Hizb 60

 
00:00

vevecedeke ḍâllen fehedâ.

Arapça:

وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدَىٰ

Türkçe:

Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Seni yol bilmez bulup yola iletmedi mi?

Diyanet Vakfı:

Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?

İngilizce:

And He found thee wandering, and He gave thee guidance.

Fransızca:

Ne t'a-t-Il pas trouvé égaré ? Alors Il t'a guidé.

Almanca:

Und ER fand dich irrend, so leitete ER dich recht.

Rusça:

Он нашел тебя заблудшим и повел прямым путем?

Açıklama:
 
00:00

vevecedeke `âilen feagnâ.

Arapça:

وَوَجَدَكَ عَائِلًا فَأَغْنَىٰ

Türkçe:

Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Seni yoksul bulup zengin etmedi mi?

Diyanet Vakfı:

Seni fakir bulup zengin etmedi mi?

İngilizce:

And He found thee in need, and made thee independent.

Fransızca:

Ne t'a-t-Il pas trouvé pauvre ? Alors Il t'a enrichi.

Almanca:

Und ER fand dich arm, dann machte ER dich reich.

Rusça:

Он нашел тебя бедным и обогатил?

Açıklama:
 
00:00

feemme-lyetîme felâ taḳher.

Arapça:

فَأَمَّا الْيَتِيمَ فَلَا تَقْهَرْ

Türkçe:

O halde, yetimi örseleme!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öyleyse sakın yetimi ezme.

Diyanet Vakfı:

Öyleyse yetimi sakın ezme.

İngilizce:

Therefore, treat not the orphan with harshness,

Fransızca:

Quant à l'orphelin, donc, ne le maltraite pas.

Almanca:

Also hinsichtlich der Waise, so unterdrücke nicht!

Rusça:

Посему не притесняй сироту!

Açıklama:
 
00:00

veemme-ssâile felâ tenher.

Arapça:

وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ

Türkçe:

Yoksulu/bir şey isteyeni azarlama!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dilenciyi de azarlama.

Diyanet Vakfı:

El açıp isteyeni de sakın azarlama.

İngilizce:

Nor repulse the petitioner (unheard);

Fransızca:

Quant au demandeur , ne le repousse pas.

Almanca:

Und hinsichtlich des Bittenden, so beschimpfe nicht!

Rusça:

И не гони просящего!

Açıklama:
 
00:00

veemmâ bini`meti rabbike feḥaddiŝ.

Arapça:

وَأَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ

Türkçe:

Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle dile getir!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat.

Diyanet Vakfı:

Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.

İngilizce:

But the bounty of the Lord - rehearse and proclaim!

Fransızca:

Et quant au bienfait de ton Seigneur, proclame-le.

Almanca:

Und hinsichtlich der Wohltat deines HERRN, so sprich darüber!

Rusça:

И возвещай о милости своего Господа.

Açıklama:
 
00:00

elem neşraḥ leke ṣadrak.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ

Türkçe:

Açıp genişletmedik mi senin göğsünü!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz senin için (mutluluğun) göğsünü açmadık mı?

Diyanet Vakfı:

Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

İngilizce:

Have We not expanded thee thy breast?-

Fransızca:

N'avons-Nous pas ouvert pour toi ta poitrine ?

Almanca:

Haben WIR dir etwa nicht deine Brust erweitert,

Rusça:

Разве Мы не раскрыли твою грудь?

Açıklama:
 
00:00

veveḍa`nâ `anke vizrak.

Arapça:

وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ

Türkçe:

İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Senden yükünü indirmedik mi?

Diyanet Vakfı:

Yükünü senden alıp atmadık mı?

İngilizce:

And removed from thee thy burden

Fransızca:

Et ne t'avons-Nous pas déchargé du fardeau

Almanca:

und dir deine Last abgenommen,

Rusça:

и не сняли с тебя ношу,

Açıklama:
 
00:00

elleẕî enḳaḍa żahrak.

Arapça:

الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ

Türkçe:

Ki o, belini çatırdatmıştı senin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O senin sırtını ezen yükü.

Diyanet Vakfı:

O senin belini büken yükü.

İngilizce:

The which did gall thy back?-

Fransızca:

qui accablait ton dos ?

Almanca:

die deinen Rücken niederdrückte,

Rusça:

которая отягощала твою спину?

Açıklama:
 
00:00

verafa`nâ leke ẕikrak.

Arapça:

وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ

Türkçe:

Ve yüceltmedik mi senin şanını!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Senin şanını yüceltmedik mi?

Diyanet Vakfı:

Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi?

İngilizce:

And raised high the esteem (in which) thou (art held)?

Fransızca:

Et exalté pour toi ta renommée ?

Almanca:

und dein Ansehen erhöht?!

Rusça:

Разве Мы не возвеличили твое поминание?

Açıklama:
 
00:00

feinne me`a-l`usri yüsrâ.

Arapça:

فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

Türkçe:

Demek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.

Diyanet Vakfı:

Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.

İngilizce:

So, verily, with every difficulty, there is relief:

Fransızca:

A côté de la difficulté est, certes, une facilité !

Almanca:

Also gewiß, es gibt mit der Erschwernis eine Erleichterung.

Rusça:

Воистину, за каждой тягостью наступает облегчение.

Açıklama:

Sayfalar

Hizb 60 beslemesine abone olun.