Ash-Shuara—الشعراء

 
00:00

ŝümme agraḳnâ ba`dü-lbâḳîn.

Arapça:

ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ

Türkçe:

Sonra dışta kalanları boğduk.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.

Diyanet Vakfı:

Sonra da geri kalanları suda boğduk.

İngilizce:

Thereafter We drowned those who remained behind.

Fransızca:

Et ensuite nous noyâmes le reste (les infidèles).

Almanca:

Dann ertränkten WIR danach die Übriggebliebenen.

Rusça:

а потом потопили оставшихся.

Açıklama:
 
00:00

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Arapça:

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Türkçe:

Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet Vakfı:

Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

İngilizce:

Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.

Fransızca:

Voilà bien là un signe. Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.

Almanca:

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Rusça:

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Açıklama:
 
00:00

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Arapça:

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Türkçe:

Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

İngilizce:

And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.

Fransızca:

Et Ton Seigneur, c'est lui vraiment le Puissant ! le Très Miséricordieux.

Almanca:

Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige!.

Rusça:

Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.

Açıklama:
 
00:00

keẕẕebet `âdün-lmürselîn.

Arapça:

كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ

Türkçe:

Âd da peygamberleri yalanladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Diyanet Vakfı:

Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

İngilizce:

The 'Ad (people) rejected the messengers.

Fransızca:

Les Aad traitèrent de menteurs les Envoyés.

Almanca:

'Aad hat den Gesandten der Lüge bezichtigt.

Rusça:

Адиты сочли лжецами посланников.

Açıklama:
 
00:00

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm hûdün elâ tetteḳûn.

Arapça:

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ

Türkçe:

Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

Diyanet Vakfı:

Kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

İngilizce:

Behold, their brother Hud said to them: "Will ye not fear (Allah)?

Fransızca:

Et quand Hud, leur frère (contribule), leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah] ? "

Almanca:

Als ihnen ihr Bruder Hud sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?

Rusça:

Вот их брат Худ сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?

Açıklama:
 
00:00

innî leküm rasûlün emîn.

Arapça:

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

Türkçe:

"Ben sizin için, güvenilir bir resulüm."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim.

Diyanet Vakfı:

Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

İngilizce:

I am to you a messenger worthy of all trust:

Fransızca:

Je suis pour vous un messager digne de confiance,

Almanca:

Ich bin für euch ein treuer Gesandter,

Rusça:

Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.

Açıklama:
 
00:00

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Arapça:

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

Türkçe:

"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Diyanet Vakfı:

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

İngilizce:

So fear Allah and obey me.

Fransızca:

Craignez Allah donc et obéissez-moi.

Almanca:

so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.

Rusça:

Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.

Açıklama:
 
00:00

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Arapça:

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

"Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir.

Diyanet Vakfı:

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

İngilizce:

No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.

Fransızca:

Et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.

Almanca:

Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur Dem HERRN aller Schöpfung.

Rusça:

Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.

Açıklama:
 
00:00

etebnûne bikülli rî`in âyeten ta`beŝûn.

Arapça:

أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ

Türkçe:

"Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?

Diyanet Vakfı:

Siz her yüksek yere bir alamet dikerek eğleniyor musunuz?

İngilizce:

Do ye build a landmark on every high place to amuse yourselves?

Fransızca:

Bâtissez-vous par frivolité sur chaque colline un monument ?

Almanca:

Errichtet ihr auf jedem Hügel eine Aya , (mit der) ihr Sinnloses treibt?!

Rusça:

Неужели вы будете понапрасну возводить на каждом холме по примете (по высокому строению),

Açıklama:
 
00:00

vetetteḫiẕûne meṣâni`a le`alleküm taḫlüdûn.

Arapça:

وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ

Türkçe:

"Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?

Diyanet Vakfı:

Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?

İngilizce:

And do ye get for yourselves fine buildings in the hope of living therein (for ever)?

Fransızca:

Et édifiez-vous des châteaux comme si vous deviez demeurer éternellement ?

Almanca:

Und ihr macht künstliche Seen, damit ihr vielleicht ewig lebt.

Rusça:

строить замки (или водохранилища), словно вы будете жить вечно,

Açıklama:

Sayfalar

Ash-Shuara—الشعراء beslemesine abone olun.