
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe:
Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
İngilizce:
Verily in this is a Sign but most of them do not believe.
Fransızca:
Voilà bien là un signe; cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.
Rusça:
Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Açıklama:

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Türkçe:
Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
İngilizce:
And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
Fransızca:
Et ton Seigneur, c'est Lui vraiment le Puissant, le Très Miséricordieux.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige!
Rusça:
Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.
Açıklama:

keẕẕebet ḳavmü nûḥin-lmürselîn.
Arapça:
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
Türkçe:
Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Diyanet Vakfı:
Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
İngilizce:
The people of Noah rejected the messengers.
Fransızca:
Le peuple de Noé traita de menteurs les Messagers,
Almanca:
Die Leute von Nuh bezichtigten den Gesandten der Lüge.
Rusça:
Народ Нуха (Ноя) счел лжецами посланников.
Açıklama:

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm nûḥun elâ tetteḳûn.
Arapça:
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe:
Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz/"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Diyanet Vakfı:
Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
İngilizce:
Behold, their brother Noah said to them: "Will ye not fear (Allah)?
Fransızca:
lorsque Noé, leur frère (contribule), leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah] ?
Almanca:
Als ihnen ihr Bruder Nuh sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?
Rusça:
Вот их брат Нух (Ной) сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?
Açıklama:

innî leküm rasûlün emîn.
Arapça:
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Türkçe:
"Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
Diyanet Vakfı:
Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
İngilizce:
I am to you a messenger worthy of all trust:
Fransızca:
Je suis pour vous un messager digne de confiance.
Almanca:
Ich bin für euch ein treuer Gesandter,
Rusça:
Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.
Açıklama:

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
İngilizce:
So fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.
Açıklama:

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Arapça:
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Türkçe:
"Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndedir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir.
Diyanet Vakfı:
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.
İngilizce:
No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds:
Fransızca:
Et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.
Almanca:
Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur 2 Dem HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.
Açıklama:

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
İngilizce:
So fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc, et obéissez-moi".
Almanca:
So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir."
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне".
Açıklama:

ḳâlû enü'minü leke vettebe`ake-l'erẕelûn.
Arapça:
۞ قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
Türkçe:
Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?
Diyanet Vakfı:
Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tabi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!
İngilizce:
They said: "Shall we believe in thee when it is the meanest that follow thee?"
Fransızca:
Ils dirent : "Croirons-nous en toi, alors que ce sont les plus vils qui te suivent ? "
Almanca:
Sie sagten: "Sollen wir etwa dir gegenüber den Iman verinnerlichen, während dir die Nichtgeachteten folgten?!"
Rusça:
Они сказали: "Неужели мы поверим тебе, если за тобой последовали самые жалкие люди?"
Açıklama:

ḳâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn.
Arapça:
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Türkçe:
Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur."
Diyanet Vakfı:
Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
İngilizce:
He said: "And what do I know as to what they do?
Fransızca:
Il dit : "Je ne sais pas ce que ceux-là faisaient.
Almanca:
Er sagte: "Und was weiß ich von dem, was sie tun?
Rusça:
Он сказал: "Не мне знать о том, что они совершают.
Açıklama:
Sayfalar
