Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

26

Sûredeki Ayet No: 

63

Ayet No: 

2995

Sayfa No: 

370

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ

Çeviriyazı: 

feevḥaynâ ilâ mûsâ eni-ḍrib bi`aṣâke-lbaḥr. fenfeleḳa fekâne küllü firḳin keṭṭavdi-l`ażîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,

Diyanet İşleri: 

Bunun üzerine Biz Musa'ya: "Değneğinle denize vur" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı, her parçası yüce bir dağ gibiydi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken Musa'ya, sopanı denize vur diye vahyettik. Vurunca deniz hemen yarıldı ve her parçası, koca bir dağa döndü.

Şaban Piriş: 

İşte o sırada, Musa’ya: Asanı denize vur, diye vahyettik. O, hemen yarıldı ve (on iki yol açıldı) her parçası koca bir dağ gibi oluverdi.

Edip Yüksel: 

Musa'ya, "Değneğini denize vur," diye vahyettik. Bunun üzerine yarıldı ve her bölüm koca bir tepe gibi oldu.

Ali Bulaç: 

Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

Suat Yıldırım: 

Biz Mûsâ'ya: “Asânı denize vur!” diye vahyettik. Vurur vurmaz deniz yarıldı, öyle ki birer koridor gibi açılan yolun iki yanında sular büyük dağlar gibi yükseldi. [20,77] {KM, Çıkış 14, 22}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık Mûsa´ya vahyettik ki, asan ile denize vur, (vurunca) derhal yarıldı, hemen her parça pek büyük dağ gibi oluverdi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.

Bekir Sadak: 

Onlara Ibrahim´in kissasini anlat.

İbni Kesir: 

Bunun üzerine Musa´ya vahyettik ki: Asanı denize vur. O, hemen yarıldı ve her parçası yüce bir dağ gibi oldu.

Adem Uğur: 

Bunun üzerine Musa´ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.

İskender Ali Mihr: 

O zaman Musa (A.S)´a: “Asanı denize vur.” diye vahyettik. Hemen deniz infilâk etti (patlayarak yarıldı ve ikiye ayrıldı). Böylece her parça büyük ve yüksek dağ gibi oldu.

Celal Yıldırım: 

Bunun üzerine Musâ´ya: «Asâ´nı denize vur!» diye vahyettik. Böylece deniz yarılıverdi de her parçası büyük bir dağ gibi (yükselip kaldı).

Tefhim ul Kuran: 

Bunun üzerine Musa´ya: «Asanla denize vur» diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

Fransızca: 

Alors Nous révélâmes à Moïse : "Frappe la mer de ton bâton ". Elle se fendit alors, et chaque versant fut comme une énorme montagne.

İspanyolca: 

E inspiramos a Moisés: «¡Golpea el mar con tu vara!» El mar, entonces, se partió y cada parte era como una imponente montaña.

İtalyanca: 

Rivelammo a Mosè: «Colpisci il mare con il tuo bastone». Subito si aprì e ogni parte [dell'acqua] fu come una montagna enorme.

Almanca: 

Dann ließen WIR Musa Wahy zuteil werden: "Schlage mit deinem Stock auf das Meer!" Dann spaltete es sich. Dann war jedes Stück wie ein gewaltiger Felsenberg.

Çince: 

我启示穆萨说:你应当用你的手杖击海。海就裂开,每一部分,象一座大山。

Hollandaca: 

En wij bevalen Mozes door openbaring, zeggende: Sla de zee met uwen staf. En toen hij haar had geslagen werd zij in twaalf afdeelingen verdeeld; ieder deel, dat een pad was, scheen een groote berg.

Rusça: 

Тогда Мы внушили Мусе (Моисею): "Ударь своим посохом по морю". Оно разверзлось, и каждая часть его стала подобна огромной горе.

Somalice: 

Waxaana u Waxyoonay (Nabi) Muuse ku Garaac Ushaada Badda wayna kala Jeexantay Baddii wuxuuna Noqday Jeex kasta Buur wayn oo kale.

Swahilice: 

Tulimletea wahyi Musa tukamwambia: Piga bahari kwa fimbo yako. Basi ikatengana, na kila sehemu ikawa kama mlima mkubwa.

