
leḳad aḥṣâhüm ve`addehüm `addâ.
Arapça:
لَّقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا
Türkçe:
Yemin olsun, O onların hepsini kuşatmış ve tamamını tek tek saymıştır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
And olsun ki Allah onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır.
Diyanet Vakfı:
O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.
İngilizce:
He does take an account of them (all), and hath numbered them (all) exactly.
Fransızca:
Il les a certes dénombrés et bien comptés.
Almanca:
Gewiß, bereits kennt ER sie umfassend und zählte sie genau auf!
Rusça:
Он знает их число и пересчитал их.
Açıklama:

veküllühüm âtîhi yevme-lḳiyâmeti ferdâ.
Arapça:
وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا
Türkçe:
Ve onların hepsi kıyamet günü O'na tek tek gelecektir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır.
Diyanet Vakfı:
Bunların hepsi de kıyamet gününde O'nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.
İngilizce:
And everyone of them will come to Him singly on the Day of Judgment.
Fransızca:
Et au Jour de la Résurrection, chacun d'eux se rendra seul auprès de Lui.
Almanca:
Und alle kommen zu Ihm einzeln am Tag der Auferstehung.
Rusça:
Каждый из них явится к Нему в День воскресения в одиночестве.
Açıklama:

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti seyec`alü lehümü-rraḥmânü vuddâ.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا
Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Rahman onlar için bir sevgi oluşturacaktır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan Allah) onları (gönüllere) sevdirecektir.
Diyanet Vakfı:
İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.
İngilizce:
On those who believe and work deeds of righteousness, will (Allah) Most Gracious bestow love.
Fransızca:
A ceux qui croient et font de bonnes oeuvres, le Tout Miséricordieux accordera Son amour .
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, denen wird Der Allgnade Erweisende Liebe gewähren.
Rusça:
Тех, которые уверовали и совершали праведные деяния, Милостивый одарит любовью.
Açıklama:

feinnemâ yessernâhü bilisânike litübeşşira bihi-lmütteḳîne vetünẕira bihî ḳavmel lüddâ.
Arapça:
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا
Türkçe:
Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) Biz Kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.
İngilizce:
So have We made the (Qur'an) easy in thine own tongue, that with it thou mayest give Glad Tidings to the righteous, and warnings to people given to contention.
Fransızca:
Nous l'avons rendu (le Coran) facile [à comprendre] en ta langue, afin que tu annonces par lui la bonne nouvelle aux gens pieux, et que, tu avertisses un peuple irréductible.
Almanca:
WIR haben ihn (den Quran) in deiner Sprache nur erleichtert, damit du mit ihm den Muttaqi frohe Botschaft überbringst und mit ihm die entschiedenen Gegner warnst.
Rusça:
Мы облегчили его (Коран) на твоем языке для того, чтобы ты обрадовал им богобоязненных людей и предостерег им злостных спорщиков.
Açıklama:

vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarn. hel tüḥissü minhüm min eḥadin ev tesme`u lehüm rikzâ.
Arapça:
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا
Türkçe:
Biz onlardan önce de nice kuşaklar helâk ettik. Onlardan herhangi birini hissediyor musun, yahut onların bir iniltisini duyuyor musun?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. (Şimdi) onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?
Diyanet Vakfı:
Biz, onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emaresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?
İngilizce:
But how many (countless) generations before them have We destroyed? Canst thou find a single one of them (now) or hear (so much as) a whisper of them?
Fransızca:
Que de générations avant eux avons-Nous fait périr ! En retrouves-tu un seul individu ? ou en entends-tu le moindre murmure ?
Almanca:
Und wie viele Generationen vor ihnen haben WIR bereits zugrundegerichtet! Verspürst du etwa von ihnen irgendeinen, oder vernimmst du von ihnen etwa irgendein Geräusch?!
Rusça:
Сколько поколений до них Мы подвергли гибели! Разве ты ощущаешь присутствие кого-нибудь из них или слышишь их шепот?
Açıklama:

ṭâ-hâ.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طه
Türkçe:
Tâ, Hâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tâ, Hâ,
Diyanet Vakfı:
Ta. Ha.
İngilizce:
Ta-Ha.
Fransızca:
Ta-Ha.
Almanca:
Ta-ha.
Rusça:
Та. Ха.
Açıklama:

mâ enzelnâ `aleyke-lḳur'âne liteşḳâ.
Arapça:
مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ
Türkçe:
Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Kur'ân'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
Diyanet Vakfı:
Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.
İngilizce:
We have not sent down the Qur'an to thee to be (an occasion) for thy distress,
Fransızca:
Nous n'avons point fait descendre sur toi le Coran pour que tu sois malheureux,
Almanca:
WIR sandten dir den Quran nicht hinab, damit du dich erschöpfst.
Rusça:
Мы ниспослали тебе Коран не для того, чтобы ты стал несчастен,
Açıklama:

illâ teẕkiratel limey yaḫşâ.
Arapça:
إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ
Türkçe:
Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)
Diyanet Vakfı:
Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.
İngilizce:
But only as an admonition to those who fear (Allah),-
Fransızca:
si ce n'est qu'un Rappel pour celui qui redoute (Allah),
Almanca:
Es ist nur eine Erinnerung für diejenigen, die Ehrfurcht haben.
Rusça:
а только в качестве назидания для тех, кто страшится.
Açıklama:

tenzîlem mimmen ḫaleḳa-l'arḍa vessemâvâti-l`ulâ.
Arapça:
تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى
Türkçe:
Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik.
Diyanet Vakfı:
(Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir.
İngilizce:
A revelation from Him Who created the earth and the heavens on high.
Fransızca:
(et comme) une révélation émanant de Celui qui a créé la terre et les cieux sublimes.
Almanca:
(Er ist) eine sukzessive Hinabsendung von Demjenigen, Der die Erde und die hohen Himmel erschuf.
Rusça:
Это - Ниспослание от Того, Кто сотворил землю и высокие небеса.
Açıklama:

erraḥmânü `ale-l`arşi-stevâ.
Arapça:
الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ
Türkçe:
O Rahman, arş üzerine egemenlik kurmuştur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu.
Diyanet Vakfı:
Rahman, Arş'a istiva etmiştir.
İngilizce:
(Allah) Most Gracious is firmly established on the throne (of authority).
Fransızca:
Le Tout Miséricordieux S'est établi "Istawa" sur le Trône .
Almanca:
ER ist Der Allgnade Erweisende, Der über Al'ahrsch komplett herrschte.
Rusça:
Милостивый вознесся на Трон (или утвердился на Троне).
Açıklama:
Sayfalar
