Cuz 19

 
00:00

feyeḳûlû hel naḥnü münżarûn.

Arapça:

فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ

Türkçe:

O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.

Diyanet Vakfı:

O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

İngilizce:

Then they will say: "Shall we be respited?"

Fransızca:

alors ils diront : "Est-ce qu'on va nous donner du répit ? "

Almanca:

Dann sagen sie: "Wird uns ein Aufschub gewährt?!"

Rusça:

Тогда они скажут: "Предоставят ли нам отсрочку?"

Açıklama:
 
00:00

efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.

Arapça:

أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ

Türkçe:

Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.

Diyanet Vakfı:

(Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

İngilizce:

Do they then ask for Our Penalty to be hastened on?

Fransızca:

Est-ce qu'ils cherchent à hâter Notre châtiment ?

Almanca:

Wollen sie etwa Eile mit Unserer Peinigung fordern?!

Rusça:

Неужели они торопят мучения от Нас?

Açıklama:
 
00:00

eferaeyte im metta`nâhüm sinîn.

Arapça:

أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ

Türkçe:

Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,

Diyanet Vakfı:

Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak.

İngilizce:

Seest thou? If We do let them enjoy (this life) for a few years,

Fransızca:

Vois-tu si Nous leur permettions de jouir, des années durant,

Almanca:

Wie siehst du es, würden WIR ihnen für Jahre Genuß gewähren,

Rusça:

Знаешь ли ты, что если Мы позволим им пользоваться благами многие годы,

Açıklama:
 
00:00

ŝümme câehüm mâ kânû yû`adûn.

Arapça:

ثُمَّ جَاءَهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ

Türkçe:

Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,

Diyanet Vakfı:

Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!

İngilizce:

Yet there comes to them at length the (Punishment) which they were promised!

Fransızca:

et qu'ensuite leur arrive ce dont on les menaçait,

Almanca:

dann käme zu ihnen das, was ihnen angedroht wurde,

Rusça:

после чего к ним явится то, что им было обещано,

Açıklama:
 
00:00

mâ agnâ `anhüm mâ kânû yümette`ûn.

Arapça:

مَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ

Türkçe:

O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.

Diyanet Vakfı:

Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.

İngilizce:

It will profit them not that they enjoyed (this life)!

Fransızca:

les jouissances qu'on leur a permises ne leur serviraient à rien.

Almanca:

würde ihnen dann nützen, was sie zu genießen pflegten?!

Rusça:

то все, чем им было позволено пользоваться, не принесет им никакой пользы?

Açıklama:
 
00:00

vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ lehâ münẕirûn.

Arapça:

وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ

Türkçe:

Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

Diyanet Vakfı:

Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

İngilizce:

Never did We destroy a population, but had its warners -

Fransızca:

Et Nous ne faisons pas périr de cité avant qu'elle n'ait eu des avertisseurs,

Almanca:

Und WIR richteten keine Ortschaft, ohne daß es für sie Warner gab,

Rusça:

Мы не губили ни одного селения, в котором предостерегающие увещеватели не побывали

Açıklama:
 
00:00

ẕikrâ. vemâ künnâ żâlimîn.

Arapça:

ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ

Türkçe:

Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.

Diyanet Vakfı:

(Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir.

İngilizce:

By way of reminder; and We never are unjust.

Fransızca:

[à titre de] rappel, et Nous ne sommes pas injuste.

Almanca:

als Erinnerung. Und WIR waren nie Ungerechte!

Rusça:

с назиданиями. Мы не были несправедливы.

Açıklama:
 
00:00

vemâ tenezzelet bihi-şşeyâṭîn.

Arapça:

وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ

Türkçe:

Onu şeytanlar indirmedi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.

Diyanet Vakfı:

O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi.

İngilizce:

No evil ones have brought down this (Revelation):

Fransızca:

Et ce ne sont point les diables qui sont descendus avec ceci (le Coran) :

Almanca:

Und mit ihm kamen keine Satane herunter!

Rusça:

Дьяволы не нисходили с ним (Кораном).

Açıklama:
 
00:00

vemâ yembegî lehüm vemâ yesteṭî`ûn.

Arapça:

وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ

Türkçe:

Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.

Diyanet Vakfı:

Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.

İngilizce:

It would neither suit them nor would they be able (to produce it).

Fransızca:

cela ne leur convient pas; et ils n'auraient pu le faire.

Almanca:

Und es steht ihnen nicht zu und sie vermögen es nicht.

Rusça:

Это не подобает им, и они не способны на это.

Açıklama:
 
00:00

innehüm `ani-ssem`i lema`zûlûn.

Arapça:

إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ

Türkçe:

Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

İngilizce:

Indeed they have been removed far from even (a chance of) hearing it.

Fransızca:

Car ils sont écartés de toute écoute (du message divin).

Almanca:

Gewiß, sie sind vom Hören doch ausgeschlossen.

Rusça:

Они отстранены от прислушивания к нему.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 19 beslemesine abone olun.