Cuz 16

 
00:00

lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi vemâ beynehümâ vemâ taḥte-ŝŝerâ.

Arapça:

لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ

Türkçe:

Göklerde, yerde, onların arasında, toprağın bağrında ne varsa O'nundur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur.

Diyanet Vakfı:

Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur.

İngilizce:

To Him belongs what is in the heavens and on earth, and all between them, and all beneath the soil.

Fransızca:

A Lui appartient ce qui est dans les cieux, sur la terre, ce qui est entre eux et ce qui est sous le sol humide.

Almanca:

Ihm gehört, was in den Himmeln, was auf Erden, was zwischen beiden und was unter der Erde ist.

Rusça:

Ему принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле, и то, что между ними, и то, что под грунтом.

Açıklama:
 
00:00

vein techer bilḳavli feinnehû ya`lemü-ssirra veaḫfâ.

Arapça:

وَإِن تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى

Türkçe:

Sen bu sözü açıkça duyuracaksan da O, gizliyi de bilir, gizliden daha gizliyi de...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sen (Allah'a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah bundan mustağnîdir.). Çünkü O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

Diyanet Vakfı:

Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

İngilizce:

If thou pronounce the word aloud, (it is no matter): for verily He knoweth what is secret and what is yet more hidden.

Fransızca:

Et si tu élèves la voix, Il connaît certes les secrets, mêmes les plus cachés.

Almanca:

Und solltest du das Gesagte laut sprechen, so kennt ER doch das Geheimnis und das noch Verborgenere.

Rusça:

Если даже ты будешь говорить громко, Ему все равно известно тайное и сокрытое.

Açıklama:
 
00:00

allâhü lâ ilâhe illâ hû. lehü-l'esmâü-lḥusnâ.

Arapça:

اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ

Türkçe:

Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah O'dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler O'nundur.

Diyanet Vakfı:

Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.

İngilizce:

Allah! there is no god but He! To Him belong the most Beautiful Names.

Fransızca:

Allah ! Point de divinité que Lui ! Il possède les noms les plus beaux.

Almanca:

ALLAH, es gibt keine Gottheit außer Ihm! Ihm gebühren die schönsten Namen.

Rusça:

Аллах - Тот, кроме Которого нет иного божества и у Которого самые прекрасные имена.

Açıklama:
 
00:00

vehel etâke ḥadîŝü mûsâ.

Arapça:

وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ

Türkçe:

Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Habîbim!) Musa'nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi?

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı?

İngilizce:

Has the story of Moses reached thee?

Fransızca:

Le récit de Moïse t'est-il parvenu ?

Almanca:

Und wurde dir die Begebenheit von Musa etwa nicht zuteil?!

Rusça:

Дошел ли до тебя рассказ о Мусе (Моисее)?

Açıklama:
 
00:00

iẕ raâ nâran feḳâle liehlihi-mküŝû innî ânestü nâral le`allî âtîküm minhâ biḳabesin ev ecidü `ale-nnâri hüdâ.

Arapça:

إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى

Türkçe:

Hani, bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Bekleyin! Gözüme bir ateş ilişti. Olabilir ki, ondan size bir kor parçası getiririm, yahut onun üzerinde bir kılavuz bulurum."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.

Diyanet Vakfı:

Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki ondan size bir meş'ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti.

İngilizce:

Behold, he saw a fire: So he said to his family, "Tarry ye; I perceive a fire; perhaps I can bring you some burning brand therefrom, or find some guidance at the fire."

Fransızca:

Lorsqu'il vit du feu, il dit à sa famille : "Restez ici ! Je vois du feu de loin; peut-être vous en apporterai-je un tison, ou trouverai-je auprès du feu de quoi me guider" .

Almanca:

Nachdem er Feuer gesehen hatte, sagte er seiner Familie: "Bleibt! Ich sah Feuer, vielleicht bringe ich euch davon Feuerbrand oder finde beim Feuer (jemanden, der) mich rechtleitet.

Rusça:

Вот он увидел огонь и сказал своей семье: "Оставайтесь здесь! Я увидел огонь. Быть может, я принесу вам головню или же найду возле огня дорогу".

