
lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi vemâ beynehümâ vemâ taḥte-ŝŝerâ.
Arapça:
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ
Türkçe:
Göklerde, yerde, onların arasında, toprağın bağrında ne varsa O'nundur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur.
Diyanet Vakfı:
Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur.
İngilizce:
To Him belongs what is in the heavens and on earth, and all between them, and all beneath the soil.
Fransızca:
A Lui appartient ce qui est dans les cieux, sur la terre, ce qui est entre eux et ce qui est sous le sol humide.
Almanca:
Ihm gehört, was in den Himmeln, was auf Erden, was zwischen beiden und was unter der Erde ist.
Rusça:
Ему принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле, и то, что между ними, и то, что под грунтом.
Açıklama:

vein techer bilḳavli feinnehû ya`lemü-ssirra veaḫfâ.
Arapça:
وَإِن تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى
Türkçe:
Sen bu sözü açıkça duyuracaksan da O, gizliyi de bilir, gizliden daha gizliyi de...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen (Allah'a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah bundan mustağnîdir.). Çünkü O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
Diyanet Vakfı:
Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
İngilizce:
If thou pronounce the word aloud, (it is no matter): for verily He knoweth what is secret and what is yet more hidden.
Fransızca:
Et si tu élèves la voix, Il connaît certes les secrets, mêmes les plus cachés.
Almanca:
Und solltest du das Gesagte laut sprechen, so kennt ER doch das Geheimnis und das noch Verborgenere.
Rusça:
Если даже ты будешь говорить громко, Ему все равно известно тайное и сокрытое.
Açıklama:

allâhü lâ ilâhe illâ hû. lehü-l'esmâü-lḥusnâ.
Arapça:
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ
Türkçe:
Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah O'dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler O'nundur.
Diyanet Vakfı:
Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.
İngilizce:
Allah! there is no god but He! To Him belong the most Beautiful Names.
Fransızca:
Allah ! Point de divinité que Lui ! Il possède les noms les plus beaux.
Almanca:
ALLAH, es gibt keine Gottheit außer Ihm! Ihm gebühren die schönsten Namen.
Rusça:
Аллах - Тот, кроме Которого нет иного божества и у Которого самые прекрасные имена.
Açıklama:

vehel etâke ḥadîŝü mûsâ.
Arapça:
وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ
Türkçe:
Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Habîbim!) Musa'nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi?
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı?
İngilizce:
Has the story of Moses reached thee?
Fransızca:
Le récit de Moïse t'est-il parvenu ?
Almanca:
Und wurde dir die Begebenheit von Musa etwa nicht zuteil?!
Rusça:
Дошел ли до тебя рассказ о Мусе (Моисее)?
Açıklama:

iẕ raâ nâran feḳâle liehlihi-mküŝû innî ânestü nâral le`allî âtîküm minhâ biḳabesin ev ecidü `ale-nnâri hüdâ.
Arapça:
إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
Türkçe:
Hani, bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Bekleyin! Gözüme bir ateş ilişti. Olabilir ki, ondan size bir kor parçası getiririm, yahut onun üzerinde bir kılavuz bulurum."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.
Diyanet Vakfı:
Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki ondan size bir meş'ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti.
İngilizce:
Behold, he saw a fire: So he said to his family, "Tarry ye; I perceive a fire; perhaps I can bring you some burning brand therefrom, or find some guidance at the fire."
Fransızca:
Lorsqu'il vit du feu, il dit à sa famille : "Restez ici ! Je vois du feu de loin; peut-être vous en apporterai-je un tison, ou trouverai-je auprès du feu de quoi me guider" .
Almanca:
Nachdem er Feuer gesehen hatte, sagte er seiner Familie: "Bleibt! Ich sah Feuer, vielleicht bringe ich euch davon Feuerbrand oder finde beim Feuer (jemanden, der) mich rechtleitet.
Rusça:
Вот он увидел огонь и сказал своей семье: "Оставайтесь здесь! Я увидел огонь. Быть может, я принесу вам головню или же найду возле огня дорогу".
Açıklama:

felemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ.
Arapça:
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ
Türkçe:
Onun yanına geldiğinde kendisine "Mûsa!" diye seslenildi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: "Ey Musa!
Diyanet Vakfı:
Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:
İngilizce:
But when he came to the fire, a voice was heard: "O Moses!
Fransızca:
Puis, lorsqu'il y arriva, il fut interpellé : "Moïse !
Almanca:
Und als er daran war, wurde gerufen: "Musa!
Rusça:
Когда он подошел к нему, раздался глас: "О Муса (Моисей)!
Açıklama:

innî ene rabbüke faḫla` na`leyk. inneke bilvâdi-lmüḳaddesi ṭuvâ.
Arapça:
إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى
Türkçe:
"Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide, Tuva'dasın."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasın.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva'dasın!
İngilizce:
Verily I am thy Lord! therefore (in My presence) put off thy shoes: thou art in the sacred valley Tuwa.
Fransızca:
Je suis ton Seigneur. Enlève tes sandales : car tu es dans la vallée sacrée Tuwa.
Almanca:
Gewiß, ICH bin dein HERR, so ziehe deine Schuhe aus, denn du bist gewiß im rein gehaltenen Tal Tuwa.
Rusça:
Воистину, Я - твой Господь. Сними же свою обувь. Ты находишься в священной долине Тува (Това).
Açıklama:

veene-ḫtertüke festemi` limâ yûḥâ.
Arapça:
وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰ
Türkçe:
"Ve ben seni seçtim; o halde vahyedilecek olanı dinle!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle.
Diyanet Vakfı:
Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver.
İngilizce:
I have chosen thee: listen, then, to the inspiration (sent to thee).
Fransızca:
Moi, Je t'ai choisi. écoute donc ce qui va être révélé.
Almanca:
Und ICH habe dich erwählt, so höre dem zu, was als Wahy erteilt wird:
Rusça:
Я избрал тебя, и посему прислушайся к тому, что внушается тебе в откровении.
Açıklama:

innenî ene-llâhü lâ ilâhe illâ ene fa`büdnî veeḳimi-ṣṣalâte liẕikrî.
Arapça:
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Türkçe:
"Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım! İlah yoktur benden başka! O halde bana ibadet et ve namazını/duanı, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.
İngilizce:
Verily, I am Allah: There is no god but I: So serve thou Me (only), and establish regular prayer for celebrating My praise.
Fransızca:
Certes, c'est Moi Allah : point de divinité que Moi. Adore-Moi donc et accomplis la Salat pour le souvenir de Moi.
Almanca:
Gewiß, ICH bin ALLAH. Keine Gottheit existiert, es sei denn ICH, so diene Mir und verrichte ordnungsgemäß das rituelle Gebet zu Meinem Gedenken.
Rusça:
Воистину, Я - Аллах! Нет божества, кроме Меня. Поклоняйся же Мне и совершай намаз, чтобы помнить обо Мне.
Açıklama:

inne-ssâ`ate âtiyetün ekâdü uḫfîhâ litüczâ küllü nefsim bimâ tes`â.
Arapça:
إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ
Türkçe:
"Kuşku duyma ki o saat gelecektir. Onu neredeyse gizliyorum ki, her benlik gayretinin karşılığını elde etsin."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün.
Diyanet Vakfı:
Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim.
İngilizce:
Verily the Hour is coming - My design is to keep it hidden - for every soul to receive its reward by the measure of its Endeavour.
Fransızca:
L'Heure va certes arriver. Je la cache à peine, pour que chaque âme soit rétribuée selon ses efforts.
Almanca:
Zweifellos, die Stunde ist im Kommen. Beinahe werde ICH sie enthüllen, damit jeder Seele nach ihrem Bestreben vergolten wird.
Rusça:
Я едва ли не скрываю Час от Самого Себя, но он непременно настанет, чтобы каждому человеку воздали тем, к чему он стремился.
Açıklama:
Sayfalar
