Cuz 16

 
00:00

vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarnin hüm aḥsenü eŝâŝev veri'yâ.

Arapça:

وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثًا وَرِئْيًا

Türkçe:

Onlardan önce nice kuşaklar helak ettik ki, malca ve manzaraca daha alımlıydılar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişce daha güzel nice asırlar halkını helak etmişizdir.

Diyanet Vakfı:

Onlardan önce de, eşya ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesiller helak ettik.

İngilizce:

But how many (countless) generations before them have we destroyed, who were even better in equipment and in glitter to the eye?

Fransızca:

Combien de générations, avant eux, avons-Nous fait périr, qui les surpassaient en biens et en apparence ?

Almanca:

Wie viele Generationen vor ihnen haben WIR bereits zugrundegerichtet, die über noch schönere Ausstattungen und Sehenswürdigkeiten verfügten!

Rusça:

Сколько же поколений до них Мы погубили! Они превосходили их богатством (или утварью) и внешностью.

Açıklama:
 
00:00

ḳul men kâne fi-ḍḍalâleti felyemdüd lehü-rraḥmânü meddâ. ḥattâ iẕâ raev mâ yû`adûne imme-l`aẕâbe veimme-ssâ`ah. feseya`lemûne men hüve şerrum mekânev veaḍ`afü cündâ.

Arapça:

قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَٰنُ مَدًّا ۚ حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا

Türkçe:

De ki: "Her kim sapıklıkta ise Rahman ona iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya kıyametin kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim olduğunu bilecekler."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlara de ki: "Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış.

Diyanet Vakfı:

De ki: Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vadolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu öğreneceklerdir.

İngilizce:

Say: "If any men go astray, (Allah) Most Gracious extends (the rope) to them, until, when they see the warning of Allah (being fulfilled) - either in punishment or in (the approach of) the Hour,- they will at length realise who is worst in position, and (who) weakest in forces!

Fransızca:

Dis : "Celui qui est dans l'égarement, que le Tout Miséricordieux prolonge sa vie pour un certain temps, jusqu'à ce qu'ils voient soit le châtiment, soit l'Heure dont ils sont menacés. Alors, ils sauront qui a la pire situation et la troupe la plus faible".

Almanca:

Sag also: "Wer sich im Irrtum befindet, dem soll Der Allgnade Erweisende noch mehr davon gewähren!" Wenn sie dann sehen, was ihnen angedroht wurde: entweder die Peinigung oder die Stunde, dann werden sie wissen, wer über die schlimmere Stellung und die schwächere Streitmacht verfügt.

Rusça:

Скажи: "Да продлит Милостивый жизнь заблудших до тех пор, пока они не узреют обещанные мучения или Час. Тогда они узнают, чье место хуже и чье воинство слабее".

Açıklama:
 
00:00

veyezîdü-llâhü-lleẕîne-htedev hüden. velbâḳiyâtu-ṣṣâliḥâtü ḫayrun `inde rabbike ŝevâbev veḫayrum meraddâ.

Arapça:

وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى ۗ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا

Türkçe:

Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha hayırlıdır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah, hidayeti kabul edenlere, daha çok hidayet verir. Baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlıdır.

Diyanet Vakfı:

Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükafat bakımından daha hayırlı, hem de akıbetçe daha iyidir.

İngilizce:

And Allah doth advance in guidance those who seek guidance: and the things that endure, Good Deeds, are best in the sight of thy Lord, as rewards, and best in respect of (their) eventual return.

Fransızca:

Allah accroît la rectitude de ceux qui suivent le bon chemin, et les bonnes oeuvres durables méritent auprès de ton Seigneur une meilleure récompense et une meilleure destination.

Almanca:

Und ALLAH läßt diejenigen, die der Rechtleitung folgten, noch mehr an Rechtleitung gewinnen. Und die bleibenden gottgefälligen guten Taten haben bei deinem HERRN die bessere Belohnung und den besseren Zugewinn.

Rusça:

Аллах увеличивает приверженность прямому пути тех, кто следует прямым путем. А нетленные благодеяния лучше перед твоим Господом по вознаграждению и по исходу.

Açıklama:
 
00:00

eferaeyte-lleẕî kefera biâyâtinâ veḳâle leûteyenne mâlev veveledâ.

Arapça:

أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا

Türkçe:

Ayetlerimizi inkâr edip, "Bana mal da evlat da kesinlikle verilecek." diyeni gördün mü?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi âyetlerimizi inkâr eden ve "Elbette bana mal ve evlat verilecektir." diyen adamı gördün mü?

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Âyetlerimizi inkar eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek" diyen adamı gördün mü?

İngilizce:

Hast thou then seen the (sort of) man who rejects Our Signs, yet says: "I shall certainly be given wealth and children?"

Fransızca:

As-tu vu celui qui ne croit pas à Nos versets et dit : "On me donnera certes des biens et des enfants" ?

Almanca:

Auch sollst du Mitteilung machen über denjenigen, der Unseren Ayat gegenüber Kufr betrieben und gesagt hat: "Ganz gewiß werden mir Vermögen und Kinder zuteil!"

