Cuz 30

 
00:00

veẕekera-sme rabbihî feṣallâ.

Arapça:

وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّىٰ

Türkçe:

Rabbinin adını anmış, namaz kılmıştır/dua etmiştir o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbinin adını anıp namaz kılan.

Diyanet Vakfı:

Rabbinin adını anıp O'na kulluk eden.

İngilizce:

And glorify the name of their Guardian-Lord, and (lift their hearts) in prayer.

Fransızca:

et se rappelle le nom de son Seigneur, puis célèbre la Salat.

Almanca:

und des Namens seines HERRN gedachte, dann das rituelle Gebet verrichtete.

Rusça:

поминал имя своего Господа и совершал намаз.

 
00:00

bel tü'ŝirûne-lḥayâte-ddünyâ.

Arapça:

بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا

Türkçe:

Doğrusu şu ki, siz şu iğreti hayatı yeğliyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

Diyanet Vakfı:

Fakat siz (ey insanlar! ) dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

İngilizce:

Nay (behold), ye prefer the life of this world;

Fransızca:

Mais, vous préférez plutôt la vie présente,

Almanca:

Nein, sondern ihr bevorzugt das diesseitige Leben.

Rusça:

Но нет! Вы отдаете предпочтение мирской жизни,

 
00:00

vel'âḫiratü ḫayruv veebḳâ.

Arapça:

وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ

Türkçe:

Oysaki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

Diyanet Vakfı:

Oysa ahiret daha hayırlı daha devamlıdır.

İngilizce:

But the Hereafter is better and more enduring.

Fransızca:

alors que l'au-delà est meilleur et plus durable.

Almanca:

Doch das Jenseits ist besser und bleibender.

Rusça:

хотя Последняя жизнь - лучше и дольше.

 
00:00

inne hâẕâ lefi-ṣṣuḥufi-l'ûlâ.

Arapça:

إِنَّ هَٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَىٰ

Türkçe:

Hiç kuşkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da elbette vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz bu (anlatılanlar), önceki kitaplarda, vardır.

İngilizce:

And this is in the Books of the earliest (Revelation),-

Fransızca:

Ceci se trouve, certes, dans les Feuilles anciennes,

Almanca:

Gewiß, dies ist doch in den ersten Schriftblättern,

Rusça:

Воистину, это записано в первых свитках -

 
00:00

ṣuḥufi ibrâhîme vemûsâ.

Arapça:

صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ

Türkçe:

İbrahim'in ve Mûsa'nın sayfalarında.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde.

Diyanet Vakfı:

İbrahim ve Musa'nın kitaplarında.

İngilizce:

The Books of Abraham and Moses.

Fransızca:

les Feuilles d'Abraham et de Moïse.

Almanca:

den Schriftblättern von Ibrahim und Musa.

Rusça:

свитках Ибрахима (Авраама) и Мусы (Моисея).

 
00:00

hel etâke ḥadîŝü-lgâşiyeh.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ

Türkçe:

Geldi mi sana Ğaşiye'nin/her şeyi her yandan sarıp kaplayacak olanın haberi!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?

İngilizce:

Has the story reached thee of the overwhelming (Event)?

Fransızca:

T'est-il parvenu le récit de l'enveloppante ?

Almanca:

Wurde dir die Mitteilung über die Umhüllende zuteil?!

Rusça:

Дошел ли до тебя рассказ о Покрывающем (Дне воскресения)?

 
00:00

vucûhüy yevmeiẕin ḫâşi`ah.

Arapça:

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ

Türkçe:

Yüzler vardır o gün zilletle öne eğilmiştir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.

Diyanet Vakfı:

O gün bir takım yüzler zelildir,

İngilizce:

Some faces, that Day, will be humiliated,

Fransızca:

Ce jour-là, il y aura des visages humiliés,

Almanca:

Es sind Gesichter an diesem Tag demütig,

Rusça:

Одни лица в тот день будут унижены,

 
00:00

`âmiletün nâṣibeh.

Arapça:

عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ

Türkçe:

Çalışmış, boşa yorulmuştur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çalışmış, yorulmuştur.

Diyanet Vakfı:

Durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur,

İngilizce:

Labouring (hard), weary,-

Fransızca:

préoccupés, harassés.

Almanca:

arbeitend, erschöpft,

Rusça:

изнурены и утомлены.

 
00:00

taṣlâ nâran ḥâmiyeh.

Arapça:

تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً

Türkçe:

Kızışmış bir ateşe dalarlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kızışmış bir ateşe girer.

Diyanet Vakfı:

Kızgın ateşe girer.

İngilizce:

The while they enter the Blazing Fire,-

Fransızca:

Ils brûleront dans un Feu ardent,

Almanca:

sie werden in ein sehr heißes Feuer hineingeworfen,

Rusça:

Они будут гореть в Огне жарком.

 
00:00

tüsḳâ min `aynin âniyeh.

Arapça:

تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ

Türkçe:

Ateşimsi bir kaynaktan sulanırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.

Diyanet Vakfı:

Onlara kaynar su pınarından içirilir.

İngilizce:

The while they are given, to drink, of a boiling hot spring,

Fransızca:

et seront abreuvés d'une source bouillante.

Almanca:

sie werden aus einer siedenden Quelle getränkt.

Rusça:

Их будут поить из источника кипящего

Sayfalar

Cuz 30 beslemesine abone olun.