Cuz 19

 
00:00

nezele bihi-rrûḥu-l'emîn.

Arapça:

نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ

Türkçe:

O güvenilir Rûh indirdi onu,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Resulüm!) Onu Rûhu'lemin (Cebrail) indirdi;

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Onu Ruhu'l-emin (Cebrail) indirdi.

İngilizce:

With it came down the spirit of Faith and Truth-

Fransızca:

et l'Esprit fidèle est descendu avec cela

Almanca:

Mit ihm kam Ar-ruhul-amin herunter

Rusça:

Верный Дух (Джибрил) сошел с ним

Açıklama:
 
00:00

`alâ ḳalbike litekûne mine-lmünẕirîn.

Arapça:

عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ

Türkçe:

Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;

Diyanet Vakfı:

Senin kalbine; uyarıcılardan olman için,

İngilizce:

To thy heart and mind, that thou mayest admonish.

Fransızca:

sur ton cœur, pour que tu sois du nombre des avertisseurs,

Almanca:

auf dein Herz, damit du von den Warnenden wirst,

Rusça:

на твое сердце, чтобы ты стал одним из тех, кто предостерегает.

Açıklama:
 
00:00

bilisânin `arabiyyim mübîn.

Arapça:

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ

Türkçe:

Açık-seçik Arapça bir dille indirdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Açık parlak bir Arapça lisan ile.

Diyanet Vakfı:

Apaçık Arapça bir dille.

İngilizce:

In the perspicuous Arabic tongue.

Fransızca:

en une langue arabe très claire.

Almanca:

mit einer erläuternden arabischen Sprache.

Rusça:

Оно ниспослано на ясном арабском языке

Açıklama:
 
00:00

veinnehû lefî zübüri-l'evvelîn.

Arapça:

وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ

Türkçe:

O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı.

Diyanet Vakfı:

O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.

İngilizce:

Without doubt it is (announced) in the mystic Books of former peoples.

Fransızca:

Et ceci était déjà mentionné dans les écrits des anciens (envoyés).

Almanca:

Und gewiß, er ist doch in den Schriften der Früheren.

Rusça:

и упоминается в Писаниях древних народов.

Açıklama:
 
00:00

evelem yekül lehüm âyeten ey ya`lemehû `ulemâü benî isrâîl.

Arapça:

أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ

Türkçe:

Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?

Diyanet Vakfı:

Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

İngilizce:

Is it not a Sign to them that the Learned of the Children of Israel knew it (as true)?

Fransızca:

N'est-ce pas pour eux un signe, que les savants des Enfants d'Israël le sachent ?

Almanca:

Gab es für sie etwa keine Aya, daß die Gelehrten der Kinder Israils ihn kennen?!

Rusça:

Разве для них не является знамением то, что ученые сынов Исраила (Израиля) знают его?

Açıklama:
 
00:00

velev nezzelnâhü `alâ ba`ḍi-l'a`cemîn.

Arapça:

وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَىٰ بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ

Türkçe:

Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.

Diyanet Vakfı:

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,

İngilizce:

Had We revealed it to any of the non-Arabs,

Fransızca:

Si Nous l'avions fait descendre sur quelqu'un des non-Arabes,

Almanca:

Und hätten WIR ihn manchen der Nichtaraber hinabgesandt,

Rusça:

Если бы Мы ниспослали его кому-либо из неарабов

Açıklama:
 
00:00

feḳara'ehû `aleyhim mâ kânû bihî mü'minîn.

Arapça:

فَقَرَأَهُ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ

Türkçe:

O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.

Diyanet Vakfı:

Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.

İngilizce:

And had he recited it to them, they would not have believed in it.

Fransızca:

et que celui-ci le leur eut récité, ils n'y auraient pas cru.

Almanca:

und hätte er ihnen ihn vorgetragen, würden sie keineMumin an ihn sein.

Rusça:

и если бы он прочел его им, то они не уверовали бы в него.

Açıklama:
 
00:00

keẕâlike seleknâhü fî ḳulûbi-lmücrimîn.

Arapça:

كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ

Türkçe:

Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Diyanet Vakfı:

Onu günahkarların kalplerine böyle soktuk.

İngilizce:

Thus have We caused it to enter the hearts of the sinners.

Fransızca:

Ainsi l'avons Nous fait pénétrer [le doute] dans les coeurs des criminels;

Almanca:

Solcherart ließen WIR ihn in die Herzen der schwer Verfehlenden eindringen,

Rusça:

Так Мы внедряем его (неверие) в сердца грешников.

Açıklama:
 
00:00

lâ yü'minûne bihî ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.

Arapça:

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ

Türkçe:

Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Diyanet Vakfı:

Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

İngilizce:

They will not believe in it until they see the grievous Penalty;

Fransızca:

mais ils n'y [le Coran] croiront pas avant de voir le châtiment douloureux,

Almanca:

sie verinnerlichen den Iman an ihn nicht, bis sie die qualvolle Peinigung erfahren.

Rusça:

Они не уверуют в него, пока не увидят мучительные страдания.

Açıklama:
 
00:00

feye'tiyehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Arapça:

فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Türkçe:

O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

Diyanet Vakfı:

İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

İngilizce:

But the (Penalty) will come to them of a sudden, while they perceive it not;

Fransızca:

qui viendra sur eux soudain, sans qu'ils s'en rendent compte;

Almanca:

Dann kommt sie zu ihnen plötzlich, während sie es nicht bemerken.

Rusça:

Они постигнут их неожиданно, так что они даже не почувствуют этого.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 19 beslemesine abone olun.