Cuz 27

 
00:00

innâ lemugramûn.

Arapça:

إِنَّا لَمُغْرَمُونَ

Türkçe:

"Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Doğrusu borç altına girdik.

Diyanet Vakfı:

"Doğrusu borç altına girdik.

İngilizce:

(Saying), "We are indeed left with debts (for nothing):

Fransızca:

"Nous voilà endettés !

Almanca:

"Gewiß, wir sind doch Verlust-Erleidende.

Rusça:

и скажите: "Воистину, мы потерпели убыток.

Açıklama:
 
00:00

bel naḥnü maḥrûmûn.

Arapça:

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

Türkçe:

"Doğrusu mahrum bırakıldık biz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Doğrusu, biz yoksul bırakıldık (derdiniz).

Diyanet Vakfı:

Daha doğrusu, biz yoksul kaldık" (derdiniz).

İngilizce:

Indeed are we shut out (of the fruits of our labour)

Fransızca:

ou plutôt, exposés aux privations".

Almanca:

Nein, sondern es wurde uns vorenthalten."

Rusça:

Более того, мы лишились пропитания".

Açıklama:
 
00:00

eferaeytümü-lmâe-lleẕî teşrabûn.

Arapça:

أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاءَ الَّذِي تَشْرَبُونَ

Türkçe:

Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İçtiğiniz suya baktınız mı?

Diyanet Vakfı:

Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?

İngilizce:

See ye the water which ye drink?

Fransızca:

Voyez-vous donc l'eau que vous buvez ?

Almanca:

Wie seht ihr das Wasser, das ihr trinkt?!

Rusça:

Видели ли вы воду, которую вы пьете?

Açıklama:
 
00:00

eentüm enzeltümûhü mine-lmüzni em naḥnü-lmünzilûn.

Arapça:

أَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنزِلُونَ

Türkçe:

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

Diyanet Vakfı:

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

İngilizce:

Do ye bring it down (in rain) from the cloud or do We?

Fransızca:

Est-ce vous qui l'avez fait descendre du nuage ? ou [en] sommes Nous le descendeur ?

Almanca:

Seid ihr diejenigen, die es aus den Wolken fallen lassen, oder sind WIR Der Hinabsendende?!

Rusça:

Вы ли ниспосылаете ее из дождевых туч или Мы ниспосылаем?

Açıklama:
 
00:00

lev neşâü ce`alnâhü ücâcen felevlâ teşkürûn.

Arapça:

لَوْ نَشَاءُ جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ

Türkçe:

Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik. Peki şükretmeniz gerekmez mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!

Diyanet Vakfı:

Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

İngilizce:

Were it Our Will, We could make it salt (and unpalatable): then why do ye not give thanks?

Fransızca:

Si Nous voulions, Nous la rendrions salée. Pourquoi n'êtes-vous donc pas reconnaissants ?

Almanca:

Wenn WIR wollten, würden WIR es sauer machen. Würdet ihr euch doch dankbar erweisen!

Rusça:

Если бы Мы пожелали, то сделали бы ее горькой. Почему же вы неблагодарны?

Açıklama:
 
00:00

eferaeytümü-nnâra-lletî tûrûn.

Arapça:

أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ

Türkçe:

Çakıp çakıp çıkardığınız o ateşi gördünüz mü?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yaktığınız ateşi gördünüz mü?

Diyanet Vakfı:

Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,

İngilizce:

See ye the Fire which ye kindle?

Fransızca:

Voyez-vous donc le feu que vous obtenez par frottement ?

Almanca:

Wie seht ihr das Feuer, das ihr entzündet?!

Rusça:

Видели ли вы огонь, который вы высекаете?

Açıklama:
 
00:00

eentüm enşe'tüm şeceratehâ em naḥnü-lmünşiûn.

Arapça:

أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِئُونَ

Türkçe:

Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratıp oluşturan bizler miyiz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

Diyanet Vakfı:

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

İngilizce:

Is it ye who grow the tree which feeds the fire, or do We grow it?

Fransızca:

Est-ce vous qui avez créé son arbre ou [en] sommes Nous le Créateur ?

Almanca:

Seid ihr diejenigen, die dessen Baum entstehen ließen, oder sind WIR Der Hervorbringende?!

Rusça:

Вы ли создаете деревья для него или Мы создаем?

Açıklama:
 
00:00

naḥnü ce`alnâhâ teẕkiratev vemetâ`al lilmuḳvîn.

Arapça:

نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ

Türkçe:

Biz onu hem bir ibret hem de çöl yolcularına bir nimet kıldık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

Diyanet Vakfı:

Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.

İngilizce:

We have made it a memorial (of Our handiwork), and an article of comfort and convenience for the denizens of deserts.

Fransızca:

Nous en avons fait un rappel (de l'Enfer), et un élément utile pour ceux qui en ont besoin .

Almanca:

WIR machten es als Ermahnung und Verbrauchsgut für die Umherziehenden.

Rusça:

Мы сделали его напоминанием и предметом пользования для путников.

Açıklama:
 
00:00

fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.

Arapça:

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ

Türkçe:

O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.

Diyanet Vakfı:

Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et.

İngilizce:

Then celebrate with praises the name of thy Lord, the Supreme!

Fransızca:

Glorifie donc le nom de ton Seigneur, le Très Grand !

Almanca:

So lobpreise mit dem Namen deines allerhabenen HERRN.

Rusça:

Прославляй же имя Великого Господа твоего!

Açıklama:
 
00:00

felâ uḳsimü bimevâḳi`i-nnücûm.

Arapça:

۞ فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ

Türkçe:

İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme noktalarına yemin ediyorum.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.

Diyanet Vakfı:

Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,

İngilizce:

Furthermore I call to witness the setting of the Stars,-

Fransızca:

Non ! ... Je jure par les positions des étoiles (dans le firmament).

Almanca:

Also schwöre ICH bei den Phasen der Sterne,

Rusça:

Клянусь местами заката звезд (или ниспослания частей Корана)!

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 27 beslemesine abone olun.