Cuz 16

 
00:00

felâ yeṣuddenneke `anhâ mel lâ yü'minü bihâ vettebe`a hevâhü feterdâ.

Arapça:

فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَن لَّا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ

Türkçe:

"O halde ona inanmayıp keyfi peşinde giden, seni ondan yüz geri etmesin. Yoksa perişan olursun."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sakın kıyamete inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun.

Diyanet Vakfı:

Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!

İngilizce:

Therefore let not such as believe not therein but follow their own lusts, divert thee therefrom, lest thou perish!..

Fransızca:

Que celui qui n'y croit pas et qui suit sa propre passion ne t'en détourne pas. Sinon tu périras.

Almanca:

So soll dich von ihr nicht abwenden derjenige, der an sie keinen Iman verinnerlicht und seinen Neigungen folgt, sonst gehst du zugrunde.

Rusça:

Пусть не отворачивает тебя от него тот, кто не верует в него и потакает своим желаниям, а не то ты погибнешь.

Açıklama:
 
00:00

vemâ tilke biyemînike yâ mûsâ.

Arapça:

وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ

Türkçe:

"Nedir o sağ elindeki ey Mûsa?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey Musa! Sağ elindeki nedir?

Diyanet Vakfı:

Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?

İngilizce:

And what is that in the right hand, O Moses?

Fransızca:

Et qu'est-ce qu'il y a dans ta main droite, ô Moïse ? "

Almanca:

Und was ist dies in deiner Rechten, Musa?!"

Rusça:

Что у тебя в правой руке, о Муса (Моисей)?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâle hiye `aṣây. etevekkeü `aleyhâ veehüşşü bihâ `alâ ganemî veliye fîhâ meâribü uḫrâ.

Arapça:

قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ

Türkçe:

Cevap verdi: "O, benim asamdır. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma ağaçtan yaprak indiririm. Onda, işime yarayan başka özellikler de vardır."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Musa dedi: "O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var"

Diyanet Vakfı:

O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır.

İngilizce:

He said, "It is my rod: on it I lean; with it I beat down fodder for my flocks; and in it I find other uses."

Fransızca:

Il dit : "C'est mon bâton sur lequel je m'appuie, qui me sert à effeuiller (les arbres) pour mes moutons et j'en fais d'autres usages".

Almanca:

Er sagte: "Es ist mein Stock, auf den stütze ich mich und mit ihm treibe ich meine Schafe zusammen. Und damit habe ich noch andere Verwendung."

Rusça:

Он сказал: "Это - мой посох. Я опираюсь на него и сбиваю им листья для моих овец (или отгоняю им моих овец). Я нахожу ему и другое применение".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle elḳihâ yâ mûsâ.

Arapça:

قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ

Türkçe:

Buyurdu: "Yere at onu ey Mûsa!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah: "Ey Musa! onu (yere) bırak"dedi.

Diyanet Vakfı:

Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi.

İngilizce:

(Allah) said, "Throw it, O Moses!"

Fransızca:

[Allah lui] dit : "Jette-le, ô Moïse".

Almanca:

ER sagte: "Wirf ihn hin, Musa!"

Rusça:

Он сказал: "О Муса (Моисей)! Брось его".

Açıklama:
 
00:00

feelḳâhâ feiẕâ hiye ḥayyetün tes`â.

Arapça:

فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ

Türkçe:

O da onu attı. Bir de ne görsün, bir yılan olmuş o, koşuyor...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.

Diyanet Vakfı:

Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi!

İngilizce:

He threw it, and behold! It was a snake, active in motion.

Fransızca:

Il le jeta : et le voici un serpent qui rampait.

Almanca:

Sogleich warf er ihn hin, und er wurde zu einer Schlange, die umherglitt.

Rusça:

Он бросил посох, и тот превратился в змею, которая быстро двигалась.

Açıklama:
 
00:00

ḳâle ḫuẕhâ velâ teḫaf. senü`îdühâ sîratehe-l'ûlâ.

Arapça:

قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ

Türkçe:

Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceğiz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"

Diyanet Vakfı:

Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.

İngilizce:

(Allah) said, "Seize it, and fear not: We shall return it at once to its former condition"..

Fransızca:

[Allah] dit : "Saisis-le et ne crains rien : Nous le ramènerons à son premier état.

Almanca:

ER sagte: "Nimm sie auf und fürchte dich nicht! WIR werden sie in ihre vorherige Gestalt zurückverwandeln.

Rusça:

Он сказал: "Возьми ее и не бойся. Мы вернем ее в прежнее состояние.

Açıklama:
 
00:00

vaḍmüm yedeke ilâ cenâḥike taḫruc beyḍâe min gayri sûin âyeten uḫrâ.

Arapça:

وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ

Türkçe:

"Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çıksın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın.

Diyanet Vakfı:

Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.

İngilizce:

Now draw thy hand close to thy side: It shall come forth white (and shining), without harm (or stain),- as another Sign,-

Fransızca:

Et serre ta main sous ton aisselle : elle en sortira blanche sans aucun mal, et ce sera là un autre prodige,

Almanca:

Und führe deine Hand zu deiner Seite heran, kommt sie hell unversehrt heraus als eine zweite Aya,

Rusça:

Прижми свою руку к боку, и она выйдет белой, без следов болезни. Вот тебе еще одно знамение!

Açıklama:
 
00:00

linüriyeke min âyâtine-lkübrâ.

Arapça:

لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى

Türkçe:

"Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.

Diyanet Vakfı:

Ta ki, sana, (böylece) en büyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim.

İngilizce:

In order that We may show thee (two) of our Greater Signs.

Fransızca:

afin que Nous te fassions voir de Nos prodiges les plus importants.

Almanca:

damit WIR dir manche von Unseren großen Ayat zeigen.

Rusça:

Мы покажем тебе некоторые из Наших величайших знамений.

Açıklama:
 
00:00

iẕheb ilâ fir`avne innehû ṭagâ.

Arapça:

اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ

Türkçe:

"Firavun'a git; çünkü o, azdı."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı.

Diyanet Vakfı:

Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı.

İngilizce:

Go thou to Pharaoh, for he has indeed transgressed all bounds.

Fransızca:

Rends-toi auprès de Pharaon car il a outrepassé toute limite.

Almanca:

Gehe zu Pharao, gewiß beging er äußerstes Übertreten!"

Rusça:

Ступай к Фараону, ибо он преступил границы дозволенного".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle rabbi-şraḥ lî ṣadrî.

Arapça:

قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي

Türkçe:

Mûsa dedi: "Rabbim, göğsümü açıp genişlet;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,

Diyanet Vakfı:

Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.

İngilizce:

(Moses) said: "O my Lord! expand me my breast;

Fransızca:

[Moïse] dit : "Seigneur, ouvre-moi ma poitrine ,

Almanca:

Er sagte: "Mein HERR! Entspanne mir meine Brust,

Rusça:

Он сказал: "Господи! Раскрой для меня мою грудь!

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 16 beslemesine abone olun.