Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Çeviriyazı:
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet İşleri:
Bunda şüphesiz bir ders vardır ama çoğu inanmamıştır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.
Şaban Piriş:
İşte bunda bir ibret vardır. Buna rağmen onların çoğu mümin değillerdir.
Edip Yüksel:
Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.
Ali Bulaç:
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Suat Yıldırım:
Elbette bunda alınacak ibret vardır; fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
(103-104) Şüphe yok, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki onların ekserisi imân etmiş kimseler olmadı. Ve şüphe yok, senin Rabbin elbette O, azîzdir, rahîmdir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
Bekir Sadak:
26:106
İbni Kesir:
Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü´minler olmadı.
Adem Uğur:
Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki bunda elbette bir âyet (ibret) vardır. Fakat onların çoğu (buna rağmen) mü´min olmadılar.
Celal Yıldırım:
Şüphesiz ki bu (anlatılanlarda bir öğüt ve ibret vardır
Tefhim ul Kuran:
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Fransızca:
Voilà bien là un signe; cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
İspanyolca:
Ciertamente, hay en ello un signo, pero la mayoría no creen.
İtalyanca:
Questo è davvero un segno, ma la maggior parte di loro non crede.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.
Çince:
天中确有一个迹象,但他们大半不是信道的。
Hollandaca:
Waarlijk, hierin was een teeken; maar het grootste gedeelte hunner gelooven niet.
Rusça:
Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Somalice:
Taas waxaa ku Sugan Calaamad Badankoodna ma Rumeeyo (Xaqa).
Swahilice:
Hakika katika haya ipo Ishara, lakini wengi wao hawakuwa wenye kuamini.
Uygurca:
شۈبھىسىزكى، بۇنىڭدا (يەنى ئىبراھىم ۋە ئۇنىڭ قەۋمىنىڭ قىسسىسىدە) (ئەقىل ئىگىلىرى ئۈچۈن) ئەلۋەتتە (چوڭ) ئىبرەت بار، ئۇلارنىڭ تولىسى ئىمان ئېيتقۇچى بولمىدى
Japonca:
本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Arapça (Ürdün):
«إن في ذلك» المذكور من قصة إبراهيم وقومه «لآية وما كان أكثرهم مؤمنين».
Hintçe:
इबराहीम के इस किस्से में भी यक़ीनन एक बड़ी इबरत है और इनमें से अक्सर ईमान लाने वाले थे भी नहीं
Tayca:
แท้จริงในการนี้ ย่อมเป็นสัญญาณหนึ่งอย่างแน่นอน แต่ส่วนมากของพวกเขา ไม่เป็นผู้ศรัทธา
İbranice:
אכן בזה אות, אך רובם לא יאמינו
Hırvatça:
U tome je, zaista, znak, ali većina njih nisu bili vjernici,
Rumence:
Întru aceasta este un semn, însă cei mai mulţi nu sunt credincioşi.
Transliteration:
Inna fee thalika laayatan wama kana aktharuhum mumineena
Türkçe:
Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
Sahih International:
Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers.
İngilizce:
Verily in this is a Sign but most of them do not believe.
Azerbaycanca:
Həqiqətən, bunda (İbrahimin bu hekayətində) bir ibrət vardır. Halbuki onların (İbrahim qövmünün, yaxud bu əhvalata qulaq asanların) əksəriyyəti iman gətirmədi.
Süleyman Ateş:
Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar."
Diyanet Vakfı:
Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
Erhan Aktaş:
Bunda(1) bir âyet(2) vardır. Buna rağmen onların çoğu inanmamaktadırlar.
Kral Fahd:
Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır, ama çokları iman etmezler.
Hasan Basri Çantay:
Şübhesiz ki bunda mutlak bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.
Muhammed Esed:
Şüphesiz bütün bunlarda (insanlar için) bir ders vardır, onların çoğu (buna) inanmasa da.
Gültekin Onan:
Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.
Ali Fikri Yavuz:
Şüphesiz bu haberlerde kesin bir ibret var
Portekizce:
Sabei que nisto há um sinal; porém, a maioria deles não crê.
İsveççe:
I detta ligger förvisso ett budskap [till människorna], men de flesta av dem vill inte tro.
Farsça:
بی تردید در این سرگذشت، عبرتی بزرگ وجود دارد، و [قوم ابراهیم] بیشترشان مؤمن نبودند،
Kürtçe:
بەڕاستی لەڕواندنی ئەو ھەموو ڕوواوەدا بەڵگەی گەورە ھەیە بەڵام زۆر بەیان بڕوادارنین و باوەڕ ناھێنن
Özbekçe:
Албатта, бунда оят-белги бор. Лекин кўплари мўмин бўлмадилар.
Malayca:
Sesungguhnya pada peristiwa yang demikian itu terdapat satu tanda (yang membukitkan keesaan Allah dan kekuasaanNya); dan dalam pada itu, kebanyakan mereka tidak juga mahu beriman.
Arnavutça:
Me të vërtetë, në këtë ka argument (këshillë), por shumica e tyre, nuk janë besimtarë,
Bulgarca:
В това има знамение, но повечето от тях не вярват.
Sırpça:
У томе је, заиста, знак, али већина њих нису били верници.
Çekçe:
Věru je v tomto znamení, však většina z nich nevěří.
Urduca:
یقیناً اس میں ایک بڑی نشانی ہے، مگر ان میں سے اکثر لوگ ایمان لانے والے نہیں
Tacikçe:
Дар ин ибратест ва бештаринашон имон наёварданд.
Tatarca:
Тәхкыйк ошбу Коръәндә зекер ителгән хәбәрләрдә гыйбрәтләр бардыр, шулай булса да кешеләрнең күбрәге мөэмин булмадылар.
Endonezyaca:
Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat tanda-tanda (kekuasaan Allah), tetapi kebanyakan mereka tidak beriman.
Amharca:
በዚህ ውስጥ አስደናቂ ግሳጼ አልለበት፡፡ አብዛኞቻቸውም አማኞች አልነበሩም፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக இதில் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது. அவர்களில் அதிகமானவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக இல்லை.
Korece:
실로 그 안에는 예증이 있 으나 그들 대다수는 믿지 아니 하 였더라
Vietnamca:
Quả thật, trong sự việc đó là một dấu hiệu, nhưng đa số bọn họ không có đức tin.
Ayet Linkleri: