Cuz 16

 
00:00

yâ ebeti lâ ta`büdi-şşeyṭân. inne-şşeyṭâne kâne lirraḥmâni `aṣiyyâ.

Arapça:

يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ ۖ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ عَصِيًّا

Türkçe:

"Babacığım, şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman'a isyan etmişti."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahmân (olan Allah)a âsî oldu.

Diyanet Vakfı:

Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a asi oldu.

İngilizce:

O my father! serve not Satan: for Satan is a rebel against (Allah) Most Gracious.

Fransızca:

ô mon père, n'adore pas le Diable, car le Diable désobéit au Tout Miséricordieux.

Almanca:

Mein Vater! Diene nicht dem Satan! Gewiß, der Satan war Dem Allgnade Erweisenden immer ein Widersacher!

Rusça:

Отец мой! Не поклоняйся сатане, ибо сатана ослушался Милостивого.

Açıklama:
 
00:00

yâ ebeti innî eḫâfü ey yemesseke `aẕâbüm mine-rraḥmâni fetekûne lişşeyṭâni veliyyâ.

Arapça:

يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا

Türkçe:

"Babacığım, ben sana Rahman'dan bir azap dokunmasından, böylece şeytanın dostu haline gelmenden korkuyorum!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Babacığım! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahmân'dan bir azab dokunur da şeytana (cehennemde arkadaş) olursun.

Diyanet Vakfı:

Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.

İngilizce:

O my father! I fear lest a Penalty afflict thee from (Allah) Most Gracious, so that thou become to Satan a friend.

Fransızca:

ô mon père, je crains qu'un châtiment venant du Tout Miséricordieux ne te touche et que tu ne deviennes un allié du Diable".

Almanca:

Mein Vater! Gewiß, ich fürchte, daß dich eine Peinigung vom Allgnade Erweisenden trifft, und du ein Vertrauter Satans sein wirst."

Rusça:

Отец мой! Я боюсь, что тебя постигнет наказание от Милостивого и что ты станешь помощником сатаны.

Açıklama:
 
00:00

ḳâle erâgibün ente `an âlihetî yâ ibrâhîm. leil lem tentehi leercümenneke vehcürnî meliyyâ.

Arapça:

قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْرَاهِيمُ ۖ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ ۖ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا

Türkçe:

Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi seni taşlarım! Uzun bir süre uzak kal benden!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Babası "Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onları kötülemekten) vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım. (gerçektenveya söz ilesana taş atarım). Haydi uzun bir müddet benden uzak ol" dedi.

Diyanet Vakfı:

(Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!

İngilizce:

(The father) replied: "Dost thou hate my gods, O Abraham? If thou forbear not, I will indeed stone thee: Now get away from me for a good long while!"

Fransızca:

Il dit : "ô Abraham, aurais-tu du dédain pour mes divinités ? Si tu ne cesses pas, certes je te lapiderai, éloigne-toi de moi pour bien longtemps".

Almanca:

Er sagte: "Bist du etwa meinen Göttern gegenüber abgeneigt, du Ibrahim?! Wenn du damit nicht aufhörst, werde ich dich gewiß steinigen! Und bleibe fern von mir für längere Zeit!"

Rusça:

Он сказал: "Неужели ты отворачиваешься от моих богов, Ибрахим (Авраам)? Если ты не перестанешь, то я непременно побью тебя камнями. Оставь же меня надолго!"

Açıklama:
 
00:00

ḳâle selâmün `aleyk. seestagfiru leke rabbî. innehû kâne bî ḥafiyyâ.

Arapça:

قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ ۖ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي ۖ إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا

Türkçe:

Dedi: "Selam sana! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim şöyle dedi: "Selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü o, bana çok lütufkârdır."

Diyanet Vakfı:

İbrahim: Selam sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkardır.

İngilizce:

Abraham said: "Peace be on thee: I will pray to my Lord for thy forgiveness: for He is to me Most Gracious.

Fransızca:

"Paix sur toi", dit Abraham. "J'implorerai mon Seigneur de te pardonner car Il a m'a toujours comblé de Ses bienfaits.

Almanca:

Er sagte: "Salam sei mit dir. Ich werde für dich meinen HERRN um Vergebung bitten. Denn ER ist mir gegenüber immer großzügig gewesen.

Rusça:

Он сказал: "Мир тебе! Я буду просить моего Господа простить тебя. Воистину, Он снисходителен ко мне.

Açıklama:
 
00:00

vea`tezilüküm vemâ ted`ûne min dûni-llâhi veed`û rabbî. `asâ ellâ ekûne bidü`âi rabbî şeḳiyyâ.

Arapça:

وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَىٰ أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاءِ رَبِّي شَقِيًّا

Türkçe:

"Sizden de Allah dışındaki yakardıklarınızdan da ayrılıyorum; Rabbime dua edeceğim. Umarım, Rabbime yakarışımla/Rabbim için çağrımda bahtsızlığa/eşkıyalığa düşmem."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım.

Diyanet Vakfı:

Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.

İngilizce:

And I will turn away from you (all) and from those whom ye invoke besides Allah: I will call on my Lord: perhaps, by my prayer to my Lord, I shall be not unblest.

Fransızca:

Je me sépare de vous, ainsi que de ce que vous invoquez, en dehors d'Allah, et j'invoquerai mon Seigneur. J'espère ne pas être malheureux dans mon appel à mon Seigneur".

Almanca:

Und ich ziehe mich von euch und von dem zurück, an das ihr anstelle von ALLAH Bittgebete richtet. Und ich richte Bittgebete an meinen HERRN! Ich hoffe, daß ich mit dem Bittgebet an meinen HERRN nicht erfolglos bin."

