Al-Waqia—الواقعة

 
00:00

lev neşâü ce`alnâhü ücâcen felevlâ teşkürûn.

Arapça:

لَوْ نَشَاءُ جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ

Türkçe:

Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik. Peki şükretmeniz gerekmez mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!

Diyanet Vakfı:

Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

İngilizce:

Were it Our Will, We could make it salt (and unpalatable): then why do ye not give thanks?

Fransızca:

Si Nous voulions, Nous la rendrions salée. Pourquoi n'êtes-vous donc pas reconnaissants ?

Almanca:

Wenn WIR wollten, würden WIR es sauer machen. Würdet ihr euch doch dankbar erweisen!

Rusça:

Если бы Мы пожелали, то сделали бы ее горькой. Почему же вы неблагодарны?

Açıklama:
 
00:00

eferaeytümü-nnâra-lletî tûrûn.

Arapça:

أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ

Türkçe:

Çakıp çakıp çıkardığınız o ateşi gördünüz mü?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yaktığınız ateşi gördünüz mü?

Diyanet Vakfı:

Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,

İngilizce:

See ye the Fire which ye kindle?

Fransızca:

Voyez-vous donc le feu que vous obtenez par frottement ?

Almanca:

Wie seht ihr das Feuer, das ihr entzündet?!

Rusça:

Видели ли вы огонь, который вы высекаете?

Açıklama:
 
00:00

eentüm enşe'tüm şeceratehâ em naḥnü-lmünşiûn.

Arapça:

أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِئُونَ

Türkçe:

Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratıp oluşturan bizler miyiz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

Diyanet Vakfı:

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

İngilizce:

Is it ye who grow the tree which feeds the fire, or do We grow it?

Fransızca:

Est-ce vous qui avez créé son arbre ou [en] sommes Nous le Créateur ?

Almanca:

Seid ihr diejenigen, die dessen Baum entstehen ließen, oder sind WIR Der Hervorbringende?!

Rusça:

Вы ли создаете деревья для него или Мы создаем?

Açıklama:
 
00:00

naḥnü ce`alnâhâ teẕkiratev vemetâ`al lilmuḳvîn.

Arapça:

نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ

Türkçe:

Biz onu hem bir ibret hem de çöl yolcularına bir nimet kıldık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

Diyanet Vakfı:

Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.

İngilizce:

We have made it a memorial (of Our handiwork), and an article of comfort and convenience for the denizens of deserts.

Fransızca:

Nous en avons fait un rappel (de l'Enfer), et un élément utile pour ceux qui en ont besoin .

Almanca:

WIR machten es als Ermahnung und Verbrauchsgut für die Umherziehenden.

Rusça:

Мы сделали его напоминанием и предметом пользования для путников.

Açıklama:
 
00:00

fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.

Arapça:

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ

Türkçe:

O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.

Diyanet Vakfı:

Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et.

İngilizce:

Then celebrate with praises the name of thy Lord, the Supreme!

Fransızca:

Glorifie donc le nom de ton Seigneur, le Très Grand !

Almanca:

So lobpreise mit dem Namen deines allerhabenen HERRN.

Rusça:

Прославляй же имя Великого Господа твоего!

Açıklama:
 
00:00

felâ uḳsimü bimevâḳi`i-nnücûm.

Arapça:

۞ فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ

Türkçe:

İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme noktalarına yemin ediyorum.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.

Diyanet Vakfı:

Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,

İngilizce:

Furthermore I call to witness the setting of the Stars,-

Fransızca:

Non ! ... Je jure par les positions des étoiles (dans le firmament).

Almanca:

Also schwöre ICH bei den Phasen der Sterne,

Rusça:

Клянусь местами заката звезд (или ниспослания частей Корана)!

Açıklama:
 
00:00

veinnehû leḳasemül lev ta`lemûne `ażîm.

Arapça:

وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ

Türkçe:

Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bilirseniz bu büyük bir yemindir.

Diyanet Vakfı:

Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.

İngilizce:

And that is indeed a mighty adjuration if ye but knew,-

Fransızca:

Et c'est vraiment un serment solennel, si vous saviez.

Almanca:

und gewiß, es ist zweifelsohne ein gewaltiger Schwur, würdet ihr nur wissen!

Rusça:

Если бы вы только знали, что это - клятва великая.

Açıklama:
 
00:00

innehû leḳur'ânün kerîm.

Arapça:

إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ

Türkçe:

O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır,

İngilizce:

That this is indeed a qur'an Most Honourable,

Fransızca:

Et c'est certainement un Coran noble,

Almanca:

Gewiß, er ist doch ein edler Quran

Rusça:

Воистину, это - благородный Коран,

Açıklama:
 
00:00

fî kitâbim meknûn.

Arapça:

فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ

Türkçe:

Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Korunmuş bir kitaptadır.

Diyanet Vakfı:

Korunmuş bir kitaptır.

İngilizce:

In Book well-guarded,

Fransızca:

dans un Livre bien gardé

Almanca:

in einer bewahrten Schrift,

Rusça:

находящийся в хранимом Писании.

Açıklama:
 
00:00

lâ yemessühû ille-lmüṭahherûn.

Arapça:

لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ

Türkçe:

Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ona temizlenenlerden başkası el süremez.

Diyanet Vakfı:

Ona ancak temizlenenler dokunabilir.

İngilizce:

Which none shall touch but those who are clean:

Fransızca:

que seuls les purifiés touchent;

Almanca:

den nur die Gereinigten berühren.

Rusça:

К нему прикасаются только очищенные.

Açıklama:

Sayfalar

Al-Waqia—الواقعة beslemesine abone olun.