırpça: 

па смо их казнили, и оба насеља су поред пута видљивог.

Çekçe: 

však pomsta naše na ně dopadla; a jsou ti i oni věru příkladem jasným!

Urduca: 

تو دیکھ لو کہ ہم نے بھی اُن سے انتقام لیا، اور اِن دونوں قوموں کے اجڑے ہوئے علاقے کھلے راستے پر واقع ہیں

Tacikçe: 

Аз онҳо интиқом гирифтем ва шаҳрҳои он ду қавм ошкоро бар сари роҳанд.

Tatarca: 

Вә аларга да ґәзаб иңдереп, үчебезне алдык, боларның да һәлак булган шәһәре юл өстендә күренеп тора.

Endonezyaca: 

maka Kami membinasakan mereka. Dan sesungguhnya kedua kota itu benar-benar terletak di jalan umum yang terang.

Amharca: 

ከነሱም ተበቀልን ሁለቱም (የሉጥና የአይከት ሕዝቦች ከተሞች) በእርግጥ በግልጽ መንገድ ላይ ናቸው፡፡

Tamilce: 

ஆகவே, அவர்களை பழி வாங்கினோம். இன்னும், அவ்விரண்டு (ஊர்களு)ம் தெளிவான பாதையில்தான் உள்ளன.

Korece: 

그래서 하나님이 그들에게 벌을 내리매 그 두 고을이 멸망 한 흔적이 아직도 길위에 있더라

Vietnamca: 

Vì vậy, TA đã trừng phạt chúng. Và thực sự cả hai thị trấn đó vẫn còn (để lại dấu tích) trên một con đường thông thoáng.