Rusça:

Я удаляюсь от вас и от того, чему вы поклоняетесь помимо Аллаха, и обращаюсь с мольбой к моему Господу. Быть может, благодаря молитвам к моему Господу я не буду несчастен".

Açıklama:
 
00:00

felemme-`tezelehüm vemâ ya`büdûne min dûni-llâhi vehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûb. veküllen ce`alnâ nebiyyâ.

Arapça:

فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا

Türkçe:

İbrahim, onlardan ve Allah dışında kulluk ettiklerinden uzaklaşınca, ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve hepsini peygamber yaptık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim, kavminden ve onların Allah'tan başka ibadet ettikleri şeylerden uzaklaşınca, biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u ihsan ettik. Ve hepsini de peygamber yaptık.

Diyanet Vakfı:

Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.

İngilizce:

When he had turned away from them and from those whom they worshipped besides Allah, We bestowed on him Isaac and Jacob, and each one of them We made a prophet.

Fransızca:

Puis, lorsqu'il se fut séparé d'eux et de ce qu'ils adoraient en dehors d'Allah, Nous lui fîmes don d'Isaac et de Jacob; et de chacun Nous fîmes un prophète.

Almanca:

Nachdem er sich von ihnen und von dem zurückgezogen hatte, was sie anstelle von ALLAH anbeteten, haben WIR ihm Ishaq und Ya'qub geschenkt. Und beide machten WIR zu Propheten.

Rusça:

Когда он удалился от них и от того, чему они поклонялись помимо Аллаха, Мы даровали ему Исхака (Исаака) и Йакуба (Иакова). Каждого из них Мы сделали пророком.

Açıklama:
 
00:00

vevehebnâ lehüm mir raḥmetinâ vece`alnâ lehüm lisâne ṣidḳin `aliyyâ.

Arapça:

وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا

Türkçe:

Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir doğruluk dili oluşturduk.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Hepsine de dillerde güzel ve yüksek bir övgü verdik.

Diyanet Vakfı:

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.

İngilizce:

And We bestowed of Our Mercy on them, and We granted them lofty honour on the tongue of truth.

Fransızca:

Et Nous leur donnâmes de par Notre miséricorde, et Nous leur accordâmes un langage sublime de vérité.

Almanca:

Und WIR haben ihnen von Unserer Gnade geschenkt und ihnen eine wahrhaftige, überragende Anerkennung zukommen lassen!

Rusça:

Мы одарили их из Нашей милости и оставили о них правдивую молву.

Açıklama:
 
00:00

veẕkür fi-lkitâbi mûsâ. innehû kâne muḫleṣav vekâne rasûlen nebiyyâ.

Arapça:

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَىٰ ۚ إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا

Türkçe:

Kitap'ta Mûsa'yı da an. Çünkü o, içtenlik ve dürüstlüğe erdirilmişti ve o bir resul, bir peygamberdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kur'ân'da Musa'yı da an; Şüphesiz ki o, ihlaslı bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Kitap'ta Musa'yı da an. Gerçekten o ihlas sahibi idi ve hem resul, hem de nebi idi.

İngilizce:

Also mention in the Book (the story of) Moses: for he was specially chosen, and he was a messenger (and) a prophet.

Fransızca:

Et mentionne dans le Livre Moïse. C'était vraiment un élu, et c'était un Messager et un prophète.

Almanca:

Und erwähne in der Schrift Musa! Gewiß, er war ein Auserwählter, und war ein Gesandter, ein Prophet.

Rusça:

Помяни в Писании Мусу (Моисея). Воистину, он был избранником (или искренним) и был посланником и пророком.

Açıklama:
 
00:00

venâdeynâhü min cânibi-ṭṭûri-l'eymeni veḳarrabnâhü neciyyâ.

Arapça:

وَنَادَيْنَاهُ مِن جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا

Türkçe:

Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik. Onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz ona Tur dağının sağ yanından seslendik ve onu hususi bir konuşmada bulunmak üzere kendimize yaklaştırdık.

Diyanet Vakfı:

Ona Tur'un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.

İngilizce:

And we called him from the right side of Mount (Sinai), and made him draw near to Us, for mystic (converse).

Fransızca:

Du côté droit du Mont (Sinaï) Nous l'appelâmes et Nous le fîmes approcher tel un confident.

Almanca:

WIR ließen ihn von der rechten Seite des Tur- Bergs rufen, und Uns als Vertrauten näher bringen.

Rusça:

Мы подали ему глас с правой стороны горы и подозвали его поближе тихим голосом.

Açıklama:
 
00:00

vevehebnâ lehû mir raḥmetinâ eḫâhü hârûne nebiyyâ.

Arapça:

وَوَهَبْنَا لَهُ مِن رَّحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا

Türkçe:

Rahmetimizden ona kardeşi Hârun'u bir peygamber olarak armağan ettik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rahmetimizden de ona, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ihsan eyledik. Meâli Şerifi

Diyanet Vakfı:

Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik.

İngilizce:

And, out of Our Mercy, We gave him his brother Aaron, (also) a prophet.

Fransızca:

Et par Notre miséricorde, Nous lui donnâmes Aaron son frère comme prophète.

Almanca:

Und WIR schenkten ihm aus Unserer Gnade heraus seinen Bruder Harun als einen Propheten.

Rusça:

По Своей милости Мы сделали для него его брата Харуна (Аарона) пророком.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 16 beslemesine abone olun.