Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

26

Sûredeki Ayet No: 

174

Ayet No: 

3106

Sayfa No: 

374

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Çeviriyazı: 

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet İşleri: 

Şüphesiz bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Şaban Piriş: 

İşte bunda da bir ayet/ibret vardır. Buna rağmen onların çoğu mümin değillerdir.

Edip Yüksel: 

Bunda bir ders var; ancak çokları inanmaz.

Ali Bulaç: 

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Suat Yıldırım: 

Elbette bunda alınacak ibret vardır. Fakat onların ekserisi ders alıp da iman etmezler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların çokları mü´minler olmadı.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.

Bekir Sadak: 

26:177

İbni Kesir: 

Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü´minler olmadı.

Adem Uğur: 

Elbet bunda büyük bir ibret vardır

İskender Ali Mihr: 

Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet (ibret) vardır. Ve onların çoğu mü´min olmadılar (Allah´a ulaşmayı dilemediler).

Celal Yıldırım: 

Şüphesiz ki bunda bir ibret ve öğüt vardır

Tefhim ul Kuran: 

Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Fransızca: 

Voilà bien là un prodige. Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.

İspanyolca: 

Ciertamente, hay en ello un signo, pero la mayoría no creen.

İtalyanca: 

Questo è certo un segno! Ma la maggior parte di loro non crede.

Almanca: 

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Çince: 

在此中确有一个迹象,但他们大半不是信道的。

Hollandaca: 

Waarlijk, hierin was een teeken; maar het grootste deel hunner geloofde niet.

Rusça: 

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Somalice: 

Taasna waxaa ku Sugan Calaamad, Badankoodna ma aha kuwo Rumayn.

Swahilice: 

Hakika katika hayo ipo Ishara. Na hawakuwa wengi wao wenye kuamini.

Uygurca: 

بۇنىڭدا ئەلۋەتتە (چوڭ) بىر ئىبرەت بار، ئۇلارنىڭ تولىسى ئىمان ئېيتقۇچى بولمىدى

Japonca: 

本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。

Arapça (Ürdün): 

«إن في ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين».

Hintçe: 

उन पर क्या बड़ी बारिश हुई इस वाक़िये में भी एक बड़ी इबरत है और इनमें से बहुतेरे ईमान लाने वाले ही न थे

Tayca: 

แท้จริงในการนี้ย่อมเป็นสัญญาณหนึ่งอย่างแน่นอน แต่ส่วนมากของพวกเขาไม่เป็นผู้ศรัทธา

İbranice: 

אכן בזה אות, אך רובם לא יאמינו

Hırvatça: 

U tome je, zaista, znak, ali većina njih ne vjeruje,

Rumence: 

Întru aceasta este un semn, însă cei mai mulţi nu sunt credincioşi.

Transliteration: 

Inna fee thalika laayatan wama kana aktharuhum mumineena

Türkçe: 

Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.

Sahih International: 

Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers.

İngilizce: 

Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.

Azerbaycanca: 

Şübhəsiz ki, bunda (Lutun bu hekayətində) bir ibrət vardır. Halbuki onların əksəriyyəti iman gətirmədi.

Süleyman Ateş: 

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

Diyanet Vakfı: 

Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.

Erhan Aktaş: 

Kuşkusuz bunda(1) bir âyet(2) vardır. Ama onların çoğu îmân edenlerden olmadı.

Kral Fahd: 

Elbet bunda büyük bir ibret vardır fakat çokları iman etmezler.

Hasan Basri Çantay: 

Şübhesiz bunda elbette bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.

Muhammed Esed: 

Bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; onlardan çoğu (buna) inanmasalar da...

Gültekin Onan: 

Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

Ali Fikri Yavuz: 

Muhakkak ki bunda (onlara yaptığımız helâk işinde), arkalarından gelecekler için büyük bir ibret vardır

Portekizce: 

Sabei que nisto há um sinal; porém, a maioria deles não crê.

İsveççe: 

I detta ligger förvisso ett budskap [till människorna], men de flesta av dem vill inte tro.

Farsça: 

بی تردید در این سرگذشت عبرتی بزرگ وجود دارد و قوم لوط بیشترشان مؤمن نبودند،

Kürtçe: 

بەڕاستی لەمەدا (باسکرا) پەندێکی گەورە ھەیە بەڵام زۆربەیان باوەڕدار نەبوون

Özbekçe: 

Албатта, бунда оят-белги бор. Лекин кўплари мўмин бўлмадилар.

Malayca: 

Sesungguhnya peristiwa yang demikian, mengandungi satu tanda (yang membuktikan kekuasaan Allah); dan dalam pada itu, kebanyakan mereka tidak juga mahu beriman.

Arnavutça: 

Me të vërtetë, në këtë ka argument (këshillë), por shumica e tyre nuk janë besimtarë,

Bulgarca: 

И колко лош бе дъждът за предупредените!

Sırpça: 

То је заиста доказ, али већина њих не верује.

Çekçe: 

A věru je v tomto znamení, však většina z nich nevěří.

Urduca: 

یقیناً اس میں ایک نشانی ہے، مگر اِن میں سے اکثر ماننے والے نہیں

Tacikçe: 

Албатта дар ин ибратест ва бештаринашон имон наёварданд.

Tatarca: 

Боларның һәлак булуында да гыйбрәт бар, аларның күпләре ышанучылардан булмадылар.

Endonezyaca: 

Sesunguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat bukti-bukti yang nyata. Dan adalah kebanyakan mereka tidak beriman.

Amharca: 

በዚህ ውስጥ አስደናቂ ተዓምር አልለበት፡፡ አብዛኞቻቸውም ምእመናን አልነበሩም፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக இதில் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது. இன்னும், அவர்களில் அதிகமானவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக இல்லை.

Korece: 

실로 이 안에는 하나의 예 증이 있으나 그들 대다수는 믿지 아니 하였더라

Vietnamca: 

Quả thật, trong sự việc đó là một dấu hiệu (bài học cho những ai phủ nhận và không vâng lời các vị Thiên Sứ của Allah); tuy nhiên, đa số bọn họ không có đức tin.