Rusça:

Видел ли ты того, кто не уверовал в Наши знамения и сказал: "Я непременно буду одарен богатством и детьми?"

Açıklama:
 
00:00

eṭṭale`a-lgaybe emi-tteḫaẕe `inde-rraḥmâni `ahdâ.

Arapça:

أَطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا

Türkçe:

Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O (kâfir), gaybı mı bildi? Yoksa Rahmân (olan Allah) katından bir söz mü aldı?

Diyanet Vakfı:

O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?

İngilizce:

Has he penetrated to the Unseen, or has he taken a contract with (Allah) Most Gracious?

Fransızca:

Est-il au courant de l'Inconnaissable ou a-t-il pris un engagement avec le Tout Miséricordieux ?

Almanca:

Hat er etwa Einsicht in das Verborgene gehabt oder etwa mit Dem Allgnade Erweisenden eine Abmachung getroffen?!

Rusça:

Разве он знал сокровенное или заключил завет с Милостивым?

Açıklama:
 
00:00

kellâ. senektübü mâ yeḳûlü venemüddü lehû mine-l`aẕâbi meddâ.

Arapça:

كَلَّا ۚ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا

Türkçe:

Hayır, hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız.

Diyanet Vakfı:

Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.

İngilizce:

Nay! We shall record what he says, and We shall add and add to his punishment.

Fransızca:

Bien au contraire ! Nous enregistrerons ce qu'il dit et accroîtrons son châtiment.

Almanca:

Bestimmt nicht! 2 WIR werden registrieren lassen, was er sagt, und werden ihm noch viel mehr von der Peinigung zuteilen lassen.

Rusça:

Нет! Мы запишем его слова и увеличим его мучения.

Açıklama:
 
00:00

veneriŝühû mâ yeḳûlü veye'tînâ ferdâ.

Arapça:

وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا

Türkçe:

O dediklerine biz vâris olacağız. Kendisi bir başına bize gelecek.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O söylediği (mal ve evlat gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir.

Diyanet Vakfı:

Onun dediğine biz varis oluruz, (malı ve evladı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir.

İngilizce:

To Us shall return all that he talks of and he shall appear before Us bare and alone.

Fransızca:

C'est Nous qui hériterons ce dont il parle, tandis qu'il viendra à Nous, tout seul.

Almanca:

Und WIR werden ihm das wegnehmen, worüber er sprach. Auch wird er ja ohnehin alleine zu Uns kommen!

Rusça:

Мы унаследуем от него то, о чем он говорил, и он явится к Нам в одиночестве.

Açıklama:
 
00:00

vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel liyekûnû lehüm `izzâ.

Arapça:

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا

Türkçe:

Kendilerine onur ve destek olsunlar diye Allah dışında ilahlar edindiler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler.

Diyanet Vakfı:

Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.

İngilizce:

And they have taken (for worship) gods other than Allah, to give them power and glory!

Fransızca:

Ils ont adopté des divinités en dehors d'Allah pour qu'ils leur soient des protecteurs (contre le châtiment).

Almanca:

Und sie nahmen sich Götter anstelle von ALLAH, damit diese ihnen Ansehen verleihen.

Rusça:

Они стали поклоняться наряду с Аллахом другим богам, чтобы те одарили их могуществом.

Açıklama:
 
00:00

kellâ. seyekfürûne bi`ibâdetihim veyekûnûne `aleyhim ḍiddâ.

Arapça:

كَلَّا ۚ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا

Türkçe:

Hayır, hayır! Onlar, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve onların aleyhinde düşman kesilecekler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır.

Diyanet Vakfı:

Hayır, hayır! (Taptıkları), onların ibadetlerini tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar.

İngilizce:

Instead, they shall reject their worship, and become adversaries against them.

Fransızca:

Bien au contraire ! [ces divinités] renieront leur adoration et seront pour eux des adversaires.

Almanca:

Bestimmt nicht! Sie werden ihrer Anbetung gegenüber Kufr betreiben und werden ihre Kontrahenten sein.

Rusça:

Но нет! Они отрекутся от поклонения им и станут их противниками.

Açıklama:
 
00:00

elem tera ennâ erselne-şşeyâṭîne `ale-lkâfirîne teüzzühüm ezzâ.

Arapça:

أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا

Türkçe:

Görmedin mi biz, şeytanları inkârcıların üzerine salmışız da onları oynatıp kıvırttırıyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Görmedin mi? Biz şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik. Onları (günaha) kışkırtıp duruyorlar.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Görmedin mi? Biz, kafirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankarlığa) sevkeden şeytanları gönderdik.

İngilizce:

Seest thou not that We have set the Evil Ones on against the unbelievers, to incite them with fury?

Fransızca:

N'as-tu pas vu que Nous avons envoyé contre les mécréants des diables qui les excitent furieusement [à désobéir] ?

Almanca:

Weißt du etwa nicht, daß WIR die Satane zu den Kafir schickten, damit sie diese ständig aufhetzen?!

Rusça:

Разве ты не видишь, что Мы послали к неверующим дьяволов, чтобы те подстрекали их?

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 16 beslemesine abone olun.