Ash-Shuara—الشعراء

 
00:00

veüzlifeti-lcennetü lilmütteḳîn.

Arapça:

وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ

Türkçe:

Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(O gün) Cennet müttakilere yaklaştırılmıştır.

Diyanet Vakfı:

(O gün) cennet, takva sahiplerine yaklaştırılır.

İngilizce:

To the righteous, the Garden will be brought near,

Fransızca:

On rapprochera alors le Paradis pour le pieux.

Almanca:

Und die Dschanna wurde den Muttaqi näher gebracht.

Rusça:

Рай будет приближен к богобоязненным,

Açıklama:
 
00:00

vebürrizeti-lceḥîmü lilgâvîn.

Arapça:

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ

Türkçe:

Cehennem de şımarıp azanların karşısına getirilir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır.

Diyanet Vakfı:

Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.

İngilizce:

And to those straying in Evil, the Fire will be placed in full view;

Fransızca:

et l'on exposera aux errants la Fournaise,

Almanca:

Und die Hölle wurde den Fehlgehenden hervorgebracht.

Rusça:

а Ад будет ясно показан заблудшим.

Açıklama:
 
00:00

veḳîle lehüm eyne mâ küntüm ta`büdûn.

Arapça:

وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ

Türkçe:

Denir ki onlara: "O ibadet ettikleriniz nerede?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.

Diyanet Vakfı:

Onlara: Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir.

İngilizce:

And it shall be said to them: 'Where are the (gods) ye worshipped-

Fransızca:

et on leur dira : "Où sont ceux que vous adoriez,

Almanca:

Und ihnen wurde gesagt: "Wo ist das, dem ihr gedient habt

Rusça:

Им скажут: "Где же те, кому вы поклонялись

Açıklama:
 
00:00

min dûni-llâh. hel yenṣurûneküm ev yenteṣirûn.

Arapça:

مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ

Türkçe:

"Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.

Diyanet Vakfı:

Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu?.

İngilizce:

Besides Allah? Can they help you or help themselves?'

Fransızca:

en dehors d'Allah ? vous secourent-ils ? ou se secourent-ils eux-mêmes ? "

Almanca:

anstelle von ALLAH? Können sie euch beistehen oder gar siegen?!"

Rusça:

наряду с Аллахом? Помогут ли они вам и помогут ли они себе?"

Açıklama:
 
00:00

fekübkibû fîhâ hüm velgâvûn.

Arapça:

فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ

Türkçe:

Ardından onlar ve öteki azgınlar cehennemin içine tıkılmıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.

Diyanet Vakfı:

Onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.

İngilizce:

Then they will be thrown headlong into the (Fire),- they and those straying in Evil,

Fransızca:

Ils y seront donc jetés pêle-mêle, et les errants aussi,

Almanca:

Dann wurden sie in sie immer wieder hineingeworfen, so auch die Fehlgehenden

Rusça:

Они будут брошены туда вместе с заблудшими,

Açıklama:
 
00:00

vecünûdü iblîse ecme`ûn.

Arapça:

وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ

Türkçe:

İblis orduları toplu haldedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:

Diyanet Vakfı:

İblis bütün orduları da.

İngilizce:

And the whole hosts of Iblis together.

Fransızca:

ainsi que toutes les légions d'Iblis.

Almanca:

und die Gehilfen von Iblis, allesamt.

Rusça:

а также со всеми воинами Иблиса.

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû vehüm fîhâ yaḫteṣimûn.

Arapça:

قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ

Türkçe:

Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:

Diyanet Vakfı:

Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:

İngilizce:

They will say there in their mutual bickerings:

Fransızca:

Ils diront, tout en s'y querellant :

Almanca:

Sie sagten, während sie darin stritten:

Rusça:

Препираясь там, они скажут:

Açıklama:
 
00:00

tellâhi in künnâ lefî ḍalâlim mübîn.

Arapça:

تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ

Türkçe:

"Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

Diyanet Vakfı:

Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

İngilizce:

By Allah, we were truly in an error manifest,

Fransızca:

"Par Allah ! Nous étions certes dans un égarement évident,

Almanca:

"Bei ALLAH! Wir waren gewiß in einem eindeutigen Fehlgehen,

Rusça:

"Клянемся Аллахом, мы пребывали в очевидном заблуждении,

Açıklama:
 
00:00

iẕ nüsevvîküm birabbi-l`âlemîn.

Arapça:

إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

"Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.

Diyanet Vakfı:

Çünkü biz sizi alemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.

İngilizce:

When we held you as equals with the Lord of the Worlds;

Fransızca:

quand nous faisions de vous les égaux du Seigneur de l'univers.

Almanca:

als wir euch Dem HERRN aller Schöpfung gleichstellten,

Rusça:

когда равняли вас с Господом миров.

Açıklama:
 
00:00

vemâ eḍallenâ ille-lmücrimûn.

Arapça:

وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ

Türkçe:

"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı.

Diyanet Vakfı:

Bizi ancak o günahkarlar saptırdı.

İngilizce:

And our seducers were only those who were steeped in guilt.

Fransızca:

Ce ne sont que les criminels qui nous ont égarés.

Almanca:

und uns haben nur die schwer Verfehlenden irregeführt.

Rusça:

Только грешники ввели нас в заблуждение,

Açıklama:

Sayfalar

Ash-Shuara—الشعراء beslemesine abone olun.