Süleyman Ateş - Türkçe Kur'an-ı Kerim - القرآن الكريم

 
00:00
Örnek: 33
Örnek: Cennet
Sûre Adı: 026. Şuarâ - (Şairler) Ash-Shuara—الشعراء
S/A Süleyman Ateş Arapça Ano
26/141 Semud (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı:

كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ

3 073
26/142 Kardeşleri Salih, onlara demişti ki: "Korunmaz mısınız?"

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ

3 074
26/143 Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

3 075
26/144 Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 076
26/145 Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir.

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

3 077
26/146 Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ

3 078
26/147 Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?

فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

3 079
26/148 Ekinler ve yumuşak tomurcuklu güzel hurmalıklar arasında?

وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ

3 080
26/149 Dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.

وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ

3 081
26/150 Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 082
26/151 O aşırıların emrine uymayın.

وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ

3 083
26/152 Yeryüzünde bozgunculuk yapan, ıslah etmeyen o kimseler(in sözüyle hareket etmeyin).

الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ

3 084
26/153 Dediler: Sen, iyice büyülenmişlerdensin."

قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ

3 085
26/154 Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğrulardansan bize bir mu'cize getir.

مَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ

3 086
26/155 Dedi: "İşte bu dişi deve(mu'cize)dir. (Bir gün) onun su içme hakkı var, belli bir günün su içme hakkı da sizin."

قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ

3 087
26/156 Sakın, ona bir kötülük dokundurmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ

3 088
26/157 Nihayet onu kestiler, ama pişman oldular.

فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ

3 089
26/158 Ve azab onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

3 090
26/159 Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

3 091
26/160 Lut (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı.

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ

3 092
26/161 Kardeşleri Lut, onlara "Korunmaz mısınız?" demişti.

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ

3 093
26/162 Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

3 094
26/163 Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 095
26/164 Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir. And I ask of you no wage therefore; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds.

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

3 096
26/165 Alemlerin içinde erkeklere mi gidiyorsunuz?

أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ

3 097
26/166 Ve Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz? Siz sınırı aşan bir kavimsiniz.

وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُم مِّنْ أَزْوَاجِكُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ

3 098
26/167 Dediler: "Ey Lut, andolsun, eğer (bundan) vazgeçmezsen, mutlaka sürülenlerden olacaksın.

قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ

3 099
26/168 (Lut) dedi: "Ben sizin bu işinize, (kadınları bırakıp erkeklere gidişinize) kızanlardanım."

قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ

3 100
26/169 Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar!

رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ

3 101
26/170 Biz de onu ve ailesini tamamen kurtardık.

فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ

3 102
26/171 Yalnız geride kalanlar arasında bulunan bir koca karıyı (kurtarmadık).

إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ

3 103
26/172 Sonra ötekilerini hep yıktık, helak ettik.

ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ

3 104