Al-Waqia—الواقعة

 
00:00

veŝülletüm mine-l'âḫirîn.

Arapça:

وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ

Türkçe:

Bir bölümü de sonrakilerden.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir çoğu da sonrakilerdendir.

Diyanet Vakfı:

Birçoğu da sonrakilerdendir.

İngilizce:

And a (goodly) number from those of later times.

Fransızca:

et une multitude d'élus parmi les dernières [générations],

Almanca:

und eine Gruppe von den Letzten.

Rusça:

и многие - из последних.

Açıklama:
 
00:00

veaṣḥâbü-şşimâli mâ aṣḥâbü-şşimâl.

Arapça:

وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ

Türkçe:

Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir şomluk ve uğursuzluk yâranı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Solun adamları, nedir o solcular!

Diyanet Vakfı:

Soldakiler; ne yazık o soldakilere!

İngilizce:

The Companions of the Left Hand,- what will be the Companions of the Left Hand?

Fransızca:

Et les gens de la gauche; que sont les gens de la gauche ?

Almanca:

Und die Weggenossen von der Linken. Was sind die Weggenossen von der Linken?!

Rusça:

А те, которые на левой стороне: Кто же те, которые на левой стороне?

Açıklama:
 
00:00

fî semûmiv veḥamîm.

Arapça:

فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ

Türkçe:

İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,

Diyanet Vakfı:

İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

İngilizce:

(They will be) in the midst of a Fierce Blast of Fire and in Boiling Water,

Fransızca:

ils seront au milieu d'un souffle brûlant et d'une eau bouillante,

Almanca:

Sie sind in gluthitzigen Winden und Siedendem

Rusça:

Они окажутся под знойным ветром и в кипятке,

Açıklama:
 
00:00

veżillim miy yaḥmûm.

Arapça:

وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ

Türkçe:

Simsiyah bir gölge altındadırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.

Diyanet Vakfı:

Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;

İngilizce:

And in the shades of Black Smoke:

Fransızca:

à l'ombre d'une fumée noire

Almanca:

und im schwarzqualmigen Schatten,

Rusça:

в тени черного дыма,

Açıklama:
 
00:00

lâ bâridiv velâ kerîm.

Arapça:

لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ

Türkçe:

Ne serindir ne de cömert.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ki ne serindir, ne de faydalı.

Diyanet Vakfı:

Serin ve hoş olmayan.

İngilizce:

Nothing (will there be) to refresh, nor to please:

Fransızca:

ni fraîche, ni douce.

Almanca:

der weder kühl noch nützlich ist.

Rusça:

которая не приносит ни прохлады, ни добра.

Açıklama:
 
00:00

innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.

Arapça:

إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ

Türkçe:

Çünkü şomluk yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.

Diyanet Vakfı:

Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.

İngilizce:

For that they were wont to be indulged, before that, in wealth (and luxury),

Fransızca:

Ils vivaient auparavant dans le luxe

Almanca:

Gewiß, sie waren vor diesem luxurierend

Rusça:

Прежде они нежились роскошью,

Açıklama:
 
00:00

vekânû yüṣirrûne `ale-lḥinŝi-l`ażîm.

Arapça:

وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ

Türkçe:

O büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.

Diyanet Vakfı:

Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.

İngilizce:

And persisted obstinately in wickedness supreme!

Fransızca:

Ils persistaient dans le grand péché [le polythéisme]

Almanca:

und pflegten auf der gewaltigen Verfehlung zu beharren.

Rusça:

упорствовали в великом грехе

Açıklama:
 
00:00

vekânû yeḳûlûne eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.

Arapça:

وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

Türkçe:

Ve şöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"

Diyanet Vakfı:

Ve diyorlardı ki: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?

İngilizce:

And they used to say, "What! when we die and become dust and bones, shall we then indeed be raised up again?-

Fransızca:

et disaient : "Quand nous mourrons et serons poussière et ossements, serons-nous ressuscités ?

Almanca:

Auch pflegten sie zu sagen: "Auch wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, werden wir etwa noch erweckt,

Rusça:

и говорили: "Неужели мы будем воскрешены после того, как мы умрем и станем прахом и костями?

Açıklama:
 
00:00

eveâbâüne-l'evvelûn.

Arapça:

أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ

Türkçe:

"Önceki atalarımız da mı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Önceki atalarımızda mı?

Diyanet Vakfı:

Önceki atalarımız da mı?

İngilizce:

(We) and our fathers of old?

Fransızca:

ainsi que nos anciens ancêtres ? ..."

Almanca:

auch unsere ersten Ahnen?"

Rusça:

Или же наши отцы?"

Açıklama:
 
00:00

ḳul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn.

Arapça:

قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ

Türkçe:

De ki: "Öncekiler de sonrakiler de."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"

Diyanet Vakfı:

De ki: Hem öncekiler hem de sonrakiler,

İngilizce:

Say: "Yea, those of old and those of later times,

Fransızca:

Dis : "En vérité les premiers et les derniers

Almanca:

Sag: "Gewiß, die ersten und die letzten

Rusça:

Скажи: "Воистину, как первые, так и последние поколения

Açıklama:

Sayfalar

Al-Waqia—الواقعة beslemesine abone olun.