Cuz 19

 
00:00

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Arapça:

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Türkçe:

Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet Vakfı:

Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

İngilizce:

Verily in this is a Sign but most of them do not believe.

Fransızca:

Voilà bien là un signe; cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.

Almanca:

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Rusça:

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Açıklama:
 
00:00

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Arapça:

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Türkçe:

Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

İngilizce:

And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.

Fransızca:

Et ton Seigneur, c'est Lui vraiment le Puissant, le Très Miséricordieux.

Almanca:

Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige!

Rusça:

Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.

Açıklama:
 
00:00

keẕẕebet ḳavmü nûḥin-lmürselîn.

Arapça:

كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ

Türkçe:

Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Diyanet Vakfı:

Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.

İngilizce:

The people of Noah rejected the messengers.

Fransızca:

Le peuple de Noé traita de menteurs les Messagers,

Almanca:

Die Leute von Nuh bezichtigten den Gesandten der Lüge.

Rusça:

Народ Нуха (Ноя) счел лжецами посланников.

Açıklama:
 
00:00

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm nûḥun elâ tetteḳûn.

Arapça:

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ

Türkçe:

Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz/"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

Diyanet Vakfı:

Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

İngilizce:

Behold, their brother Noah said to them: "Will ye not fear (Allah)?

Fransızca:

lorsque Noé, leur frère (contribule), leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah] ?

Almanca:

Als ihnen ihr Bruder Nuh sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?

Rusça:

Вот их брат Нух (Ной) сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?

Açıklama:
 
00:00

innî leküm rasûlün emîn.

Arapça:

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

Türkçe:

"Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.

Diyanet Vakfı:

Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

İngilizce:

I am to you a messenger worthy of all trust:

Fransızca:

Je suis pour vous un messager digne de confiance.

Almanca:

Ich bin für euch ein treuer Gesandter,

Rusça:

Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.

Açıklama:
 
00:00

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Arapça:

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

Türkçe:

"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Diyanet Vakfı:

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

İngilizce:

So fear Allah, and obey me.

Fransızca:

Craignez Allah donc et obéissez-moi.

Almanca:

so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.

Rusça:

Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.

Açıklama:
 
00:00

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Arapça:

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

"Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir.

Diyanet Vakfı:

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

İngilizce:

No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds:

Fransızca:

Et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.

Almanca:

Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur 2 Dem HERRN aller Schöpfung.

Rusça:

Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.

Açıklama:
 
00:00

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Arapça:

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

Türkçe:

"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Diyanet Vakfı:

Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

İngilizce:

So fear Allah, and obey me.

Fransızca:

Craignez Allah donc, et obéissez-moi".

Almanca:

So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir."

Rusça:

Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû enü'minü leke vettebe`ake-l'erẕelûn.

Arapça:

۞ قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ

Türkçe:

Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?

Diyanet Vakfı:

Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tabi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!

İngilizce:

They said: "Shall we believe in thee when it is the meanest that follow thee?"

Fransızca:

Ils dirent : "Croirons-nous en toi, alors que ce sont les plus vils qui te suivent ? "

Almanca:

Sie sagten: "Sollen wir etwa dir gegenüber den Iman verinnerlichen, während dir die Nichtgeachteten folgten?!"

Rusça:

Они сказали: "Неужели мы поверим тебе, если за тобой последовали самые жалкие люди?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn.

Arapça:

قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Türkçe:

Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur."

Diyanet Vakfı:

Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.

İngilizce:

He said: "And what do I know as to what they do?

Fransızca:

Il dit : "Je ne sais pas ce que ceux-là faisaient.

Almanca:

Er sagte: "Und was weiß ich von dem, was sie tun?

Rusça:

Он сказал: "Не мне знать о том, что они совершают.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 19 beslemesine abone olun.