Açıklama:
 
00:00

felemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ.

Arapça:

فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ

Türkçe:

Onun yanına geldiğinde kendisine "Mûsa!" diye seslenildi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: "Ey Musa!

Diyanet Vakfı:

Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:

İngilizce:

But when he came to the fire, a voice was heard: "O Moses!

Fransızca:

Puis, lorsqu'il y arriva, il fut interpellé : "Moïse !

Almanca:

Und als er daran war, wurde gerufen: "Musa!

Rusça:

Когда он подошел к нему, раздался глас: "О Муса (Моисей)!

Açıklama:
 
00:00

innî ene rabbüke faḫla` na`leyk. inneke bilvâdi-lmüḳaddesi ṭuvâ.

Arapça:

إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى

Türkçe:

"Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide, Tuva'dasın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasın.

Diyanet Vakfı:

Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva'dasın!

İngilizce:

Verily I am thy Lord! therefore (in My presence) put off thy shoes: thou art in the sacred valley Tuwa.

Fransızca:

Je suis ton Seigneur. Enlève tes sandales : car tu es dans la vallée sacrée Tuwa.

Almanca:

Gewiß, ICH bin dein HERR, so ziehe deine Schuhe aus, denn du bist gewiß im rein gehaltenen Tal Tuwa.

Rusça:

Воистину, Я - твой Господь. Сними же свою обувь. Ты находишься в священной долине Тува (Това).

Açıklama:
 
00:00

veene-ḫtertüke festemi` limâ yûḥâ.

Arapça:

وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰ

Türkçe:

"Ve ben seni seçtim; o halde vahyedilecek olanı dinle!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle.

Diyanet Vakfı:

Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver.

İngilizce:

I have chosen thee: listen, then, to the inspiration (sent to thee).

Fransızca:

Moi, Je t'ai choisi. écoute donc ce qui va être révélé.

Almanca:

Und ICH habe dich erwählt, so höre dem zu, was als Wahy erteilt wird:

Rusça:

Я избрал тебя, и посему прислушайся к тому, что внушается тебе в откровении.

Açıklama:
 
00:00

innenî ene-llâhü lâ ilâhe illâ ene fa`büdnî veeḳimi-ṣṣalâte liẕikrî.

Arapça:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

Türkçe:

"Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım! İlah yoktur benden başka! O halde bana ibadet et ve namazını/duanı, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.

Diyanet Vakfı:

Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.

İngilizce:

Verily, I am Allah: There is no god but I: So serve thou Me (only), and establish regular prayer for celebrating My praise.

Fransızca:

Certes, c'est Moi Allah : point de divinité que Moi. Adore-Moi donc et accomplis la Salat pour le souvenir de Moi.

Almanca:

Gewiß, ICH bin ALLAH. Keine Gottheit existiert, es sei denn ICH, so diene Mir und verrichte ordnungsgemäß das rituelle Gebet zu Meinem Gedenken.

Rusça:

Воистину, Я - Аллах! Нет божества, кроме Меня. Поклоняйся же Мне и совершай намаз, чтобы помнить обо Мне.

Açıklama:
 
00:00

inne-ssâ`ate âtiyetün ekâdü uḫfîhâ litüczâ küllü nefsim bimâ tes`â.

Arapça:

إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ

Türkçe:

"Kuşku duyma ki o saat gelecektir. Onu neredeyse gizliyorum ki, her benlik gayretinin karşılığını elde etsin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün.

Diyanet Vakfı:

Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim.

İngilizce:

Verily the Hour is coming - My design is to keep it hidden - for every soul to receive its reward by the measure of its Endeavour.

Fransızca:

L'Heure va certes arriver. Je la cache à peine, pour que chaque âme soit rétribuée selon ses efforts.

Almanca:

Zweifellos, die Stunde ist im Kommen. Beinahe werde ICH sie enthüllen, damit jeder Seele nach ihrem Bestreben vergolten wird.

Rusça:

Я едва ли не скрываю Час от Самого Себя, но он непременно настанет, чтобы каждому человеку воздали тем, к чему он стремился.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 16 beslemesine abone olun.