Uygurca: 

بىز مۇساغا: «ھاساڭ بىلەن دەرياغا ئۇرغىن» دەپ ۋەھيى قىلدۇق، (مۇسا ھاسىسى بىلەن ئۇرۇۋېدى) دەريا يېرىلدى، (ھەر بىر يېرىلغان) قىسمى چوڭ تاغدەك بولۇپ قالدى

Japonca: 

その時,われはムーサーに啓示した。「あなたの杖で海を打て。」するとそれは分れたが,それぞれの割れた部分は巨大な山のようであった。

Arapça (Ürdün): 

قال تعالى: «فأوحينا إلى موسى أن اضرب بعصاك البحر» فضربه «فانفلق» فانشق اثنى عشر فرقا «فكان كل فرق كالطود العظيم» الجبل الضخم بينهما مسالك سلكوها لم يبتل منها سرج الراكب ولا لبده.

Hintçe: 

वह फौरन मुझे कोई (मुखलिसी का) रास्ता बता देगा तो हमने मूसा के पास वही भेजी कि अपनी छड़ी दरिया पर मारो (मारना था कि) फौरन दरिया फुट के टुकड़े टुकड़े हो गया तो गोया हर टुकड़ा एक बड़ा ऊँचा पहाड़ था

Tayca: 

ดังนั้นเราได้ดลใจมูซาว่า “จงฟาดทะเลด้วยไม้เท้าของเจ้า” แล้วมันก็ได้แยกออก แต่ละข้างมีสภาพเหมือภูเขาใหญ่

İbranice: 

אז הורינו למשה: 'הכה במקלך את הים,' והים נקרע, וכל חלק (מן הים) התנשא כהר האדיר

Hırvatça: 

I Mi objavismo Musau: "Udari štapom svojim po moru!", i ono se rastavi i svaki bok njegov bijaše kao veliko brdo,

Rumence: 

Noi i-am dezvăluit atunci lui Moise: “Loveşte marea cu toiagu-ţi.” Ea se va despica atunci, şi fiece parte va fi asemenea unui munte grozav.

Transliteration: 

Faawhayna ila moosa ani idrib biAAasaka albahra fainfalaqa fakana kullu firqin kaalttawdi alAAatheemi

Türkçe: 

Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.

Sahih International: 

Then We inspired to Moses, "Strike with your staff the sea," and it parted, and each portion was like a great towering mountain.

İngilizce: 

Then We told Moses by inspiration: "Strike the sea with thy rod." So it divided, and each separate part became like the huge, firm mass of a mountain.

Azerbaycanca: 

Onda Musaya belə vəhy etdik: “Əsanla dənizə vur!” (Musa əsasını dənizə vuran kimi) o dərhal yarıldı (İsrail oğullarının soyuna müvafiq olaraq on iki hisəyə bölündü) və hər hissə böyük (uca) bir dağ kimi oldu.

Süleyman Ateş: 

Musa'ya: "Değneğinle denize vur!" diye vahyettik. (Vurunca deniz) yarıldı, (on iki yol açıldı). Her bölüm, kocaman bir dağ gibi oldu.

Diyanet Vakfı: 

Bunun üzerine Musa'ya: Asan ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.

Erhan Aktaş: 

Mûsâ’ya, “Asânı denize vur.” diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı. Her bir parçası büyük, yüksek bir dağ gibiydi.

Kral Fahd: 

Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.

Hasan Basri Çantay: 

Bunun üzerine Muusâya: «Asaanı denize vur» diye vahyetdik. (Vurunca) derhal (deniz) yarıldı, her parça (sı) kocaman dağ gibi oldu.

Muhammed Esed: 

Bunun üzerine, Musa´ya: "Asanla denize vur!" diye vahyettik. (Musa söyleneni yapınca) deniz ortadan yarıldı; öyle ki, açılan yolun her iki yanında sular koca dağlar gibi yükseldi.

Gültekin Onan: 

Bunun üzerine Musa´ya: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bunun üzerine Mûsa’ya: “-Asânı denize vur.” diye vahy ettik. Vurunca parçalandı, her bir parça kocaman dağ gibi oldu.

