Cuz 19

 
00:00

veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fesâe meṭaru-lmünẕerîn.

Arapça:

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنذَرِينَ

Türkçe:

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!

Diyanet Vakfı:

Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!

İngilizce:

We rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)!

Fransızca:

et Nous fîmes pleuvoir sur eux une pluie (de pierres). Et quelle pluie fatale pour ceux qui sont avertis !

Almanca:

Und WIR ließen sie mit Regen beregnen. Also schlimm ist der Regen der Gewarnten.

Rusça:

и пролили на них дождь. Как же пагубен дождь тех, кого предостерегали!

Açıklama:
 
00:00

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Arapça:

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Türkçe:

Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet Vakfı:

Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.

İngilizce:

Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.

Fransızca:

Voilà bien là un prodige. Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.

Almanca:

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Rusça:

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Açıklama:
 
00:00

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Arapça:

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Türkçe:

Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

İngilizce:

And verily thy Lord is He, the Exalted in Might Most Merciful.

Fransızca:

Et ton Seigneur, c'est en vérité Lui le Tout Puissant, le Très Miséricordieux.

Almanca:

Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige.

Rusça:

Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.

Açıklama:
 
00:00

keẕẕebe aṣḥâbü-l'eyketi-lmürselîn.

Arapça:

كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ

Türkçe:

Eyke halkı da elçileri yalanladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Diyanet Vakfı:

Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.

İngilizce:

The Companions of the Wood rejected the messengers.

Fransızca:

Les gens d'Al-Aïka traitèrent de menteurs les Messagers .

Almanca:

Die Weggenossen von Al-aika haben den Gesandten der Lüge bezichtigt.

Rusça:

Жители Айки сочли лжецами посланников.

Açıklama:
 
00:00

iẕ ḳâle lehüm şu`aybün elâ tetteḳûn.

Arapça:

إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ

Türkçe:

Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

Diyanet Vakfı:

Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

İngilizce:

Behold, Shu'aib said to them: "Will ye not fear (Allah)?

Fransızca:

Lorsque Chuaïb leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah]".

Almanca:

Als ihnen Schu'aib sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?

Rusça:

Вот Шуейб сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?

Açıklama:
 
00:00

innî leküm rasûlün emîn.

Arapça:

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

Türkçe:

"Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.

Diyanet Vakfı:

Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

İngilizce:

I am to you a messenger worthy of all trust.

Fransızca:

Je suis pour vous un messager digne de confiance.

Almanca:

Ich bin für euch ein treuer Gesandter,

Rusça:

Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.

Açıklama:
 
00:00

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Arapça:

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

Türkçe:

"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Diyanet Vakfı:

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

İngilizce:

So fear Allah and obey me.

Fransızca:

Craignez Allah donc et obéissez-moi,

Almanca:

so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.

Rusça:

Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.

Açıklama:
 
00:00

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Arapça:

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

"Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir.

Diyanet Vakfı:

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

İngilizce:

No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.

Fransızca:

et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.

Almanca:

Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur Dem HERRN aller Schöpfung.

Rusça:

Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.

Açıklama:
 
00:00

evfü-lkeyle velâ tekûnû mine-lmuḫsirîn.

Arapça:

۞ أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ

Türkçe:

"Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın.

Diyanet Vakfı:

Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.

İngilizce:

Give just measure, and cause no loss (to others by fraud).

Fransızca:

Donnez la pleine mesure et n'en faites rien perdre [aux gens].

Almanca:

Und gebt volles Maß, und seid nicht von den Abziehenden!

Rusça:

Наполняйте меру полностью и не будьте одними из тех, кто наносит урон.

Açıklama:
 
00:00

vezinû bilḳisṭâsi-lmüsteḳîm.

Arapça:

وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ

Türkçe:

"Doğru-düzgün terazi ile tartın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve doğru terazi ile tartın.

Diyanet Vakfı:

Doğru terazi ile tartın.

İngilizce:

And weigh with scales true and upright.

Fransızca:

et pesez avec une balance exacte.

Almanca:

Und wägt mit der richtigen Waage!

Rusça:

Взвешивайте на точных весах.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 19 beslemesine abone olun.