Cuz 16

 
00:00

leḳad aḥṣâhüm ve`addehüm `addâ.

Arapça:

لَّقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا

Türkçe:

Yemin olsun, O onların hepsini kuşatmış ve tamamını tek tek saymıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

And olsun ki Allah onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır.

Diyanet Vakfı:

O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.

İngilizce:

He does take an account of them (all), and hath numbered them (all) exactly.

Fransızca:

Il les a certes dénombrés et bien comptés.

Almanca:

Gewiß, bereits kennt ER sie umfassend und zählte sie genau auf!

Rusça:

Он знает их число и пересчитал их.

Açıklama:
 
00:00

veküllühüm âtîhi yevme-lḳiyâmeti ferdâ.

Arapça:

وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا

Türkçe:

Ve onların hepsi kıyamet günü O'na tek tek gelecektir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır.

Diyanet Vakfı:

Bunların hepsi de kıyamet gününde O'nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.

İngilizce:

And everyone of them will come to Him singly on the Day of Judgment.

Fransızca:

Et au Jour de la Résurrection, chacun d'eux se rendra seul auprès de Lui.

Almanca:

Und alle kommen zu Ihm einzeln am Tag der Auferstehung.

Rusça:

Каждый из них явится к Нему в День воскресения в одиночестве.

Açıklama:
 
00:00

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti seyec`alü lehümü-rraḥmânü vuddâ.

Arapça:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا

Türkçe:

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan Allah) onları (gönüllere) sevdirecektir.

Diyanet Vakfı:

İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.

İngilizce:

On those who believe and work deeds of righteousness, will (Allah) Most Gracious bestow love.

Fransızca:

A ceux qui croient et font de bonnes oeuvres, le Tout Miséricordieux accordera Son amour .

Almanca:

Gewiß, diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, denen wird Der Allgnade Erweisende Liebe gewähren.

Rusça:

Тех, которые уверовали и совершали праведные деяния, Милостивый одарит любовью.

Açıklama:
 
00:00

feinnemâ yessernâhü bilisânike litübeşşira bihi-lmütteḳîne vetünẕira bihî ḳavmel lüddâ.

Arapça:

فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا

Türkçe:

Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Ey Muhammed!) Biz Kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.

İngilizce:

So have We made the (Qur'an) easy in thine own tongue, that with it thou mayest give Glad Tidings to the righteous, and warnings to people given to contention.

Fransızca:

Nous l'avons rendu (le Coran) facile [à comprendre] en ta langue, afin que tu annonces par lui la bonne nouvelle aux gens pieux, et que, tu avertisses un peuple irréductible.

Almanca:

WIR haben ihn (den Quran) in deiner Sprache nur erleichtert, damit du mit ihm den Muttaqi frohe Botschaft überbringst und mit ihm die entschiedenen Gegner warnst.

Rusça:

Мы облегчили его (Коран) на твоем языке для того, чтобы ты обрадовал им богобоязненных людей и предостерег им злостных спорщиков.

Açıklama:
 
00:00

vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarn. hel tüḥissü minhüm min eḥadin ev tesme`u lehüm rikzâ.

Arapça:

وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا

Türkçe:

Biz onlardan önce de nice kuşaklar helâk ettik. Onlardan herhangi birini hissediyor musun, yahut onların bir iniltisini duyuyor musun?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. (Şimdi) onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?

Diyanet Vakfı:

Biz, onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emaresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?

İngilizce:

But how many (countless) generations before them have We destroyed? Canst thou find a single one of them (now) or hear (so much as) a whisper of them?

Fransızca:

Que de générations avant eux avons-Nous fait périr ! En retrouves-tu un seul individu ? ou en entends-tu le moindre murmure ?

Almanca:

Und wie viele Generationen vor ihnen haben WIR bereits zugrundegerichtet! Verspürst du etwa von ihnen irgendeinen, oder vernimmst du von ihnen etwa irgendein Geräusch?!

Rusça:

Сколько поколений до них Мы подвергли гибели! Разве ты ощущаешь присутствие кого-нибудь из них или слышишь их шепот?

Açıklama:
 
00:00

ṭâ-hâ.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طه

Türkçe:

Tâ, Hâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Tâ, Hâ,

Diyanet Vakfı:

Ta. Ha.

İngilizce:

Ta-Ha.

Fransızca:

Ta-Ha.

Almanca:

Ta-ha.

Rusça:

Та. Ха.

Açıklama:
 
00:00

mâ enzelnâ `aleyke-lḳur'âne liteşḳâ.

Arapça:

مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ

Türkçe:

Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey Muhammed! Kur'ân'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.

Diyanet Vakfı:

Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

İngilizce:

We have not sent down the Qur'an to thee to be (an occasion) for thy distress,

Fransızca:

Nous n'avons point fait descendre sur toi le Coran pour que tu sois malheureux,

Almanca:

WIR sandten dir den Quran nicht hinab, damit du dich erschöpfst.

Rusça:

Мы ниспослали тебе Коран не для того, чтобы ты стал несчастен,

Açıklama:
 
00:00

illâ teẕkiratel limey yaḫşâ.

Arapça:

إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ

Türkçe:

Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)

Diyanet Vakfı:

Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

İngilizce:

But only as an admonition to those who fear (Allah),-

Fransızca:

si ce n'est qu'un Rappel pour celui qui redoute (Allah),

Almanca:

Es ist nur eine Erinnerung für diejenigen, die Ehrfurcht haben.

Rusça:

а только в качестве назидания для тех, кто страшится.

Açıklama:
 
00:00

tenzîlem mimmen ḫaleḳa-l'arḍa vessemâvâti-l`ulâ.

Arapça:

تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى

Türkçe:

Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik.

Diyanet Vakfı:

(Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir.

İngilizce:

A revelation from Him Who created the earth and the heavens on high.

Fransızca:

(et comme) une révélation émanant de Celui qui a créé la terre et les cieux sublimes.

Almanca:

(Er ist) eine sukzessive Hinabsendung von Demjenigen, Der die Erde und die hohen Himmel erschuf.

Rusça:

Это - Ниспослание от Того, Кто сотворил землю и высокие небеса.

Açıklama:
 
00:00

erraḥmânü `ale-l`arşi-stevâ.

Arapça:

الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ

Türkçe:

O Rahman, arş üzerine egemenlik kurmuştur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu.

Diyanet Vakfı:

Rahman, Arş'a istiva etmiştir.

İngilizce:

(Allah) Most Gracious is firmly established on the throne (of authority).

Fransızca:

Le Tout Miséricordieux S'est établi "Istawa" sur le Trône .

Almanca:

ER ist Der Allgnade Erweisende, Der über Al'ahrsch komplett herrschte.

Rusça:

Милостивый вознесся на Трон (или утвердился на Троне).

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 16 beslemesine abone olun.