Süleyman Ateş - Türkçe Kur'an-ı Kerim - القرآن الكريم

 
00:00
Örnek: 33
Örnek: Cennet
Sûre Adı: 026. Şuarâ - (Şairler) Ash-Shuara—الشعراء
S/A Süleyman Ateş Arapça Ano
26/77 Onlar benim düşmanımdır. Yalnız alemlerin Rabbi (benim dostumdur).

فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ

3 009
26/78 Beni yaratan ve bana yol gösteren O'dur.

الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ

3 010
26/79 Bana yediren ve içiren O'dur.

وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ

3 011
26/80 Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ

3 012
26/81 Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur.

وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ

3 013
26/82 Ceza günü hatamı bağışlayacağını umduğum da O'dur.

وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ

3 014
26/83 Rabbim, bana hüküm (hükümdarlık, bilgi) ver ve beni Salihler arasına kat.

رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ

3 015
26/84 Sonra gelenler arasında bana, bir doğruluk dili nasib eyle (sonraki nesiller arasında hayır ile anılmamı sağla)!

وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ

3 016
26/85 Beni ni'met(i bol olan) cennetinin varislerinden kıl.

وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ

3 017
26/86 Babamı da bağışla. Çünkü o, sapıklardandır. And forgive my father. Lo! he is of those who err.

وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ

3 018
26/87 (Kulların) diriltilecekleri gün, beni utandırma.

وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ

3 019
26/88 O gün ki, ne mal, ne de oğullar yarar vermez.

يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ

3 020
26/89 Ancak Allah'a sağlam ve temiz kalb getiren (yarar görür).

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ

3 021
26/90 (O gün) cennet, korunanlara yaklaştırılır.

وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ

3 022
26/91 Cehennem de azgınların karşısına çıkarılır.

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ

3 023
26/92 Onlara "Hani taptıklarınız nerede?" denilir.

وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ

3 024
26/93 O Allah'tan başka (taptıklarınız) size yardım ediyorlar mı, yahut kendilerine yardımları dokunuyor mu?

مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ

3 025
26/94 Onlar ve azgınlar, tepe taklak oraya atılırlar.

فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ

3 026
26/95 İblis'in bütün askerleri de.

وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ

3 027
26/96 Onlar orada (putlarıyle) çekişerek derler ki:

قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ

3 028
26/97 Vallahi biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz!

تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ

3 029
26/98 Çünkü sizi alemlerin Rabbine eşit tutuyorduk.

إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ

3 030
26/99 Ama bizi saptıran o suçlulardır.

وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ

3 031
26/100 Şimdi artık bizim ne şefa'atçilerimiz var,

فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ

3 032
26/101 Ne de sıcak bir dostumuz.

وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ

3 033
26/102 Ah keşke bir dönüşümüz daha olsa da inananlardan olsak!

فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

3 034
26/103 Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar."

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

3 035
26/104 Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

3 036
26/105 Nuh kavmi de gönderilen elçileri yalanladı.

كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ

3 037
26/106 Kardeşleri Nuh onlara: "Korunmaz mısınız?" demişti.

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ

3 038
26/107 Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

3 039
26/108 Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 040