Cuz 27

 
00:00

veinnehû leḳasemül lev ta`lemûne `ażîm.

Arapça:

وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ

Türkçe:

Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bilirseniz bu büyük bir yemindir.

Diyanet Vakfı:

Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.

İngilizce:

And that is indeed a mighty adjuration if ye but knew,-

Fransızca:

Et c'est vraiment un serment solennel, si vous saviez.

Almanca:

und gewiß, es ist zweifelsohne ein gewaltiger Schwur, würdet ihr nur wissen!

Rusça:

Если бы вы только знали, что это - клятва великая.

Açıklama:
 
00:00

innehû leḳur'ânün kerîm.

Arapça:

إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ

Türkçe:

O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır,

İngilizce:

That this is indeed a qur'an Most Honourable,

Fransızca:

Et c'est certainement un Coran noble,

Almanca:

Gewiß, er ist doch ein edler Quran

Rusça:

Воистину, это - благородный Коран,

Açıklama:
 
00:00

fî kitâbim meknûn.

Arapça:

فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ

Türkçe:

Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Korunmuş bir kitaptadır.

Diyanet Vakfı:

Korunmuş bir kitaptır.

İngilizce:

In Book well-guarded,

Fransızca:

dans un Livre bien gardé

Almanca:

in einer bewahrten Schrift,

Rusça:

находящийся в хранимом Писании.

Açıklama:
 
00:00

lâ yemessühû ille-lmüṭahherûn.

Arapça:

لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ

Türkçe:

Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ona temizlenenlerden başkası el süremez.

Diyanet Vakfı:

Ona ancak temizlenenler dokunabilir.

İngilizce:

Which none shall touch but those who are clean:

Fransızca:

que seuls les purifiés touchent;

Almanca:

den nur die Gereinigten berühren.

Rusça:

К нему прикасаются только очищенные.

Açıklama:
 
00:00

tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.

Arapça:

تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

Diyanet Vakfı:

O, alemlerin Rabbinden indirilmiştir.

İngilizce:

A Revelation from the Lord of the Worlds.

Fransızca:

C'est une révélation de la part du Seigneur de l'Univers.

Almanca:

Er ist die sukzessive Hinabsendung vom HERRN aller Schöpfung.

Rusça:

Он ниспослан Господом миров.

Açıklama:
 
00:00

efebihâẕe-lḥadîŝi entüm müdhinûn.

Arapça:

أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ

Türkçe:

Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

Diyanet Vakfı:

Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

İngilizce:

Is it such a Message that ye would hold in light esteem?

Fransızca:

Est-ce ce discours-là que vous traitez de mensonge ?

Almanca:

Diesem Bericht gegenüber seid ihr etwa heuchelnd?!

Rusça:

Неужели вы не веруете в это повествование (или отворачиваетесь от него)

Açıklama:
 
00:00

vetec`alûne rizḳaküm enneküm tükeẕẕibûn.

Arapça:

وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ

Türkçe:

Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?

Diyanet Vakfı:

Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

İngilizce:

And have ye made it your livelihood that ye should declare it false?

Fransızca:

Et est-ce pour vous [une façon d'être reconnaissant] à votre subsistance que de traiter (le Coran) de mensonge ?

Almanca:

Und ihr erweist euch dankbar für euer Rizq, daß ihr ihn doch ableugnet?!

Rusça:

и делаете ваш удел тем, что считаете ложью истину?

Açıklama:
 
00:00

felevlâ iẕâ belegati-lḥulḳûm.

Arapça:

فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ

Türkçe:

Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Can boğaza dayandığı zaman

Diyanet Vakfı:

Hele can boğaza dayandığı zaman,

İngilizce:

Then why do ye not (intervene) when (the soul of the dying man) reaches the throat,-

Fransızca:

Lorsque le souffle de la vie remonte à la gorge (d'un moribond),

Almanca:

Und hättet ihr (die Seele zurückgeholt), wenn sie die Kehle erreichte,

Rusça:

А когда душа подступает к горлу

Açıklama:
 
00:00

veentüm ḥîneiẕin tenżurûn.

Arapça:

وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ

Türkçe:

İşte o zaman siz bakakalırsınız!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.

Diyanet Vakfı:

O vakit siz bakar durursunuz.

İngilizce:

And ye the while (sit) looking on,-

Fransızca:

et qu'à ce moment là vous regardez,

Almanca:

während ihr in dieser Zeit zuschaut.

Rusça:

и вы смотрите на умирающего,

Açıklama:
 
00:00

venaḥnü aḳrabü ileyhi minküm velâkil lâ tübṣirûn.

Arapça:

وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ

Türkçe:

Biz ona sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.

Diyanet Vakfı:

(O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.

İngilizce:

But We are nearer to him than ye, and yet see not,-

Fransızca:

et que Nous sommes plus proche de lui que vous [qui l'entourez] mais vous ne [le] voyez point.

Almanca:

Und WIR sind ihm näher als ihr. Doch ihr seht nicht.

Rusça:

Мы находимся ближе вас к нему, хотя вы не видите этого.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 27 beslemesine abone olun.