
fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
İngilizce:
So fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc, et obéissez-moi".
Almanca:
So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir."
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне".
Açıklama:

ḳâlû enü'minü leke vettebe`ake-l'erẕelûn.
Arapça:
۞ قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
Türkçe:
Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?
Diyanet Vakfı:
Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tabi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!
İngilizce:
They said: "Shall we believe in thee when it is the meanest that follow thee?"
Fransızca:
Ils dirent : "Croirons-nous en toi, alors que ce sont les plus vils qui te suivent ? "
Almanca:
Sie sagten: "Sollen wir etwa dir gegenüber den Iman verinnerlichen, während dir die Nichtgeachteten folgten?!"
Rusça:
Они сказали: "Неужели мы поверим тебе, если за тобой последовали самые жалкие люди?"
Açıklama:

ḳâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn.
Arapça:
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Türkçe:
Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur."
Diyanet Vakfı:
Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
İngilizce:
He said: "And what do I know as to what they do?
Fransızca:
Il dit : "Je ne sais pas ce que ceux-là faisaient.
Almanca:
Er sagte: "Und was weiß ich von dem, was sie tun?
Rusça:
Он сказал: "Не мне знать о том, что они совершают.
Açıklama:

in ḥisâbühüm illâ `alâ rabbî lev teş`urûn.
Arapça:
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
Türkçe:
"Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!
Diyanet Vakfı:
Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!
İngilizce:
Their account is only with my Lord, if ye could (but) understand.
Fransızca:
Leur compte n'incombe qu'à mon Seigneur. Si seulement vous êtes conscients.
Almanca:
Deren Abrechnung obliegt nur meinem HERRN, würdet ihr nur merken!
Rusça:
Только мой Господь предъявит им счет, если бы вы только понимали.
Açıklama:

vemâ ene biṭâridi-lmü'minîn.
Arapça:
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ
Türkçe:
"Ben iman etmiş insanları kovamam."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim.
Diyanet Vakfı:
Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.
İngilizce:
I am not one to drive away those who believe.
Fransızca:
Je ne suis pas celui qui repousse les croyants.
Almanca:
Und ich bin kein Vertreiber der Mumin!
Rusça:
Я не стану прогонять верующих.
Açıklama:

in ene illâ neẕîrum mübîn.
Arapça:
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Türkçe:
"Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
Diyanet Vakfı:
Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
İngilizce:
I am sent only to warn plainly in public.
Fransızca:
Je ne suis qu'un avertisseur explicite".
Almanca:
Ich bin doch nur ein erläuternder Warner!"
Rusça:
Я - всего лишь предостерегающий и разъясняющий увещеватель".
Açıklama:

ḳâlû leil lem tentehi yâ nûḥu letekûnenne mine-lmercûmîn.
Arapça:
قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
Türkçe:
Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!"
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!
İngilizce:
They said: "If thou desist not, O Noah! thou shalt be stoned (to death)."
Fransızca:
Ils dirent : "Si tu ne cesses pas, Noé, tu seras certainement du nombre des lapidés ! "
Almanca:
Sie sagten: "Solltest du nicht aufhören, du Nuh! - dann wirst du gewiß von den Gesteinigten sein."
Rusça:
Они сказали: "О Нух (Ной)! Если ты не прекратишь, то непременно окажешься одним из тех, кого побили камнями".
Açıklama:

ḳâle rabbi inne ḳavmî keẕẕebûn.
Arapça:
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
Türkçe:
Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumum beni yalanladı."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti."
Diyanet Vakfı:
Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.
İngilizce:
He said: "O my Lord! truly my people have rejected me.
Fransızca:
Il dit : "ô mon Seigneur, mon peuple me traite de menteur.
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Meine Leute bezichtigten mich der Lüge,
Rusça:
Он сказал: "Господи! Мой народ счел меня лжецом.
Açıklama:

feftaḥ beynî vebeynehüm fetḥav veneccinî vemem me`iye mine-lmü'minîn.
Arapça:
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Türkçe:
"Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.
Diyanet Vakfı:
Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.
İngilizce:
Judge Thou, then, between me and them openly, and deliver me and those of the Believers who are with me.
Fransızca:
Tranche donc clairement entre eux et moi : et sauve-moi ainsi que ceux des croyants qui sont avec moi".
Almanca:
so urteile zwischen mir und ihnen eine Urteilung und errette mich und alle, die mit mir von den Mumin sind."
Rusça:
Рассуди же нас окончательно и спаси меня и тех верующих, которые со мной".
Açıklama:

feenceynâhü vemem me`ahû fi-lfülki-lmeşḥûn.
Arapça:
فَأَنجَيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Türkçe:
Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.
İngilizce:
So We delivered him and those with him, in the Ark filled (with all creatures).
Fransızca:
Nous le sauvâmes donc, de même que ceux qui étaient avec lui dans l'arche, pleinement chargée.
Almanca:
Dann erretteten WIR ihn und alle, die mit ihm waren, im beladenen Schiff.
Rusça:
Мы спасли его и тех, кто был с ним, в переполненном ковчеге,
Açıklama:
Sayfalar
