
min dûni-llâh. hel yenṣurûneküm ev yenteṣirûn.
Arapça:
مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ
Türkçe:
"Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.
Diyanet Vakfı:
Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu?.
İngilizce:
Besides Allah? Can they help you or help themselves?'
Fransızca:
en dehors d'Allah ? vous secourent-ils ? ou se secourent-ils eux-mêmes ? "
Almanca:
anstelle von ALLAH? Können sie euch beistehen oder gar siegen?!"
Rusça:
наряду с Аллахом? Помогут ли они вам и помогут ли они себе?"
Açıklama:

fekübkibû fîhâ hüm velgâvûn.
Arapça:
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
Türkçe:
Ardından onlar ve öteki azgınlar cehennemin içine tıkılmıştır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.
İngilizce:
Then they will be thrown headlong into the (Fire),- they and those straying in Evil,
Fransızca:
Ils y seront donc jetés pêle-mêle, et les errants aussi,
Almanca:
Dann wurden sie in sie immer wieder hineingeworfen, so auch die Fehlgehenden
Rusça:
Они будут брошены туда вместе с заблудшими,
Açıklama:

vecünûdü iblîse ecme`ûn.
Arapça:
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
Türkçe:
İblis orduları toplu haldedir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:
Diyanet Vakfı:
İblis bütün orduları da.
İngilizce:
And the whole hosts of Iblis together.
Fransızca:
ainsi que toutes les légions d'Iblis.
Almanca:
und die Gehilfen von Iblis, allesamt.
Rusça:
а также со всеми воинами Иблиса.
Açıklama:

ḳâlû vehüm fîhâ yaḫteṣimûn.
Arapça:
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
Türkçe:
Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler:
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:
Diyanet Vakfı:
Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:
İngilizce:
They will say there in their mutual bickerings:
Fransızca:
Ils diront, tout en s'y querellant :
Almanca:
Sie sagten, während sie darin stritten:
Rusça:
Препираясь там, они скажут:
Açıklama:

tellâhi in künnâ lefî ḍalâlim mübîn.
Arapça:
تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Türkçe:
"Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
Diyanet Vakfı:
Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
İngilizce:
By Allah, we were truly in an error manifest,
Fransızca:
"Par Allah ! Nous étions certes dans un égarement évident,
Almanca:
"Bei ALLAH! Wir waren gewiß in einem eindeutigen Fehlgehen,
Rusça:
"Клянемся Аллахом, мы пребывали в очевидном заблуждении,
Açıklama:

iẕ nüsevvîküm birabbi-l`âlemîn.
Arapça:
إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Türkçe:
"Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.
Diyanet Vakfı:
Çünkü biz sizi alemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.
İngilizce:
When we held you as equals with the Lord of the Worlds;
Fransızca:
quand nous faisions de vous les égaux du Seigneur de l'univers.
Almanca:
als wir euch Dem HERRN aller Schöpfung gleichstellten,
Rusça:
когда равняли вас с Господом миров.
Açıklama:

vemâ eḍallenâ ille-lmücrimûn.
Arapça:
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
Türkçe:
"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı.
Diyanet Vakfı:
Bizi ancak o günahkarlar saptırdı.
İngilizce:
And our seducers were only those who were steeped in guilt.
Fransızca:
Ce ne sont que les criminels qui nous ont égarés.
Almanca:
und uns haben nur die schwer Verfehlenden irregeführt.
Rusça:
Только грешники ввели нас в заблуждение,
Açıklama:

femâ lenâ min şâfi`în.
Arapça:
فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ
Türkçe:
"Artık ne şefaatçilerimiz var,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bak bizim için ne şefaatçiler var,
Diyanet Vakfı:
"Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var".
İngilizce:
Now, then, we have none to intercede (for us),
Fransızca:
Et nous n'avons pas d'intercesseurs,
Almanca:
So gibt es für uns weder Fürbittende
Rusça:
и нет у нас ни заступников,
Açıklama:

velâ ṣadîḳin ḥamîm.
Arapça:
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
Türkçe:
Ne sıcak-samimi bir dostumuz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne de yakın bir dost.
Diyanet Vakfı:
"Ne de yakın bir dostumuz".
İngilizce:
Nor a single friend to feel (for us).
Fransızca:
ni d'ami chaleureux.
Almanca:
noch einen engen Freund.
Rusça:
ни сострадательного друга.
Açıklama:

felev enne lenâ kerraten fenekûne mine-lmü'minîn.
Arapça:
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Türkçe:
"Keşke bir dönüşümüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik.
Diyanet Vakfı:
Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!
İngilizce:
Now if we only had a chance of return we shall truly be of those who believe!'
Fransızca:
Si un retour nous était possible, alors Cous serions parmi les croyants ! "
Almanca:
Würde uns doch nur eine Rückkehr gewährt, dann wären wir von den Mumin!"
Rusça:
Если бы у нас была возможность вернуться, то мы стали бы верующими!"
Açıklama:
Sayfalar