Portekizce: 

E inspiramos a Moisés: Golpeia o mar com o teu cajado! E eis que este se dividiu em duas partes, e cada parte ficoucomo uma alta e firme montanha.

İsveççe: 

Och Vi befallde Moses: "Slå på vattnet med din stav!" - och se, då delade sig [havet] och de två delarna reste sig som mäktiga berg.

Farsça: 

پس به موسی وحی کردیم که عصایت را به این دریا بزن. [موسی عصایش را به دریا زد] پس [دریا] از هم شکافت و هر پاره اش چون کوهی بزرگ بود.

Kürtçe: 

ئەمجا سرووشمان کرد بۆ موسا کە بە گۆچانەکەت بدە لەدەریاکە (ئەویش لێیداو) جا دەریاکە لەت بوو کە ھەر لەتێکی وەک شاخێکی زۆر گەورە وابوو

Özbekçe: 

Бас, Биз Мусога: «Асонг билан денгизни ур», деб ваҳий қилдик. Бас, у (денгиз) бўлиниб, ҳар бўлаги улкан тоғдек бўлди.

Malayca: 

Lalu Kami wahyukan kepada Nabi Musa: "Pukulah laut itu dengan tongkatmu". (Setelah dipukul) maka terbelahlah laut itu (kepada beberapa bahagian), lalu menjadilah air tiap-tiap bahagian yang terbelah itu terangkat seperti gunung yang besar.

Arnavutça: 

Dhe Ne, i shpallëm Musait: “Bjeri me shkopin tënd detit!” (Ai i ra) e (deti) u nda dhe çdo pjes ëe tij u bë si kodër e madhe;

Bulgarca: 

И разкрихме на Муса: “Удари с тоягата си по морето!” И то се разцепи. И всеки къс бе като огромна планина.

Sırpça: 

И Ми објависмо Мојсију: „Удари штапом својим по мору!“ И оно се растави и свака његова страна је била као велико брдо,

Çekçe: 

A vnukli jsme Mojžíšovi: 'Udeř holí svou do moře!' A rozestoupilo se a část každá podobnou se stala obrovské hoře.

Urduca: 

ہم نے موسیٰؑ کو وحی کے ذریعہ سے حکم دیا کہ "مار اپنا عصا سمندر پر" یکایک سمندر پھَٹ گیا اور اس کا ہر ٹکڑا ایک عظیم الشان پہاڑ کی طرح ہو گیا

Tacikçe: 

Пас ба Мӯсо ваҳй кардем, ки асоятро ба дарё бизан. Дарё бишикофт ва ҳар пора чун кӯҳе азим гашт.

Tatarca: 

Таягың илә диңгезгә сук дип Мусага вәхий кылдык, бәс диңгездән 12 юл ачылды, һәр ике юл арасында зур тау кеби бөек су булды.

Endonezyaca: 

Lalu Kami wahyukan kepada Musa: "Pukullah lautan itu dengan tongkatmu". Maka terbelahlah lautan itu dan tiap-tiap belahan adalah seperti gunung yang besar.

Amharca: 

ወደ ሙሳም «ባሕሩን በበትርህ ምታው» ስንል ላክንበት፡፡ (መታውና) ተከፈለም፡፡ ክፍሉም ሁሉ እንደ ታላቅ ጋራ ኾነ፡፡

Tamilce: 

ஆக, “உமது தடியினால் கடலை அடிப்பீராக!” என்று மூஸாவிற்கு நாம் வஹ்யி அறிவித்தோம். ஆக, அது பிளந்தது. ஆக, ஒவ்வொரு பிளவும் பெரிய மலைப் போன்று இருந்தது.

Korece: 

하나님이 모세에게 계시하여너의 지광이로 바다를 때리라 하 니 바다가 두 갈래로 갈라져 양쪽부분이 거대한 산처럼 되었더라

Vietnamca: 

Ngay lúc đó, TA mặc khải cho Musa, phán: “Ngươi hãy đánh cây gậy của Ngươi xuống mặt biển.” (Y làm theo), tức khắc biển tách ra làm đôi thành những tảng nước hai bên như hai ngọn núi khổng lồ.