Cuz 19

 
00:00

feevḥaynâ ilâ mûsâ eni-ḍrib bi`aṣâke-lbaḥr. fenfeleḳa fekâne küllü firḳin keṭṭavdi-l`ażîm.

Arapça:

فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ

Türkçe:

Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,

Diyanet Vakfı:

Bunun üzerine Musa'ya: Asan ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.

İngilizce:

Then We told Moses by inspiration: "Strike the sea with thy rod." So it divided, and each separate part became like the huge, firm mass of a mountain.

Fransızca:

Alors Nous révélâmes à Moïse : "Frappe la mer de ton bâton ". Elle se fendit alors, et chaque versant fut comme une énorme montagne.

Almanca:

Dann ließen WIR Musa Wahy zuteil werden: "Schlage mit deinem Stock auf das Meer!" Dann spaltete es sich. Dann war jedes Stück wie ein gewaltiger Felsenberg.

Rusça:

Тогда Мы внушили Мусе (Моисею): "Ударь своим посохом по морю". Оно разверзлось, и каждая часть его стала подобна огромной горе.

Açıklama:
 
00:00

veezlefnâ ŝemme-l'âḫarîn.

Arapça:

وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ

Türkçe:

Ötekileri de oraya yaklaştırdık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik.

Diyanet Vakfı:

Ötekilerini de oraya yaklaştırdık.

İngilizce:

And We made the other party approach thither.

Fransızca:

Nous fîmes approcher les autres [Pharaon et son peuple].

Almanca:

Und 2 WIR ließen dann die anderen näher kommen.

Rusça:

Мы приблизили к нему других (войско Фараона).

Açıklama:
 
00:00

veenceynâ mûsâ vemem me`ahû ecme`în.

Arapça:

وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُ أَجْمَعِينَ

Türkçe:

Mûsa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,

Diyanet Vakfı:

Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

İngilizce:

We delivered Moses and all who were with him;

Fransızca:

Et Nous sauvâmes Moïse et tous ceux qui étaient avec lui;

Almanca:

Und WIR erretteten Musa und alle, die mit ihm waren, allesamt.

Rusça:

Мы спасли Мусу (Моисея) и тех, кто был с ним,

Açıklama:
 
00:00

ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.

Arapça:

ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ

Türkçe:

Sonra ötekileri boğduk.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra da ötekileri suda boğduk.

Diyanet Vakfı:

Sonra ötekilerini suda boğduk.

İngilizce:

But We drowned the others.

Fransızca:

ensuite Nous noyâmes les autres.

Almanca:

Dann ertränkten WIR die anderen.

Rusça:

а затем потопили всех остальных.

Açıklama:
 
00:00

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Arapça:

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Türkçe:

Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

İngilizce:

Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.

Fransızca:

Voilà bien là un prodige, mais la plupart d'entre eux ne croient pas.

Almanca:

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Rusça:

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Açıklama:
 
00:00

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Arapça:

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Türkçe:

Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

İngilizce:

And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.

Fransızca:

Et ton Seigneur, c'est en vérité Lui le Tout Puissant, le Très Miséricordieux.

Almanca:

Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige.

Rusça:

Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.

Açıklama:
 
00:00

vetlü `aleyhim nebee ibrâhîm.

Arapça:

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ

Türkçe:

İbrahim'in haberini de oku onlara.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Resulüm!) onlara İbrahim'in kıssasını da naklet.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet.

İngilizce:

And rehearse to them (something of) Abraham's story.

Fransızca:

Et récite-leur la nouvelle d'Abraham :

Almanca:

Und trage ihnen die Begebenheit von Ibrahim vor.

Rusça:

Прочти им историю Ибрахима (Авраама).

Açıklama:
 
00:00

iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâ ta`büdûn.

Arapça:

إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ

Türkçe:

Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.

Diyanet Vakfı:

Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.

İngilizce:

Behold, he said to his father and his people: "What worship ye?"

Fransızca:

Quand il dit à son père et à son peuple : "Qu'adorez-vous ? "

Almanca:

Als er seinemVater und seinen Leuten sagte: "Wem dient ihr denn?"

Rusça:

Вот он сказал своему отцу и своему народу: "Чему вы поклоняетесь?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû na`büdü aṣnâmen feneżallü lehâ `âkifîn.

Arapça:

قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ

Türkçe:

Dediler: "Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız dediler.

Diyanet Vakfı:

"Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler.

İngilizce:

They said: "We worship idols, and we remain constantly in attendance on them."

Fransızca:

Ils dirent : "Nous adorons des idoles et nous leurs restons attachés".

Almanca:

Sie sagten: "Wir dienen unseren Statuen, dann bleiben wir ihnen stets ergeben.

Rusça:

Они сказали: "Мы поклоняемся идолам и постоянно предаемся им".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle hel yesme`ûneküm iẕ ted`ûn.

Arapça:

قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ

Türkçe:

Dedi: "Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?"

Diyanet Vakfı:

İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?

İngilizce:

He said: "Do they listen to you when ye call (on them)?"

Fransızca:

Il dit : "Vous entendent-elles lorsque vous [les] appelez ?

Almanca:

Er sagte: "Hören sie euch, wenn ihr Bittgebete (an sie) richtet?

Rusça:

Он сказал: "Слышат ли они, когда вы взываете к ним?

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 19 beslemesine abone olun.