Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

26

Sûredeki Ayet No: 

103

Ayet No: 

3035

Sayfa No: 

371

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Çeviriyazı: 

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet İşleri: 

Bunda şüphesiz bir ders vardır ama çoğu inanmamıştır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Şaban Piriş: 

İşte bunda bir ibret vardır. Buna rağmen onların çoğu mümin değillerdir.

Edip Yüksel: 

Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.

Ali Bulaç: 

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Suat Yıldırım: 

Elbette bunda alınacak ibret vardır; fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(103-104) Şüphe yok, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki onların ekserisi imân etmiş kimseler olmadı. Ve şüphe yok, senin Rabbin elbette O, azîzdir, rahîmdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.

Bekir Sadak: 

26:106

İbni Kesir: 

Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü´minler olmadı.

Adem Uğur: 

Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır

İskender Ali Mihr: 

Muhakkak ki bunda elbette bir âyet (ibret) vardır. Fakat onların çoğu (buna rağmen) mü´min olmadılar.

Celal Yıldırım: 

Şüphesiz ki bu (anlatılanlarda bir öğüt ve ibret vardır

Tefhim ul Kuran: 

Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Fransızca: 

Voilà bien là un signe; cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.

İspanyolca: 

Ciertamente, hay en ello un signo, pero la mayoría no creen.

İtalyanca: 

Questo è davvero un segno, ma la maggior parte di loro non crede.

Almanca: 

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Çince: 

天中确有一个迹象,但他们大半不是信道的。

Hollandaca: 

Waarlijk, hierin was een teeken; maar het grootste gedeelte hunner gelooven niet.

Rusça: 

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Somalice: 

Taas waxaa ku Sugan Calaamad Badankoodna ma Rumeeyo (Xaqa).

Swahilice: 

Hakika katika haya ipo Ishara, lakini wengi wao hawakuwa wenye kuamini.

Uygurca: 

شۈبھىسىزكى، بۇنىڭدا (يەنى ئىبراھىم ۋە ئۇنىڭ قەۋمىنىڭ قىسسىسىدە) (ئەقىل ئىگىلىرى ئۈچۈن) ئەلۋەتتە (چوڭ) ئىبرەت بار، ئۇلارنىڭ تولىسى ئىمان ئېيتقۇچى بولمىدى

Japonca: 

本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。

Arapça (Ürdün): 

«إن في ذلك» المذكور من قصة إبراهيم وقومه «لآية وما كان أكثرهم مؤمنين».

Hintçe: 

इबराहीम के इस किस्से में भी यक़ीनन एक बड़ी इबरत है और इनमें से अक्सर ईमान लाने वाले थे भी नहीं

Tayca: 

แท้จริงในการนี้ ย่อมเป็นสัญญาณหนึ่งอย่างแน่นอน แต่ส่วนมากของพวกเขา ไม่เป็นผู้ศรัทธา

İbranice: 

אכן בזה אות, אך רובם לא יאמינו

Hırvatça: 

U tome je, zaista, znak, ali većina njih nisu bili vjernici,

Rumence: 

Întru aceasta este un semn, însă cei mai mulţi nu sunt credincioşi.

Transliteration: 

Inna fee thalika laayatan wama kana aktharuhum mumineena

Türkçe: 

Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.

Sahih International: 

Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers.

İngilizce: 

Verily in this is a Sign but most of them do not believe.

Azerbaycanca: 

Həqiqətən, bunda (İbrahimin bu hekayətində) bir ibrət vardır. Halbuki onların (İbrahim qövmünün, yaxud bu əhvalata qulaq asanların) əksəriyyəti iman gətirmədi.

Süleyman Ateş: 

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar."

Diyanet Vakfı: 

Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

Erhan Aktaş: 

Bunda(1) bir âyet(2) vardır. Buna rağmen onların çoğu inanmamaktadırlar.

Kral Fahd: 

Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır, ama çokları iman etmezler.

Hasan Basri Çantay: 

Şübhesiz ki bunda mutlak bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.

Muhammed Esed: 

Şüphesiz bütün bunlarda (insanlar için) bir ders vardır, onların çoğu (buna) inanmasa da.

Gültekin Onan: 

Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

Ali Fikri Yavuz: 

Şüphesiz bu haberlerde kesin bir ibret var

Portekizce: 

Sabei que nisto há um sinal; porém, a maioria deles não crê.

İsveççe: 

I detta ligger förvisso ett budskap [till människorna], men de flesta av dem vill inte tro.

Farsça: 

بی تردید در این سرگذشت، عبرتی بزرگ وجود دارد، و [قوم ابراهیم] بیشترشان مؤمن نبودند،

Kürtçe: 

بەڕاستی لەڕواندنی ئەو ھەموو ڕوواوەدا بەڵگەی گەورە ھەیە بەڵام زۆر بەیان بڕوادارنین و باوەڕ ناھێنن

Özbekçe: 

Албатта, бунда оят-белги бор. Лекин кўплари мўмин бўлмадилар.

Malayca: 

Sesungguhnya pada peristiwa yang demikian itu terdapat satu tanda (yang membukitkan keesaan Allah dan kekuasaanNya); dan dalam pada itu, kebanyakan mereka tidak juga mahu beriman.

Arnavutça: 

Me të vërtetë, në këtë ka argument (këshillë), por shumica e tyre, nuk janë besimtarë,

Bulgarca: 

В това има знамение, но повечето от тях не вярват.

Sırpça: 

У томе је, заиста, знак, али већина њих нису били верници.

Çekçe: 

Věru je v tomto znamení, však většina z nich nevěří.

Urduca: 

یقیناً اس میں ایک بڑی نشانی ہے، مگر ان میں سے اکثر لوگ ایمان لانے والے نہیں

Tacikçe: 

Дар ин ибратест ва бештаринашон имон наёварданд.

Tatarca: 

Тәхкыйк ошбу Коръәндә зекер ителгән хәбәрләрдә гыйбрәтләр бардыр, шулай булса да кешеләрнең күбрәге мөэмин булмадылар.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat tanda-tanda (kekuasaan Allah), tetapi kebanyakan mereka tidak beriman.

Amharca: 

በዚህ ውስጥ አስደናቂ ግሳጼ አልለበት፡፡ አብዛኞቻቸውም አማኞች አልነበሩም፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக இதில் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது. அவர்களில் அதிகமானவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக இல்லை.

Korece: 

실로 그 안에는 예증이 있 으나 그들 대다수는 믿지 아니 하 였더라

Vietnamca: 

Quả thật, trong sự việc đó là một dấu hiệu, nhưng đa số bọn họ không có đức tin.