
felâ yeṣuddenneke `anhâ mel lâ yü'minü bihâ vettebe`a hevâhü feterdâ.
Arapça:
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَن لَّا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ
Türkçe:
"O halde ona inanmayıp keyfi peşinde giden, seni ondan yüz geri etmesin. Yoksa perişan olursun."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sakın kıyamete inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun.
Diyanet Vakfı:
Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!
İngilizce:
Therefore let not such as believe not therein but follow their own lusts, divert thee therefrom, lest thou perish!..
Fransızca:
Que celui qui n'y croit pas et qui suit sa propre passion ne t'en détourne pas. Sinon tu périras.
Almanca:
So soll dich von ihr nicht abwenden derjenige, der an sie keinen Iman verinnerlicht und seinen Neigungen folgt, sonst gehst du zugrunde.
Rusça:
Пусть не отворачивает тебя от него тот, кто не верует в него и потакает своим желаниям, а не то ты погибнешь.
Açıklama:

vemâ tilke biyemînike yâ mûsâ.
Arapça:
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ
Türkçe:
"Nedir o sağ elindeki ey Mûsa?"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Musa! Sağ elindeki nedir?
Diyanet Vakfı:
Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?
İngilizce:
And what is that in the right hand, O Moses?
Fransızca:
Et qu'est-ce qu'il y a dans ta main droite, ô Moïse ? "
Almanca:
Und was ist dies in deiner Rechten, Musa?!"
Rusça:
Что у тебя в правой руке, о Муса (Моисей)?"
Açıklama:

ḳâle hiye `aṣây. etevekkeü `aleyhâ veehüşşü bihâ `alâ ganemî veliye fîhâ meâribü uḫrâ.
Arapça:
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ
Türkçe:
Cevap verdi: "O, benim asamdır. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma ağaçtan yaprak indiririm. Onda, işime yarayan başka özellikler de vardır."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa dedi: "O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var"
Diyanet Vakfı:
O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır.
İngilizce:
He said, "It is my rod: on it I lean; with it I beat down fodder for my flocks; and in it I find other uses."
Fransızca:
Il dit : "C'est mon bâton sur lequel je m'appuie, qui me sert à effeuiller (les arbres) pour mes moutons et j'en fais d'autres usages".
Almanca:
Er sagte: "Es ist mein Stock, auf den stütze ich mich und mit ihm treibe ich meine Schafe zusammen. Und damit habe ich noch andere Verwendung."
Rusça:
Он сказал: "Это - мой посох. Я опираюсь на него и сбиваю им листья для моих овец (или отгоняю им моих овец). Я нахожу ему и другое применение".
Açıklama:

ḳâle elḳihâ yâ mûsâ.
Arapça:
قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ
Türkçe:
Buyurdu: "Yere at onu ey Mûsa!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah: "Ey Musa! onu (yere) bırak"dedi.
Diyanet Vakfı:
Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi.
İngilizce:
(Allah) said, "Throw it, O Moses!"
Fransızca:
[Allah lui] dit : "Jette-le, ô Moïse".
Almanca:
ER sagte: "Wirf ihn hin, Musa!"
Rusça:
Он сказал: "О Муса (Моисей)! Брось его".
Açıklama:

feelḳâhâ feiẕâ hiye ḥayyetün tes`â.
Arapça:
فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ
Türkçe:
O da onu attı. Bir de ne görsün, bir yılan olmuş o, koşuyor...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.
Diyanet Vakfı:
Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi!
İngilizce:
He threw it, and behold! It was a snake, active in motion.
Fransızca:
Il le jeta : et le voici un serpent qui rampait.
Almanca:
Sogleich warf er ihn hin, und er wurde zu einer Schlange, die umherglitt.
Rusça:
Он бросил посох, и тот превратился в змею, которая быстро двигалась.
Açıklama:

ḳâle ḫuẕhâ velâ teḫaf. senü`îdühâ sîratehe-l'ûlâ.
Arapça:
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ
Türkçe:
Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceğiz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"
Diyanet Vakfı:
Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.
İngilizce:
(Allah) said, "Seize it, and fear not: We shall return it at once to its former condition"..
Fransızca:
[Allah] dit : "Saisis-le et ne crains rien : Nous le ramènerons à son premier état.
Almanca:
ER sagte: "Nimm sie auf und fürchte dich nicht! WIR werden sie in ihre vorherige Gestalt zurückverwandeln.
Rusça:
Он сказал: "Возьми ее и не бойся. Мы вернем ее в прежнее состояние.
Açıklama:

vaḍmüm yedeke ilâ cenâḥike taḫruc beyḍâe min gayri sûin âyeten uḫrâ.
Arapça:
وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ
Türkçe:
"Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çıksın."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın.
Diyanet Vakfı:
Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.
İngilizce:
Now draw thy hand close to thy side: It shall come forth white (and shining), without harm (or stain),- as another Sign,-
Fransızca:
Et serre ta main sous ton aisselle : elle en sortira blanche sans aucun mal, et ce sera là un autre prodige,
Almanca:
Und führe deine Hand zu deiner Seite heran, kommt sie hell unversehrt heraus als eine zweite Aya,
Rusça:
Прижми свою руку к боку, и она выйдет белой, без следов болезни. Вот тебе еще одно знамение!
Açıklama:

linüriyeke min âyâtine-lkübrâ.
Arapça:
لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى
Türkçe:
"Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.
Diyanet Vakfı:
Ta ki, sana, (böylece) en büyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim.
İngilizce:
In order that We may show thee (two) of our Greater Signs.
Fransızca:
afin que Nous te fassions voir de Nos prodiges les plus importants.
Almanca:
damit WIR dir manche von Unseren großen Ayat zeigen.
Rusça:
Мы покажем тебе некоторые из Наших величайших знамений.
Açıklama:

iẕheb ilâ fir`avne innehû ṭagâ.
Arapça:
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ
Türkçe:
"Firavun'a git; çünkü o, azdı."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı.
Diyanet Vakfı:
Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı.
İngilizce:
Go thou to Pharaoh, for he has indeed transgressed all bounds.
Fransızca:
Rends-toi auprès de Pharaon car il a outrepassé toute limite.
Almanca:
Gehe zu Pharao, gewiß beging er äußerstes Übertreten!"
Rusça:
Ступай к Фараону, ибо он преступил границы дозволенного".
Açıklama:

ḳâle rabbi-şraḥ lî ṣadrî.
Arapça:
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
Türkçe:
Mûsa dedi: "Rabbim, göğsümü açıp genişlet;
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,
Diyanet Vakfı:
Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.
İngilizce:
(Moses) said: "O my Lord! expand me my breast;
Fransızca:
[Moïse] dit : "Seigneur, ouvre-moi ma poitrine ,
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Entspanne mir meine Brust,
Rusça:
Он сказал: "Господи! Раскрой для меня мою грудь!
Açıklama:
Sayfalar
