
fece`alnâhünne ebkârâ.
Arapça:
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا
Türkçe:
Hepsini bakireler yapmışızdır,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları bâkireler yaptık.
Diyanet Vakfı:
Onları, bakireler kıldık.
İngilizce:
And made them virgin - pure (and undefiled), -
Fransızca:
et Nous les avons faites vierges,
Almanca:
dann machten WIR sie zu Jungfräulichen
Rusça:
и сделаем их девственницами,
Açıklama:

`uruben etrâbâ.
Arapça:
عُرُبًا أَتْرَابًا
Türkçe:
Yaşıt cilveli dilberler halinde,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hep yaşıt sevgililer,
Diyanet Vakfı:
Eşlerine düşkün ve yaşıt.
İngilizce:
Beloved (by nature), equal in age,-
Fransızca:
gracieuses, toutes de même âge,
Almanca:
anschmiegsamen Gleichaltrigen
Rusça:
любящими и равными по возрасту.
Açıklama:

liaṣḥâbi-lyemîn.
Arapça:
لِّأَصْحَابِ الْيَمِينِ
Türkçe:
Uğur ve mutluluk yâranı için.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sağın adamları içindir.
Diyanet Vakfı:
Bütün bunlar sağdakiler içindir..
İngilizce:
For the Companions of the Right Hand.
Fransızca:
pour les gens de la droite,
Almanca:
für dieWeggenossen von der Rechten,
Rusça:
Это - для тех, кто на правой стороне,
Açıklama:

ŝülletüm mine-l'evvelîn.
Arapça:
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
Türkçe:
Bir bölümü öncekilerden.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir çoğu öncekilerdendir.
Diyanet Vakfı:
Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.
İngilizce:
A (goodly) number from those of old,
Fransızca:
une multitude d'élus parmi les premières [générations],
Almanca:
eine Gruppe von den Ersten
Rusça:
Многие из них - из первых поколений,
Açıklama:

veŝülletüm mine-l'âḫirîn.
Arapça:
وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
Türkçe:
Bir bölümü de sonrakilerden.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir çoğu da sonrakilerdendir.
Diyanet Vakfı:
Birçoğu da sonrakilerdendir.
İngilizce:
And a (goodly) number from those of later times.
Fransızca:
et une multitude d'élus parmi les dernières [générations],
Almanca:
und eine Gruppe von den Letzten.
Rusça:
и многие - из последних.
Açıklama:

veaṣḥâbü-şşimâli mâ aṣḥâbü-şşimâl.
Arapça:
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
Türkçe:
Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir şomluk ve uğursuzluk yâranı?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Solun adamları, nedir o solcular!
Diyanet Vakfı:
Soldakiler; ne yazık o soldakilere!
İngilizce:
The Companions of the Left Hand,- what will be the Companions of the Left Hand?
Fransızca:
Et les gens de la gauche; que sont les gens de la gauche ?
Almanca:
Und die Weggenossen von der Linken. Was sind die Weggenossen von der Linken?!
Rusça:
А те, которые на левой стороне: Кто же те, которые на левой стороне?
Açıklama:

fî semûmiv veḥamîm.
Arapça:
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
Türkçe:
İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,
Diyanet Vakfı:
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
İngilizce:
(They will be) in the midst of a Fierce Blast of Fire and in Boiling Water,
Fransızca:
ils seront au milieu d'un souffle brûlant et d'une eau bouillante,
Almanca:
Sie sind in gluthitzigen Winden und Siedendem
Rusça:
Они окажутся под знойным ветром и в кипятке,
Açıklama:

veżillim miy yaḥmûm.
Arapça:
وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
Türkçe:
Simsiyah bir gölge altındadırlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
Diyanet Vakfı:
Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;
İngilizce:
And in the shades of Black Smoke:
Fransızca:
à l'ombre d'une fumée noire
Almanca:
und im schwarzqualmigen Schatten,
Rusça:
в тени черного дыма,
Açıklama:

lâ bâridiv velâ kerîm.
Arapça:
لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
Türkçe:
Ne serindir ne de cömert.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki ne serindir, ne de faydalı.
Diyanet Vakfı:
Serin ve hoş olmayan.
İngilizce:
Nothing (will there be) to refresh, nor to please:
Fransızca:
ni fraîche, ni douce.
Almanca:
der weder kühl noch nützlich ist.
Rusça:
которая не приносит ни прохлады, ни добра.
Açıklama:

innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.
Arapça:
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ
Türkçe:
Çünkü şomluk yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.
Diyanet Vakfı:
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.
İngilizce:
For that they were wont to be indulged, before that, in wealth (and luxury),
Fransızca:
Ils vivaient auparavant dans le luxe
Almanca:
Gewiß, sie waren vor diesem luxurierend
Rusça:
Прежде они нежились роскошью,
Açıklama:
Sayfalar
