
veneza`a yedehû feiẕâ hiye beyḍâü linnâżirîn.
Arapça:
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ
Türkçe:
Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
Diyanet Vakfı:
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
İngilizce:
And he drew out his hand, and behold, it was white to all beholders!
Fransızca:
Et il tira sa main et voilà qu'elle était blanche (étincelante) à ceux qui regardaient.
Almanca:
Und er zog seine Hand heraus, dann war sie hell für die Zuschauer.
Rusça:
Он вынул свою руку, и она стала белой для смотрящих.
Açıklama:

ḳâle lilmelei ḥavlehû inne hâẕâ lesâḥirun `alîm.
Arapça:
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
Türkçe:
Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: "Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü;
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!"
Diyanet Vakfı:
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!
İngilizce:
(Pharaoh) said to the Chiefs around him: "This is indeed a sorcerer well-versed:
Fransızca:
[Pharaon] dit aux notables autour de lui : "Voilà en vérité un magicien savant.
Almanca:
Er (Pharao) sagte zu den Entscheidungsträgern um ihn herum: "Gewiß, dieser ist doch ein äußerst wissender Magier.
Rusça:
Он (Фараон) сказал стоявшим вокруг него приближенным: "Воистину, он - знающий колдун.
Açıklama:

yürîdü ey yuḫriceküm min arḍiküm bisiḥrih. femâẕâ te'mürûn.
Arapça:
يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
Türkçe:
Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?
Diyanet Vakfı:
Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?
İngilizce:
His plan is to get you out of your land by his sorcery; then what is it ye counsel?
Fransızca:
Il veut par sa magie vous expulser de votre terre. que commandez-vous ? "
Almanca:
Er will euch von eurem Land mit seiner Magie vertreiben. Also was weist ihr nun an?"
Rusça:
Он хочет своим колдовством вывести вас из вашей страны. Что же вы прикажете делать?"
Açıklama:

ḳâlû ercih veeḫâhü veb`aŝ fi-lmedâini ḥâşirîn.
Arapça:
قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Türkçe:
Dediler: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder."
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;
İngilizce:
They said: "Keep him and his brother in suspense (for a while), and dispatch to the Cities heralds to collect-
Fransızca:
Ils dirent : "Remets-les à plus tard, [lui] et son frère, et envoie des gens dans les villes, pour rassembler,
Almanca:
Sie sagten: "Vertage (die Angelegenheit) von ihm und seinem Bruder, und schicke in die Städte Versammelnde,
Rusça:
Они сказали: "Повремени с ним и его братом и разошли по городам сборщиков,
Açıklama:

ye'tûke bikülli seḥḥârin `alîm.
Arapça:
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
Türkçe:
Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler.
Diyanet Vakfı:
Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.
İngilizce:
And bring up to thee all (our) sorcerers well-versed.
Fransızca:
et t'amener tout grand magicien savant".
Almanca:
die dir jeden äußerst wissenden Magier holen."
Rusça:
чтобы они привели к тебе всех знающих колдунов".
Açıklama:

fecümi`a-sseḥaratü limîḳâti yevmim ma`lûm.
Arapça:
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
Türkçe:
Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
Diyanet Vakfı:
Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.
İngilizce:
So the sorcerers were got together for the appointment of a day well-known,
Fransızca:
Les magiciens furent donc réunis en rendez-vous au jour convenu.
Almanca:
Dann versammelte er die Magier zu einem Termin an einem bekannten Tag.
Rusça:
Колдунов собрали в назначенное время в назначенный день.
Açıklama:

veḳîle linnâsi hel entüm müctemi`ûn.
Arapça:
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ
Türkçe:
Halka da: "Siz de toplanır mısınız?" denildi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi.
Diyanet Vakfı:
Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi.
İngilizce:
And the people were told: "Are ye (now) assembled?-
Fransızca:
Et il fut dit aux gens : "Est-ce que vous allez vous réunir,
Almanca:
Und es wurde den Menschen gesagt: "Wollt ihr euch nicht versammeln,
Rusça:
Людям сказали: "Собрались ли вы?
Açıklama:

le`allenâ nettebi`u-sseḥarate in kânû hümü-lgâlibîn.
Arapça:
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِن كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
Türkçe:
"Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız dediler.
Diyanet Vakfı:
(Firavun'un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.
İngilizce:
That we may follow the sorcerers (in religion) if they win?
Fransızca:
afin que nous suivions les magiciens, si ce sont eux les vainqueurs ? "
Almanca:
damit wir den Magiern folgen, wenn sie die Sieger werden?"
Rusça:
Возможно, нам придется последовать за колдунами, если они одержат верх".
Açıklama:

felemmâ câe-sseḥaratü ḳâlû lifir`avne einne lenâ leecran in künnâ naḥnü-lgâlibîn.
Arapça:
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
Türkçe:
Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler.
Diyanet Vakfı:
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.
İngilizce:
So when the sorcerers arrived, they said to Pharaoh: "Of course - shall we have a (suitable) reward if we win?
Fransızca:
Puis, lorsque les magiciens arrivèrent, ils dirent à Pharaon : "Y aura-t-il vraiment une récompense pour nous, si nous sommes les vainqueurs ? "
Almanca:
Und als die Magier kamen, sagten sie zu Pharao: "Bekommen wir sicher einen Lohn, wenn wir die Sieger werden?"
Rusça:
Явившись, колдуны сказали Фараону: "Будет ли нам награда, если мы одержим верх?"
Açıklama:

ḳâle ne`am veinneküm iẕel lemine-lmüḳarrabîn.
Arapça:
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Türkçe:
"Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
Diyanet Vakfı:
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
İngilizce:
He said: "Yea, (and more),- for ye shall in that case be (raised to posts) nearest (to my person)."
Fransızca:
Il dit : "Oui, bien sûr, vous serez alors parmi mes proches !
Almanca:
Er sagte: "Ja! Und gewiß, ihr werdet dann doch von den Vertrauten sein."
Rusça:
Он сказал: "Да. В этом случае вы непременно окажетесь в числе приближенных".
Açıklama:
Sayfalar
