Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

26

Sûredeki Ayet No: 

67

Ayet No: 

2999

Sayfa No: 

370

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Çeviriyazı: 

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet İşleri: 

Bunda şüphesiz ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Şaban Piriş: 

Şüphesiz bunda bir “ayet/işaret” vardır. Buna rağmen onların çoğu mümin değillerdir.

Edip Yüksel: 

Elbette bunda bir ders vardır; ama çokları inanmazlar.

Ali Bulaç: 

Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Suat Yıldırım: 

Elbette bunda alınacak ibret vardır, fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların ekserisi imân etmiş kimseler olmadı.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.

Bekir Sadak: 

26:72

İbni Kesir: 

Şüphesiz ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu inananlar değildi.

Adem Uğur: 

Şüphesiz bunda bir ibret vardır

İskender Ali Mihr: 

Muhakkak ki bunda gerçekten âyet (ibret) vardır. (Fakat) onların çoğu mü´min olmadılar.

Celal Yıldırım: 

Şüphesiz ki bu olayda öğüt ve ibret vardır

Tefhim ul Kuran: 

Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Fransızca: 

Voilà bien là un prodige, mais la plupart d'entre eux ne croient pas.

İspanyolca: 

Ciertamente, hay en ello un signo, pero la mayoría no creen.

İtalyanca: 

In verità in ciò vi è un segno! Ma la maggior parte di loro non crede.

Almanca: 

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Çince: 

此中确有一种迹象,但他们大半不是信道者。

Hollandaca: 

Waarlijk daarin was een teeken; maar het grootste aantal hunner geloofden niet.

Rusça: 

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Somalice: 

Arrintaasna waxaa ku Sugan Aayad Mana aha Badankood kuwo Rumeeyn.

Swahilice: 

Hakika bila ya shaka katika hayo ipo Ishara; lakini wengi wao si katika wenye kuamini.

Uygurca: 

بۇنىڭدا (يەنى پىرئەۋن بىلەن ئۇنىڭ قەۋمىنىڭ غەرق بولۇشىدا) ئەلۋەتتە (چوڭ) ئىبرەت بار، ئۇلارنىڭ تولىسى ئىمان ئېيتقۇچى بولمىدى

Japonca: 

本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。

Arapça (Ürdün): 

«إن في ذلك» إغراق فرعون وقومه «لآيةٌ» عبرة لمن بعدهم «وما كان أكثرهم مؤمنين» بالله لم يؤمن منهم غير آسية امرأة فرعون وحزقيل مؤمن آل فرعون ومريم بنت ناموصى التي دلت على عظام يوسف عليه السلام.

Hintçe: 

बेशक इसमें यक़ीनन एक बड़ी इबरत है और उनमें अक्सर ईमान लाने वाले ही न थे

Tayca: 

แท้จริงในการนั้นเป็นสัญญาณอย่างแน่นอน แต่ส่วนมากของพวกเขาไม่เป็นผู้ศรัทธา

İbranice: 

אכן יש בזה אות, אך רובם לא יאמינו

Hırvatça: 

U tome je, zaista, znak, ali većina njih nisu bili vjernici,

Rumence: 

Întru aceasta este un semn, însă cei mai mulţi nu sunt credincioşi.

Transliteration: 

Inna fee thalika laayatan wama kana aktharuhum mumineena

Türkçe: 

Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.

Sahih International: 

Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers.

İngilizce: 

Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.

Azerbaycanca: 

Şübhəsiz ki, bunda (Musanın bu hekayətində) bir ibrət vardır. Lakin onların (Fir’on tayfasının, qədim Misir əhalisinin, yaxud Məkkə müşriklərinin) əksəriyyəti iman gətirmədi.

Süleyman Ateş: 

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama çokları inanmazlar.

Diyanet Vakfı: 

Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Erhan Aktaş: 

Kuşkusuz bunda bir âyet(1) vardır. Buna rağmen onların çokları inanmamaktadır.

Kral Fahd: 

Şüphesiz bunda bir ibret vardır ama çokları iman etmiş değillerdir.

Hasan Basri Çantay: 

Bunda elbette bir ibret vardı. (Fakat) onların çoğu îman etmiş değillerdi.

Muhammed Esed: 

Bu (kıssada), şüphesiz, (bütün insanlar için) bir ders vardır; velev ki onlardan çoğu inanmasa da.

Gültekin Onan: 

Şüphesiz bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

Ali Fikri Yavuz: 

Elbette bunda bir ibret var, böyle iken (geri kalanlardan) çoğu imana gelmedi.

Portekizce: 

Sabei que nisto há um sinal; porém, a maioria deles não crê.

İsveççe: 

I detta ligger helt visst ett budskap [till människorna] men de flesta av dem vill inte tro.

Farsça: 

بی تردید در این سرگذشت عبرتی بزرگ وجود دارد، و [قوم قبطی] بیشترشان مؤمن نبودند.

Kürtçe: 

بەڕاستی لەڕواندنی ئەو ھەموو ڕوواوەدا بەڵگەی گەورە ھەیە بەڵام زۆر بەیان بڕوادارنین و باوەڕ ناھێنن

Özbekçe: 

Албатта, бунда оят-белги бор. Лекин кўплари мўмин бўлмадилар.

Malayca: 

Sesungguhnya pada peristiwa yang demikian, terdapat satu tanda (yang membuktikan kekuasaan Allah); dan (dalam pada itu), kebanyakkan mereka tidak juga mahu beriman.

Arnavutça: 

Me të vërtetë, në këtë ka argument (këshillë), por shumica e tyre, nuk janë besimtarë,

Bulgarca: 

В това има знамение, но повечето от тях не вярват.

Sırpça: 

У томе је, заиста, знак, али већина њих нису били верници.

Çekçe: 

Věru je v tomto znamení; však většina z nich nevěří.

Urduca: 

اس واقعہ میں ایک نشانی ہے، مگر اِن لوگوں میں سے اکثر ماننے والے نہیں ہیں

Tacikçe: 

Албатта дар ин ибратест ва бештаринашон имон наоварданд!

Tatarca: 

Мин Аллаһ дигән Фиргауннең гаскәре белән суга батып һәлак булуында, әлбәттә, гакыллы кешеләр өчен гыйбрәт бардыр. Мысыр халкының күбрәге аңар иман китермәс булдылар.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar merupakan suatu tanda yang besar (mukjizat) dan tetapi adalah kebanyakan mereka tidak beriman.

Amharca: 

በዚህ ውስጥ ታላቅ ታምር አለበት፡፡ አብዛኞቻቸውም አማኞች አልነበሩም፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக இதில் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது. அவர்களில் அதிகமானவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக இல்லை.

Korece: 

실로 그 안에는 예증이 있거늘 그래도 그들 대다수는 믿지 아니하더라

Vietnamca: 

Quả thật, trong sự việc đó là một bằng chứng (cho sự trung thực của Musa) nhưng đa số bọn họ không có đức tin.