Cuz 30

 
00:00

vefir`avne ẕi-l'evtâd.

Arapça:

وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ

Türkçe:

Ve kazıklar sahibi Firavun'a.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kazıklar sahibi (güçlü, kuvvetli) Firavun'a?

Diyanet Vakfı:

Kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a?

İngilizce:

And with Pharaoh, lord of stakes?

Fransızca:

ainsi qu'avec Pharaon, l'homme aux épieux ?

Almanca:

sowie mit Pharao, der von den Pyramiden,

Rusça:

С Фараоном, владыкой кольев?

Açıklama:
 
00:00

elleẕîne ṭagav fi-lbilâd.

Arapça:

الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ

Türkçe:

Bunlar, ülkelerde azıp zulmetmişlerdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunlar ülkelerde azmışlardı.

Diyanet Vakfı:

Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler.

İngilizce:

(All) these transgressed beyond bounds in the lands,

Fransızca:

Tous, étaient des gens qui transgressaient dans [leurs] pays,

Almanca:

diejenigen, die in den Städten die Grenze überschritten,

Rusça:

Они преступали границы дозволенного на земле

Açıklama:
 
00:00

feekŝerû fîhe-lfesâd.

Arapça:

فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ

Türkçe:

Ve oralarda bozgunu çoğaltmışlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Oralarda çok bozgunculuk yapmışlardı.

Diyanet Vakfı:

Oralarda kötülüğü çoğalttılar.

İngilizce:

And heaped therein mischief (on mischief).

Fransızca:

et y avaient commis beaucoup de désordre.

Almanca:

dann darin das Verderben vermehrten,

Rusça:

и распространяли на ней много нечестия.

Açıklama:
 
00:00

feṣabbe `aleyhim rabbüke sevṭa `aẕâb.

Arapça:

فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ

Türkçe:

Bu yüzden Rabbin, üzerlerine azap kamçısını yağdırıverdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

Diyanet Vakfı:

Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

İngilizce:

Therefore did thy Lord pour on them a scourge of diverse chastisements:

Fransızca:

Donc, ton Seigneur déversa sur eux un fouet du châtiment.

Almanca:

dann über sie dein HERR eine Mischung von Peinigung ergoß?!

Rusça:

Тогда твой Господь пролил на них бич мучений.

Açıklama:
 
00:00

inne rabbeke lebilmirṣâd.

Arapça:

إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ

Türkçe:

Çünkü Rabbin tam gözetleme yerindedir/tam bir biçimde gözetlemektedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.

Diyanet Vakfı:

Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.

İngilizce:

For thy Lord is (as a Guardian) on a watch-tower.

Fransızca:

Car ton Seigneur demeure aux aguets.

Almanca:

Gewiß, dein HERR ist doch wachend.

Rusça:

Воистину, твой Господь - в засаде.

Açıklama:
 
00:00

feemme-l'insânü iẕâ me-btelâhü rabbühû feekramehû vene``amehû feyeḳûlü rabbî ekramen.

Arapça:

فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ

Türkçe:

İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: "Rabbim bana ikramda bulundu!" der.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der.

Diyanet Vakfı:

İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der.

İngilizce:

Now, as for man, when his Lord trieth him, giving him honour and gifts, then saith he, (puffed up), "My Lord hath honoured me."

Fransızca:

Quant à l'homme, lorsque son Seigneur l'éprouve en l'honorant et en le comblant de bienfaits, il dit : "Mon Seigneur m'a honoré".

Almanca:

Also hinsichtlich des Menschen, wenn ER ihn prüft und ihm Würde und Wohltat erweist, so sagt er: "Mein HERR erwies mir Würde."

Rusça:

Когда Господь испытывает человека, оказывая ему милость и одаряя его благами, тот говорит: "Господь мой почтил меня!"

Açıklama:
 
00:00

veemmâ iẕâ me-btelâhü feḳadera `aleyhi rizḳahû feyeḳûlü rabbî ehânen.

Arapça:

وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ

Türkçe:

Ama Rabbi onu sıkıntıya uğratıp rızkını ölçüye bağlarsa: "Rabbim bana ihanet etti!" der.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der.

Diyanet Vakfı:

Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der.

İngilizce:

But when He trieth him, restricting his subsistence for him, then saith he (in despair), "My Lord hath humiliated me!"

Fransızca:

Mais par contre, quand Il l'éprouve en lui restreignant sa subsistance, il dit : "Mon Seigneur m'a avili".

Almanca:

Und hinsichtlich dessen, wenn ER ihn prüft und ihm sein Rizq wenig macht, so sagt er: "Mein HERR erniedrigte mich."

Rusça:

Когда же Он испытывает его, ограничивая его в пропитании, тот говорит: "Господь мой унизил меня!"

Açıklama:
 
00:00

kellâ bel lâ tükrimûne-lyetîm.

Arapça:

كَلَّا ۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ

Türkçe:

Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.

Diyanet Vakfı:

Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz,

İngilizce:

Nay, nay! but ye honour not the orphans!

Fransızca:

Mais non ! C'est vous plutôt, qui n'êtes pas généreux envers les orphelins;

Almanca:

Gewiß, nein! Sondern ihr erweist dem Waisen keineWürde,

Rusça:

Вовсе нет! Вы сами не почитаете сироту,

Açıklama:
 
00:00

velâ teḥâḍḍûne `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.

Arapça:

وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ

Türkçe:

Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.

Diyanet Vakfı:

Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,

İngilizce:

Nor do ye encourage one another to feed the poor!-

Fransızca:

qui ne vous incitez pas mutuellement à nourrir le pauvre,

Almanca:

und ihr spornt zum Speisen des Bedürftigen nicht an,

Rusça:

не побуждаете друг друга кормить бедняка,

Açıklama:
 
00:00

vete'külûne-ttürâŝe eklel lemmâ.

Arapça:

وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَّمًّا

Türkçe:

Mirası derleyip toplayıp yiyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Oysa mirası öyle bir yiyorsunuz ki, haramhelal gözetmeden.

Diyanet Vakfı:

Haram helal demeden mirası yiyorsunuz.

İngilizce:

And ye devour inheritance - all with greed,

Fransızca:

qui dévorez l'héritage avec une avidité vorace,

Almanca:

und ihr verzehrt die Erbschaft im vollständigen Verzehren,

Rusça:

жадно пожираете наследство

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 30 beslemesine abone olun.