Cuz 19

 
00:00

ev yenfe`ûneküm ev yeḍurrûn.

Arapça:

أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ

Türkçe:

"Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Veya size fayda veya zararları olur mu?

Diyanet Vakfı:

Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?

İngilizce:

Or do you good or harm?

Fransızca:

ou vous profitent-elles ? ou vous nuisent-elles ? "

Almanca:

Oder bringen sie euch Schaden oder Nutzen?"

Rusça:

Помогают ли они вам? И причиняют ли они вред?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû bel vecednâ âbâenâ keẕâlike yef`alûn.

Arapça:

قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ

Türkçe:

Dediler: "Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.

Diyanet Vakfı:

Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.

İngilizce:

They said: "Nay, but we found our fathers doing thus (what we do)."

Fransızca:

Ils dirent : "Non ! mais nous avons trouvé nos ancêtres agissant ainsi".

Almanca:

Sie sagten: "Nein, sondern wir fanden unsere Ahnen solcherart tun."

Rusça:

Они сказали: "Но мы видели, что наши отцы поступали таким образом".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle eferaeytüm mâ küntüm ta`büdûn.

Arapça:

قَالَ أَفَرَأَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ

Türkçe:

Dedi: "Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"

Diyanet Vakfı:

İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?

İngilizce:

He said: "Do ye then see whom ye have been worshipping,-

Fransızca:

Il dit : "Que dites-vous de ce que vous adoriez... ?

Almanca:

Er sagte: "Habt ihr etwa gesehen, wem ihr zu dienen pflegtet,

Rusça:

Он сказал: "Видели ли вы, чему поклоняетесь

Açıklama:
 
00:00

entüm veâbâükümü-l'aḳdemûn.

Arapça:

أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ

Türkçe:

"Siz ve o eski atalarınız!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"

Diyanet Vakfı:

"İster siz, ister eski atalarınız"

İngilizce:

Ye and your fathers before you?-

Fransızca:

Vous et vos vieux ancêtres ?

Almanca:

ihr und eure ersten Ahnen?

Rusça:

вы со своими отцами?

Açıklama:
 
00:00

feinnehüm `adüvvül lî illâ rabbe-l`âlemîn.

Arapça:

فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

"Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)

Diyanet Vakfı:

İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak alemlerin Rabbi (benim dostumdur);

İngilizce:

For they are enemies to me; not so the Lord and Cherisher of the Worlds;

Fransızca:

Ils sont tous pour moi des ennemis sauf le Seigneur de l'univers,

Almanca:

Diese sind gewiß Feinde für mich, außer Dem HERRN aller Schöpfung,

Rusça:

Все они являются моими врагами, кроме Господа миров,

Açıklama:
 
00:00

elleẕî ḫaleḳanî fehüve yehdîn.

Arapça:

الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ

Türkçe:

"O yarattı beni, O yol gösteriyor bana."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,

Diyanet Vakfı:

Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.

İngilizce:

Who created me, and it is He Who guides me;

Fransızca:

qui m'a créé, et c'est Lui qui me guide;

Almanca:

Derjenige, Der mich erschuf. So wird ER mich rechtleiten.

Rusça:

Который сотворил меня и ведет прямым путем,

Açıklama:
 
00:00

velleẕî hüve yuṭ`imünî veyesḳîn.

Arapça:

وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ

Türkçe:

"O'dur beni doyuran, suvaran."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Beni yediren, içirendir,

Diyanet Vakfı:

Beni yediren, içiren O'dur.

İngilizce:

Who gives me food and drink,

Fransızca:

et c'est Lui qui me nourrit et me donne à boire;

Almanca:

Und Derjenige, Der mir zu essen und zu trinken gibt.

Rusça:

Который кормит меня и поит,

Açıklama:
 
00:00

veiẕâ meriḍtü fehüve yeşfîn.

Arapça:

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ

Türkçe:

"Hastalandığımda O'dur bana şifa ulaştıran."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir.

Diyanet Vakfı:

Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.

İngilizce:

And when I am ill, it is He Who cures me;

Fransızca:

et quand je suis malade, c'est Lui qui me guérit,

Almanca:

Und sollte ich krank werden, dann heilt ER mich.

Rusça:

Который исцеляет меня, когда я заболеваю,

Açıklama:
 
00:00

velleẕî yümîtünî ŝümme yuḥyîn.

Arapça:

وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ

Türkçe:

"Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir.

Diyanet Vakfı:

Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur.

İngilizce:

Who will cause me to die, and then to life (again);

Fransızca:

et qui me fera mourir, puis me redonnera la vie,

Almanca:

Und Derjenige, Der mich sterben läßt, dann mich lebendig macht.

Rusça:

Который умертвит меня, а потом воскресит,

Açıklama:
 
00:00

velleẕî aṭme`u ey yagfira lî ḫaṭîetî yevme-ddîn.

Arapça:

وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ

Türkçe:

"Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur.

Diyanet Vakfı:

Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur.

İngilizce:

And who, I hope, will forgive me my faults on the day of Judgment.

Fransızca:

et c'est de Lui que je convoite le pardon de mes fautes le Jour de la Rétribution.

Almanca:

Und Derjenige, von Ihm ich begehre, daß ER mir meine Verfehlungen am Tag des Din vergibt.

Rusça:

Который, я надеюсь, простит мой грех в День воздаяния.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 19 beslemesine abone olun.