Ash-Shuara—الشعراء

 
00:00

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Arapça:

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

Türkçe:

"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Diyanet Vakfı:

Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

İngilizce:

So fear Allah, and obey me.

Fransızca:

Craignez Allah donc, et obéissez-moi".

Almanca:

So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir."

Rusça:

Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû enü'minü leke vettebe`ake-l'erẕelûn.

Arapça:

۞ قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ

Türkçe:

Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?

Diyanet Vakfı:

Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tabi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!

İngilizce:

They said: "Shall we believe in thee when it is the meanest that follow thee?"

Fransızca:

Ils dirent : "Croirons-nous en toi, alors que ce sont les plus vils qui te suivent ? "

Almanca:

Sie sagten: "Sollen wir etwa dir gegenüber den Iman verinnerlichen, während dir die Nichtgeachteten folgten?!"

Rusça:

Они сказали: "Неужели мы поверим тебе, если за тобой последовали самые жалкие люди?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn.

Arapça:

قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Türkçe:

Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur."

Diyanet Vakfı:

Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.

İngilizce:

He said: "And what do I know as to what they do?

Fransızca:

Il dit : "Je ne sais pas ce que ceux-là faisaient.

Almanca:

Er sagte: "Und was weiß ich von dem, was sie tun?

Rusça:

Он сказал: "Не мне знать о том, что они совершают.

Açıklama:
 
00:00

in ḥisâbühüm illâ `alâ rabbî lev teş`urûn.

Arapça:

إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ

Türkçe:

"Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!

Diyanet Vakfı:

Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!

İngilizce:

Their account is only with my Lord, if ye could (but) understand.

Fransızca:

Leur compte n'incombe qu'à mon Seigneur. Si seulement vous êtes conscients.

Almanca:

Deren Abrechnung obliegt nur meinem HERRN, würdet ihr nur merken!

Rusça:

Только мой Господь предъявит им счет, если бы вы только понимали.

Açıklama:
 
00:00

vemâ ene biṭâridi-lmü'minîn.

Arapça:

وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ

Türkçe:

"Ben iman etmiş insanları kovamam."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim.

Diyanet Vakfı:

Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.

İngilizce:

I am not one to drive away those who believe.

Fransızca:

Je ne suis pas celui qui repousse les croyants.

Almanca:

Und ich bin kein Vertreiber der Mumin!

Rusça:

Я не стану прогонять верующих.

Açıklama:
 
00:00

in ene illâ neẕîrum mübîn.

Arapça:

إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ

Türkçe:

"Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

Diyanet Vakfı:

Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

İngilizce:

I am sent only to warn plainly in public.

Fransızca:

Je ne suis qu'un avertisseur explicite".

Almanca:

Ich bin doch nur ein erläuternder Warner!"

Rusça:

Я - всего лишь предостерегающий и разъясняющий увещеватель".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû leil lem tentehi yâ nûḥu letekûnenne mine-lmercûmîn.

Arapça:

قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ

Türkçe:

Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!"

Diyanet Vakfı:

Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!

İngilizce:

They said: "If thou desist not, O Noah! thou shalt be stoned (to death)."

Fransızca:

Ils dirent : "Si tu ne cesses pas, Noé, tu seras certainement du nombre des lapidés ! "

Almanca:

Sie sagten: "Solltest du nicht aufhören, du Nuh! - dann wirst du gewiß von den Gesteinigten sein."

Rusça:

Они сказали: "О Нух (Ной)! Если ты не прекратишь, то непременно окажешься одним из тех, кого побили камнями".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle rabbi inne ḳavmî keẕẕebûn.

Arapça:

قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ

Türkçe:

Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumum beni yalanladı."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti."

Diyanet Vakfı:

Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.

İngilizce:

He said: "O my Lord! truly my people have rejected me.

Fransızca:

Il dit : "ô mon Seigneur, mon peuple me traite de menteur.

Almanca:

Er sagte: "Mein HERR! Meine Leute bezichtigten mich der Lüge,

Rusça:

Он сказал: "Господи! Мой народ счел меня лжецом.

Açıklama:
 
00:00

feftaḥ beynî vebeynehüm fetḥav veneccinî vemem me`iye mine-lmü'minîn.

Arapça:

فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

Türkçe:

"Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.

Diyanet Vakfı:

Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.

İngilizce:

Judge Thou, then, between me and them openly, and deliver me and those of the Believers who are with me.

Fransızca:

Tranche donc clairement entre eux et moi : et sauve-moi ainsi que ceux des croyants qui sont avec moi".

Almanca:

so urteile zwischen mir und ihnen eine Urteilung und errette mich und alle, die mit mir von den Mumin sind."

Rusça:

Рассуди же нас окончательно и спаси меня и тех верующих, которые со мной".

Açıklama:
 
00:00

feenceynâhü vemem me`ahû fi-lfülki-lmeşḥûn.

Arapça:

فَأَنجَيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

Türkçe:

Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.

Diyanet Vakfı:

Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.

İngilizce:

So We delivered him and those with him, in the Ark filled (with all creatures).

Fransızca:

Nous le sauvâmes donc, de même que ceux qui étaient avec lui dans l'arche, pleinement chargée.

Almanca:

Dann erretteten WIR ihn und alle, die mit ihm waren, im beladenen Schiff.

Rusça:

Мы спасли его и тех, кто был с ним, в переполненном ковчеге,

Açıklama:

Sayfalar

Ash-Shuara—الشعراء beslemesine abone olun.