
veẕekera-sme rabbihî feṣallâ.
Arapça:
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّىٰ
Türkçe:
Rabbinin adını anmış, namaz kılmıştır/dua etmiştir o.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbinin adını anıp namaz kılan.
Diyanet Vakfı:
Rabbinin adını anıp O'na kulluk eden.
İngilizce:
And glorify the name of their Guardian-Lord, and (lift their hearts) in prayer.
Fransızca:
et se rappelle le nom de son Seigneur, puis célèbre la Salat.
Almanca:
und des Namens seines HERRN gedachte, dann das rituelle Gebet verrichtete.
Rusça:
поминал имя своего Господа и совершал намаз.

bel tü'ŝirûne-lḥayâte-ddünyâ.
Arapça:
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
Türkçe:
Doğrusu şu ki, siz şu iğreti hayatı yeğliyorsunuz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Fakat siz (ey insanlar! ) dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
İngilizce:
Nay (behold), ye prefer the life of this world;
Fransızca:
Mais, vous préférez plutôt la vie présente,
Almanca:
Nein, sondern ihr bevorzugt das diesseitige Leben.
Rusça:
Но нет! Вы отдаете предпочтение мирской жизни,

vel'âḫiratü ḫayruv veebḳâ.
Arapça:
وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ
Türkçe:
Oysaki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
Diyanet Vakfı:
Oysa ahiret daha hayırlı daha devamlıdır.
İngilizce:
But the Hereafter is better and more enduring.
Fransızca:
alors que l'au-delà est meilleur et plus durable.
Almanca:
Doch das Jenseits ist besser und bleibender.
Rusça:
хотя Последняя жизнь - лучше и дольше.

inne hâẕâ lefi-ṣṣuḥufi-l'ûlâ.
Arapça:
إِنَّ هَٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَىٰ
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da elbette vardır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz bu (anlatılanlar), önceki kitaplarda, vardır.
İngilizce:
And this is in the Books of the earliest (Revelation),-
Fransızca:
Ceci se trouve, certes, dans les Feuilles anciennes,
Almanca:
Gewiß, dies ist doch in den ersten Schriftblättern,
Rusça:
Воистину, это записано в первых свитках -

ṣuḥufi ibrâhîme vemûsâ.
Arapça:
صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ
Türkçe:
İbrahim'in ve Mûsa'nın sayfalarında.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde.
Diyanet Vakfı:
İbrahim ve Musa'nın kitaplarında.
İngilizce:
The Books of Abraham and Moses.
Fransızca:
les Feuilles d'Abraham et de Moïse.
Almanca:
den Schriftblättern von Ibrahim und Musa.
Rusça:
свитках Ибрахима (Авраама) и Мусы (Моисея).

hel etâke ḥadîŝü-lgâşiyeh.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ
Türkçe:
Geldi mi sana Ğaşiye'nin/her şeyi her yandan sarıp kaplayacak olanın haberi!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?
İngilizce:
Has the story reached thee of the overwhelming (Event)?
Fransızca:
T'est-il parvenu le récit de l'enveloppante ?
Almanca:
Wurde dir die Mitteilung über die Umhüllende zuteil?!
Rusça:
Дошел ли до тебя рассказ о Покрывающем (Дне воскресения)?

vucûhüy yevmeiẕin ḫâşi`ah.
Arapça:
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ
Türkçe:
Yüzler vardır o gün zilletle öne eğilmiştir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.
Diyanet Vakfı:
O gün bir takım yüzler zelildir,
İngilizce:
Some faces, that Day, will be humiliated,
Fransızca:
Ce jour-là, il y aura des visages humiliés,
Almanca:
Es sind Gesichter an diesem Tag demütig,
Rusça:
Одни лица в тот день будут унижены,

`âmiletün nâṣibeh.
Arapça:
عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ
Türkçe:
Çalışmış, boşa yorulmuştur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çalışmış, yorulmuştur.
Diyanet Vakfı:
Durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur,
İngilizce:
Labouring (hard), weary,-
Fransızca:
préoccupés, harassés.
Almanca:
arbeitend, erschöpft,
Rusça:
изнурены и утомлены.

taṣlâ nâran ḥâmiyeh.
Arapça:
تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً
Türkçe:
Kızışmış bir ateşe dalarlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kızışmış bir ateşe girer.
Diyanet Vakfı:
Kızgın ateşe girer.
İngilizce:
The while they enter the Blazing Fire,-
Fransızca:
Ils brûleront dans un Feu ardent,
Almanca:
sie werden in ein sehr heißes Feuer hineingeworfen,
Rusça:
Они будут гореть в Огне жарком.

tüsḳâ min `aynin âniyeh.
Arapça:
تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ
Türkçe:
Ateşimsi bir kaynaktan sulanırlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.
Diyanet Vakfı:
Onlara kaynar su pınarından içirilir.
İngilizce:
The while they are given, to drink, of a boiling hot spring,
Fransızca:
et seront abreuvés d'une source bouillante.
Almanca:
sie werden aus einer siedenden Quelle getränkt.
Rusça:
Их будут поить из источника кипящего
Sayfalar
