Süleyman Ateş - Türkçe Kur'an-ı Kerim - القرآن الكريم

 
00:00
Örnek: 33
Örnek: Cennet
Sûre Adı: 015. Hicr - (Hicr Vadisi) Al-Hijr – الحجر
S/A Süleyman Ateş Arapça Ano
15/23 Biziz, elbette biz ki, yaşatır, öldürürüz; gerçek varis olan da biziz (her faninin mülkü bize geçer. Ölmeyen, daima kalan yalnız biziz).

وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ

1 825
15/24 Andolsun, sizden önce geçenleri de bildik, sonra gelenleri de bildik.

وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ

1 826
15/25 Gerçekten onları toplayacak olan, Rabbindir. O hükümdardır bilendir.

وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ

1 827
15/26 Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık.

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

1 828
15/27 Cinne gelince onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık.

وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ

1 829
15/28 Bir zaman Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım!"

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

1 830
15/29 Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın!

فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ

1 831
15/30 Meleklerin hepsi topluca secde ettiler.

فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ

1 832
15/31 Yalnız İblis, secde edenlerle beraber olmayı kabul etmedi.

إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ

1 833
15/32 (Allah): "Ey İblis, nen var ki, sen secde edenlerle beraber olmadın?" dedi.

قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ

1 834
15/33 (İblis): "Ben bir çamurdan, değişken bir balçıktan yarattığın insana secde edemem!" dedi.

قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

1 835
15/34 (Allah): "Öyleyse çık oradan (meleklerin içinden çık), dedi, çünkü sen kovuldun!"

قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ

1 836
15/35 Ta ceza gününe kadar üzerine la'net edilecektir!

وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ

1 837
15/36 (İblis): "Rabbim, dedi bari tekrar dirilecekleri güne kadar beni(m canımı almayı) ertele!"

قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ

1 838
15/37 (Allah): "Haydi, dedi, sen ertelenmişlerdensin!"

قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ

1 839
15/38 O bilinen vaktin gününe kadar!

إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ

1 840
15/39 (İblis): "Rabbim, dedi, beni azdırmandan ötürü andolsun ki, ben de yer yüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım.

قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

1 841
15/40 Ancak içlerinden kendilerine ihlas verilen kulların hariç. (Benim azdırmam, onları etkilemez.)

إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ

1 842
15/41 (Allah) buyurdu ki: "İşte bana varan doğru yol budur."

قَالَ هَٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ

1 843
15/42 Benim halis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur. Ancak sana uyan azgınlar(ı azdırabilirsin).

إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ

1 844
15/43 Cehennem o (şeytana uya)nların hepsinin buluşma yeridir.

وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ

1 845
15/44 Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya, onlardan bir bölüm ayrılmıştır.

لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ

1 846
15/45 (Şeytana uymaktan, küfür ve isyandan) korunanlar ise cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

1 847
15/46 (Onlara): "Oraya esenlikle, güven içinde girin!" (denilir).

ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ آمِنِينَ

1 848
15/47 Onların göğüslerindeki kini çıkarıp atmışızdır; (hepsi) kardeşler olarak divanlar üzerinde karşı karşıya oturur (sohbet eder)ler.

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ

1 849
15/48 Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.

لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ

1 850
15/49 (Ey Muhammed), kullarıma haber ver: İşte ben öyle bağışlayan, öyle esirgeyenim.

۞ نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

1 851
15/50 Fakat benim azabım da çok acı bir azabdır.

وَأَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الْأَلِيمُ

1 852
15/51 Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver;

وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ

1 853
15/52 Onun yanına girmişler: "Selam" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkuyoruz." dedi.

إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ

1 854
15/53 Korkma dediler, biz sana bilgin bir çocuk(un olacağını) müjdeleriz!

قَالُوا لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ

1 855
15/54 Bana ihtiyarlık dokunduktan sonra mı beni müjdelediniz? Ne tuhaf bir şey ile müjdeliyorsunuz beni? dedi.

قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَىٰ أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ

1 856